Çarşamba günü siyasi ve stratejik göstergeler açısından iki önemli gelişme yaşandı: İlki, Sina çöllerinde bilinmeyen bir grup tarafından hedef alınan doğalgaz boru hattının patlatılmasından sonra, Mısır doğalgazının İsrail’e akışının durdurulması. İkincisiyse, Fetih’le Hamas hareketlerinin Kahire’deki yoğun toplantılar sonrası anlaşmaya varması. Anlaşma, bir yıl içinde parlamento ve başkanlık seçimlerine nezaret edecek bağımsız Filistinli şahsiyetlerden geçici bir hükümetin oluşturulmasını öngörüyor.
Doğal olarak Mısır’ın ulusal güvenliğini ihlal eden böyle bir eyleme karşıyız. Fakat Ariş’teki doğalgaz boru hattına yönelik saldırı, Mısırlıların İsrail’e duyduğu öfke ve nefretle tutarlılık arz ediyor. Ayrıca saldırı, Mısırlıların doğalgazını dünya piyasalarındaki fiyatın çok altında bir fiyata İsrail’e satılmasına karşı çıkışlarıyla da uyumlu.
Mısırlılar sevkıyata karşı
Son kamuoyu yoklamaları, Mısır halkının yarısından fazlasının Enver Sedat’ın 1979’da imzaladığı Camp David anlaşmalarının iptalini ve Mısır’ın İsrail küstahlığıyla mücadelede tavizsiz ulusal tutumlarına dönmesini istediğini ortaya koydu. Devrik lider Hüsnü Mübarek’in oğulları Ala ve Cemal Mübarek’in İsrail’e doğalgaz satışı anlaşmalarının ardından, büyük komisyonlar aldıkları suçlamasıyla Turra Cezaevi’ndeki sorgularının sürdüğü bir zamanda, İsrail yönündeki doğalgaz borusuna yapılan saldırı tesadüfi değil.
Mısır doğalgazının İsrail’e sevkıyatının durması, patlama yoluyla değil, Büyükelçi İbrahim Yesri’nin açtığı davayı ele alan Mısır mahkemesinin bağımsız kararıyla yapılmalıydı. Bu cesur adam, hayatının geri kalanını doğalgaz anlaşmalarıyla ilgili yolsuzlukları ortaya çıkarmaya ve Camp David anlaşmalarını reddetmesine ilişkin sebeplerden ötürü İsrail’e Mısır doğalgazının gitmesini önlemeye adadı. Gazze doğalgazının İsrail’e satılması içinse, İsrail’le görüşmelerdeki rolü gereği Mısır’ın doğalgaz anlaşmalarına vakıf Filistinli büyük bir işadamı, bana bizzat kendisinin aynı fiyatla Mısır anlaşmasına benzer bir anlaşmayı reddettiğini belirtti. Zira Mısır doğalgazı, o zaman metreküpü 3 dolardan daha aşağı bir fiyata satılırken, dünya pazarlarındaki gerçek fiyatı bu fiyatın iki katıymış.
Hüsnü’nün Mısır’ı mazide
İkinci olay, yani Filistin siyasi denkleminin iki tarafı olan Fetih ve Hamas’ın Filistin bölünmüşlüğünü sonlandıran anlaşmayı imzalaması, Mısır’ın bölgede ‘Arapların merkezi sorununun baş aktörü’ olarak liderlik rolüne dönüşü diye özetlenmekte. Bu gelişme, olumlu karşılanmayı hak ediyor. Zira Filistin uzlaşması, geçmişte Hüsnü Mübarek rejiminin niyetlerinin sağlıklı olmaması yüzünden tökezlemişti. Mübarek, bu uzlaşıyı Filistinli grupları boş müzakere bataklığına çekmek ve Filistinlileri İsrail’in yerleşim birimlerinin bekçilerine dönüştürmek açısından İsrail planlarına hizmet için işleve koymak istiyordu.
Devrimin Mısır’ıysa, Filistin dosyasını farklı biçimde ele alıyor, Mısır halkının talepleri, işgal altındaki topraklardaki İsrail gaspına yönelik onurlu düşünceleriyle uyumlu bir strateji izliyor. Mısır Dışişleri Bakanı Nebil Arabi, başından beri ülkesinin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısına şiddetle karşı olduğunu teyit etti ve İsrail, Mısır Yüksek Askeri Konseyi Başkanı Mareşal Hüseyin Tantavi’yi, Gazze ablukasının sıklaştırılmasına ve silah kaçaklığının engellenmesine karşı çıkmakla suçladı.
Filistin’in ulusal birliği, İsrail’e yöneltilmiş en tehlikeli silah. Özellikle de bu birlik, Arap devrimlerinin tutuşması, diktatör rejimlerin belkemiği ve Arap ılımlılık ekseninin omurgası olan Mübarek rejiminin çökmesiyle birlikte güçlü biçimde dönüyor. Bu eksen, İsrail’le barış dileniyor, Filistin ve Lübnan’daki direniş hareketlerine komplo kuruyordu. Bu bağlamda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Filistin uzlaşısını haber aldıktan sonra paniklemesini garipsemiyoruz. Kendisi bir önceki gün Filistin lideri Mahmud Abbas’ın İsrail’le Hamas arasında tercih yapması gerektiğini belirttiği açıklamalarında bu panik halini ifade etmişti. Abbas’ın bu anlaşmayı yapması halinde İsrail’le barış anlaşması imzalaması mümkün olmayacak.
Abbas, İsrail’le hileli bir barışa karşı Hamas’la barışı seçerek iyi yaptı. Zira kendi halkının evlatlarıyla anlaşmak ve alçaltıcı müzakerelere nokta koymak, gerçek bir ulusal ipotektir. Bu ipotek, Gazze’ye saldırı, daha fazla yerleşim birimi ve Filistin değişmezlerinden ödün vermeye yaklaşmak dışında bir şey getirmeyen barış girişimlerinden sonra, Filistin halkını özgürlük ve bağımsızlık yoluna koyuyor. Filistinliler, ABD ve İsrail’in korku düğümünden kurtulmaya başladı ve üçüncü intifadasını patlatmaya hazırlanıyor. Abbas’a yönelik boş tehditler savuran Netanyahu, yanlış bir hareketiyle bu intifadanın fitilini ateşleyebilir.
Diplomaside keskin dönüş
Filistin uzlaşısı, sadece halkın taleplerini somutlaştırdığı için değil, aynı zamanda devrimden sonraki Mısır’ın, zeminine dayandığı için de mukavemet gösterecektir. Mısır, yolsuzluğun, İsrail ve ABD’ye köleliğin kalıntıları arasından isyan eden biri gibi ayaklanan genç bir kadın olarak bize dönüyor. Devrimin başarısının, Mısır diplomasisinin düşmanlara değil, Arap halklarına hizmet etmek için dönüşü bölgedeki stratejik dengeleri değiştirecek. Bu dönüşün işaretlerini görmeye başladık bile. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, 28 Nisan 2011)
Kaynak: Radikal