Gazze'ye yönelik kanlı kuşatma ve Batı Şeria'nın parçalanması devam ederken, Batılı uluslar sessizce bekliyor. Her gün, bir ulusun sonunu getirmek için dünyanın tek süpergücü ve onun favori müşterisi İsrail'in emsali görülmemiş adımlarına tanıklık ediyoruz. İşgal altındaki Filistin topraklarındaki iki kilit siyasi grup arasındaki sürtüşme uzun zamandır içişlerinin düzgün işleyişini engellese de, içteki istikrarın çöküşünü kesinleştiren ve Gazze'deki Hamas 'darbesi'nin yolunu açan şey, Amerikalı ve İsrailli siyasetçilerin Filistin'in içişlerine doğrudan ve sinik müdahalesiydi.
Medyadaki haberler son derece özenli bir biçimde, darbeye yol açan önemli olguları es geçiyor; tıpkı Hamas'ın Ocak 2006'daki Filistin seçimlerinin ardından Filistin'in meşru ve demokratik yollardan seçilmiş iktidar partisi olması, ABD ve İsrail'in bu seçimlerin sonucunu reddetmesinin Hamas ve Fetih arasındaki çatışmaları alevlendirmesi, Hamas'a karşı ABD'den gördüğü açık desteğin Fetih'e karşı güvensizlik oluşmasına yardım etmesi ve bunun Gazze'de Hamas'ın desteğini artırıp, Fetih'in buradaki askeri gücünün Hamas tarafından alt edilmesine doğrudan yol açması gibi olgular. Bir başka deyişle, bu darbeye dair somut ve anlaşılır nedenler var. Fakat Hamas'ın iktidarı ele geçirmesi neticede sadece Mahmud Abbas ve savaşağası Muhammed Dahlan'ın çıkarlarına hizmet etmiyor.
ABD ve İsrail'in bölgedeki siyasetinin şimdiye kadar olduğundan çok daha az itirazla karşılaşarak ilerlemesi için de harika bir fırsat da sunuyor, tabii eğer itirazların mümkün olduğunu düşünürseniz. 'İsrail'i yok etmeyi amaçlayan terörist bir örgüte' kim sahip çıkar ki? Alınabilecek tavır yıllar boyunca 'Hamas' kelimesinin her telaffuz edilişiyle kafamıza kazındı. İsrail'in adı her geçtiğinde kendimize hemen 'Filistin'i yok etmeyi amaçlayan terörist bir devletten' bahsettiğimizi söyleyene kadar da, Amerikan kamuoyunun ve başka Batılı izleyicilerin tavrında bir değişik ummamalıyız. Ortada Filistin'in yıkımını amaçlayan ve bunu başaran bir devlet var.
ABD'nin Filistinli gruplar arasındaki kanlı sürtüşmede, geçici olarak desteklemek için Abbas gibi zayıf ve itaatkâr bir lideri ve Muhammed Dahlan gibi iktidar açlığı çeken bir savaş ağasını seçmesi, bir tarafın daha güvenilir olduğu ve desteğimizi hak ettiği inancının değil, Amerika ve 'müvekkil'lerinin bölgedeki kanlı dövüşteki piyonlarını seçmekteki rahatlığının işareti. Bugünün devlet adamları dünün teröristleriydi ki, unvanları süpergücün ve müvekkillerinin ihtiyaçlarına göre şekilleniyor; tıpkı daha dün Fetih'in ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yabancı terör örgütleri listesinde bulunması ve lideri Yaser Arafat'ın 'terörist' ilan edilip, gizemli ölümüne değin Ramallah'taki başkanlık binasında sürgün edilmesi gibi. İktidar ve prestiji elde etmenin ve karşı konulmaz kılmanın en kolay yolunun tepeden sunulması olduğunu düşünen mevcut Filistin Yönetimi için, görünüşe bakılırsa bu unsurlar hiçbiri sıkıntı yaratmıyor.
Doğruyu söylemek gerekirse, Abbas-Dahlan ittifakı 'efendi'lerin gözünde Hamas'ın yönettiği daha bağımsız direniş grubuna nazaran çok daha büyük bir küçümsemeyi barındırıyor. Abbas'ın İsrail Başbakanı Ehud Olmert ve ABD Başkanı George W. Bush'la katıldığı sayısız toplantı ve fotoğraf seansları, sanki ortada samimi bir müzakere varmış gibi görünmek için yapılan gösterilerden ibaret. Aslında Abbas defalarca, asıl kararları İsrailli ve Amerikalı müzakereciler alırken bypas edildi. ABD'nin Fetih'i desteklediğine dair tüm iddialara karşın, ne Abbas ne de Dahlan fiiliyatta bu 'desteğin' bir faydasını görmüş değil. Hamas'ın Gazze'nin kontrolünü rahatça ele geçirmesi, ABD'nin Fetih'e desteğinin aslında ne kadar da az değerli olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte 'Fetih'e yönelik aynı destek, ABD ve İsrail'in bölgedeki ulusal güvenlik çıkarlarını desteklemek konusunda büyük fayda sağladı.
