İsrail kabinesi işgal altındaki Gazze Şeridi sakinlerinin gözle görünür biçimde zaten yetersiz olan elektrik kaynaklarını (suyu pompalamak için diğer ihtiyaç duyulan şeyler de dahil), benzin ve diğer temel gereksinimlerine ulaşımını kesecek bir karar olarak Gazze Şeridi'nin "düşman varlık" olarak tanımlanması için bir oylama yaptı. Oylama sonrası çıkan olumlu karar hemen Birleşik Devletler Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından desteklendi.
Gazze Şeridi'ndeki işgal gücü olan İsrail, 2005'te kendi göçmenlerini [Gazze'deki Yahudi yerleşimciler] bölgeden uzaklaştırarak ve 1.5 milyon Filistinlinin yaşam alanının çevresini kuşatıp içeriye sürekli ateş açarak burayı dünyanın en geniş açık hava hapishanesine dönüştürdü. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon ("böyle bir, adım uluslararası yasalara göre İsrail kendi topraklarında ve yönettiği topraklarda yaşayan insanların refahlarını sağlama yükümlülüğü altında olmasıyla çelişecektir") ve Avrupa Birliği ("Avrupa Komisyonu, İsrail'in dün kabinede oluşturulan sistemdeki tedbirleri uygulamaya değer bulmayacağını umuyor") bile durumu neredeyse işitilebilir mızıldanmalarla protesto etti.
Yani ne? İsrail'in yarısı çocuk olan 1.5 milyon insanın temel ihtiyaçlarını kesmesini gerekli bulmayacağı mı umuluyor? Bu açıklamalar sadece İsrail'in Filistin halkını siyasal ve fiziksel olarak imha etme nutuklarına "uluslararası topluluğu" alıştırmak için çalışmasının altını çizmeye hizmet ediyor.
Örneğin Tel Aviv'deki Jaffee Stratejik Çalışmalar Merkezi eski yöneticisi ve İsrail eski başbakanı Ehud Barak'ın özel danışmanlığı yapmış olan Yossi Alpher, bu hafta "Hamas liderliğinin hem sivil hem de askeri olarak boynunu kırmak" adı altında, büyük bir soğukkanlılıkla İsrail'in 2006 Ocak ayındaki Filistin'deki yasal seçimi kazanan demokratik yoldan seçilmiş liderleri öldürmesi gerektiğini tartıştı ve muhtemel bir tersliği itiraf ederek "İsrail, özellikle masum siviller öldürüldüğünde, kuşkusuz uluslararası kınama ifadeleriyle bir bedel ödeyecek çünkü İsrail muhtemelen adil bir seçimi kazanan ve yasal olarak seçilmiş Hamas yetkililerini hedef almış olacak" dedi. Buna rağmen bazı kınamaların çabuk unutulduğunu belirterek "bu etkililiği kanıtlanmış bir misilleme ve caydırma durumu ve bu nedenle de bu, üzerinde yeniden düşünmeye değer bir seçenek" diye ekledi.
Alpher bu kışkırtmayı demokratik yoldan seçilmiş siyasetçileri katletmeyi herhangi bir kıyı-köşe gazetede ya da bir sağcı yayında değil, Avrupa Birliği'nin kurduğu ve kendisinin de Filistin yönetiminde bakanlık yapmış Ghassan Khatib'le beraber kurucuları arasında bulunduğu Bitterlemons internet gazetesinde yaptı. Hangi gazete bir Filistinlinin -ya da herhangi birinin- İsrail başbakanını öldürmek için çağrıda bulunduğu bir yazıyı yayınlar? Alpher muhtemelen Avrupa Birliği'ndeki konferanslar için yapacağı gezilerde vizesinin reddedilmemesi ya da Amerikan üniversitelerinin yaptığı davetlerin geri çekilmemesi için kaygılanmayacak. Tarih bize onun hiçbir sonuca katlanmayacağını ve kendini emin durumda hissedebileceğini gösteriyor. Gerçekten mevcut politik iklimde Alpher'i dışlamak yönündeki herhangi bir girişim hemen akademik özgürlüğe bir saldırı kabul edilecek!
Filistinlileri herhangi bir ahlaki endişe taşımadan biyolojik yaşamlara indirgeyen bu açıklamalar öyle istisnai ayrımcılıklar değil. Mayıs ayında, Jerusalem Post'a göre İsrail'in eski sephardic şefi Rabbi Mordechai Eliyahu, "Başbakana yönelik roket saldırılarını durdurabilmek için Gazze'deki potansiyel ağır ordu savunmasının hedeflemesi sırasında sivillerin ayrım gözetilmeksizin öldürülmesine karşı kesinlikle ahlaki bir yasak yoktur"
şeklinde bir dini emir yayınladı (Bkz. "İsrailli rabbis soykırımı savunuyor" The Electronic Intifada, 31 Mayıs 2007). İsrail'in önde gelen kişilerinden herhangi birinin Eliyahu'nun bu emrini kınayan bir açıklamasına rastlayamadım.
Ve 6 Eylül blog postasında Birleşik Devletler Cumhuriyetçi başkanlığı yönetimine danışmanlık yapan iyimser Rudolph Giuliani "Filistin Yönetimi dahilinde hiçbir şekilde ulaşıma ve temel ihtiyaçlar dışındaki besin maddesi taşımacılığına izin vermemek, katillere ölüm cezası uygulamak ve roketlerin ateşlendiği yerleşim birimlerini yerle bir etmek ve Filistin Yönetimi'nin kamu hizmetlerini sona erdirmek" gerektiğini söyleyerek, böylece "İsrail iradesiyle beraber olan Filistinlilerin hayatta kalmasını sağlayarak etkilemek ve Yahudi Devleti'ni kabullenme ihtimallerini daha yakına çekmek" mümkün olacaktır, dedi (Bkz. "Danışman Giuliani: Filistin Yerleşimlerini Yok Edin!", Ken Silverstein, Harper's Magazine, 14 Eylül 2007). Etnik-dini altyapılı savaş suçlarını savunan Giuliani, diğer adaylardan da görevden alınması yönünde bir çağrıyla da karşı karşıya kalmıyor. Gerçeği söylemek gerekirse kampanyasında böyle bir insanın bulunması bir seçim becerisi bile sayılabilir.
İsrail hükümetinin Filistinlilerle ilgili son açıklaması İsrail işgalci ordusunun ve siyasi liderliğinin tam kadro iştirakçisi olduğu Beyrut'taki Sabra ve Şatila mülteci kamplarındaki katliamın 25. yıldönümüne denk geldi. Bu katliamlar bugün meydana gelseydi; Filistinlileri ve diğer Arapları aşağılayan, milyonlarca insana karşı toplumsal imha ve ırk ayrımcılığı uygulayan, neredeyse günlük çocuk katliamlarına girişen İsrail, suçunu örtbas etmek için bu kadar uğraşmayacaktı. "Uluslararası toplum" da bunun güç bela farkına varacaktı.
Ali Abunimah, The Electronic Intıfada'nın kurucularından ve One Country: A Bold Proposal to End the Israeli-Palestinian Impasse (Metropolitan Books, 2006) kitabının yazarı
[Electronic Intifada'daki İngilizce orijinalinden Soner Torlak tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]