Televizyon ve gazetelerdeki görüntüler bir kez daha eksik noktaları kapatma amacıyla çıkıyor; imparatorluk bağlamı Filistin'de olduğu kadar Irak, Lübnan ve başka yerlerde de görünmez kılınıyor veya kasten gölgede bırakılıyor. Hamas'ın Gazze'yi ele geçirmesi zalimler için kıymeti ölçülemez büyüklükte bir hediye oluyor; zayıf ve baskı altındaki bir halkın bölünmesini körüklemenin öngörülmemiş ama hoş karşılanan bir sonucunu oluşturuyor. Abbas ve yamakları, tek bir Filistin'e dair komediyi bitirmek için çalışan işgal rejimine Filistin'i ikiye bölünmüş halde sunuyor. Bu durum, bölgesel hegemonya arayışında İsrail'in elde ettiği bir başarı, ABD'nin 'Terörle Savaş'ı için bir zafer. İsrail-Filistin çatışmasına dair dillendirilen tüm tek devletli, iki devletli veya iki uluslu devlet çözümlerine rağmen, gerçekte yakın veya uzak gelecekte Filistin için devletli bir çözüm görünmüyor. Filistin birbiriyle bağlantısız toprak parçalarından oluşuyor; bunların daha da küçük parçalara bölünmesi de devam ediyor.
Gazze'de bir 'Hamasistan' kurulmasından korkanlar, sadece bu devletin yaşayabilir ve uzun ömürlü olmasından veya İslami hukuk uygulayıp uygulamamasından endişe etmemeli. Zira Hamas'ın Gazze'deki varlığı İsrail ordusunun merhametine bağlı biçimde kısa soluklu ve geçici bir olacak; İsrailli askerler de örgütün bir yıl önce ilan ettiği ateşkesi titizlikle uygulamasına karşın Hamas'ın iktidara gelmesinden beri Gazze'den bir gün bile ayrılmadı. Hamas denetimindeki Gazze'den endişe edenler bunun yerine, uluslararası toplum utanç verici bir sessizlik içindeyken Hamas'ın yok oluşunun ve bunu izleyen zulüm, karmaşa ve ölümlerin nasıl haklı gösterileceğini düşünsün.
Hamas'ın Gazze'deki 'zaferinin', Bush Doktrini'nin Filistin'deki başarısızlığının işareti olduğu yönündeki iddialar doğru değil. Kimse Ortadoğu kadar kaygan bir bölgede meydana gelebilecek tüm gelişmeleri önceden kestiremese de, Hamas'ın Gazze'yi ele geçirmesi son kertede İsrail ve ABD'ye yarıyor. İsrail'e fayda sağlıyor çünkü Hamas'ı yok etmesinin yolunu açıyor; Batı Şeria'yı Gazze'den nihai biçimde koparıyor; ekonomik açıdan hayatta kalamayacak toprak parçaları hakkında yeni atanmış 'ortaklar'la tekrar 'müzakerede' bulunmasını sağlıyor; bunlar da, yakında tamamen beton ve dikenli telli duvar tarafından kuşatılacak, su kaynakları ve verimli arazilerle bağı kopartılmış, 'Arapların girmesi yasak' yollarla parça parça bölünmüş topraklar.
Fay hatlarının derinleşmesine rağmen Ürdün'ün hemen yanı başında, Mısır ve Suudi Arabistan'a dost, Hizbullah, Suriye ve İran'a düşman itaatkâr bir
kukla rejim kurulması İsrail ve ABD'nin işine geliyor. İki bundan daha şimdiden fayda sağladı çünkü vaziyet yerel demokrasi denemelerini başarısızlığa uğratmadaki taktiklerinin bir kez daha etkin olduğunu, bunlara meydan okumaya cüret edenlerin, kısa zamanda halk egemenliği ve hukuk devletini savunup uygulamanın ne kadar acı verici olduğunu öğrendiğini onlara gösterdi.
Abbas, yardakçılık ve işbirliğinin ne kadar iyi ödüllendirildiğini daha önce öğrenmişti. Başbakan Haniye'yi görevden alan, ulusal birlik hükümetini fesheden, yeni ve 'meşru' bir hükümetin kurulduğunu ilan edip, kendisiyle çalışmaları için kendi arkadaşlarını atayan Abbas, son olarak Filistin Televizyonu'nunda yaptığı konuşmayla ilgi çekti; Filistin Başkanı, ABD'de de izlenen konuşmada 'demokrasiyi nasıl güçlendireceğini' duyurdu. İşe, Hamas'ı kastedip, bir daha 'katillerle' konuşmayarak başlayacağını söyledi. Abbas'ın 'İyi Çocuklar Kulübü'ne başvurusu şimdilik onaylanmış görünüyor.
(ABD merkezli internet sitesi, Wisconsin-Madison Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Programı'nda doçent, 25 Haziran 2007)
Kaynak: Radikal