Fas gezisinin perde arkası!

Ünlü gazeteci Uğur Mumcu’nun mantıklı bir sözü var: Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak.  Bu ifadesiyle, altı boş ve üzerinde pek çalışılmamış fikirler demetinin değersizliğine gönderme yapardı.  Gerçekten de eskilerin ifadesiyle böyle cehli mürekkep sahipleri çoktur. Ham fikirler  bu suretle intişar eder ve piyasayı istila eder.   

Gazeteciler de olaya tanık olmadan haber sahibi oluyorlar. Nitekim, Başbakan Erdoğan ile birlikte Kuzey Afrika ülkelerine yaptığımız ziyaretin ilk durağı olan Fas’ta tahkik edilmeden yapılmış olan haberlerle karşılaştık.  Öküz altında buzağı aramak kabilinden Kral VI’ıncı Muhammed’in protokolde olmasına rağmen Türkiye’deki gösteriler nedeniyle Başbakan Erdoğan’ı kabul etmekten imtina ettiği yazıldı.  

Fas ziyareti sırasında bazı ufak tefek aksaklıklar oldu ve işadamları toplantılarından bazılarının iptali bunlar arasında sayılabilir.  Lakin hem Fas hem de Cezayir gezimiz sırasında ülkelerin en yüksek iki temsilcisi ülkelerinde bulunmuyorlardı. Fas Kralı VI. Muhammed ile Cezayir Devlet Başkanı Buteflika ülke dışında bulunuyordu.  Ya da her ikisi de farklı nedenlerden dolayı Fransa’da bulunuyordu. Buteflika  koma halinde bu ülkede tedavi görüyordu. Tedaviye cevap verip vermediği ise Cezayir basınının günlük meşgalelerinden birisi haline gelmiştir.  Fas Kralı VI. Muhammed ise turp gibi olmasına mukabil bir aydan beri Fransa’dan ülkesine adımını atmıyor. Bunun Başbakan Erdoğan’ın ziyaretiyle yakından uzaktan alakası yok. Bu tamamen Fas’taki hükümet krizi ile alakalıdır. 11 Mayıs itibarıyla koalisyon ortakları; Fas AKP’si ile İstiklal Partisinin yolları ayrıldı.  Kral ise aralarını bulmaktan kaçınıyor ve onun için ülkeye dönmüyor.

*

Koalisyon ortağı olan İstiklal Partisi ya kabinede değişiklik ya da erken seçimlere gidilmesini istiyor ve bu hususta kralın hakemliğine başvurulmasını istiyor.  Arap Baharı rüzgarıyla birlikte 2011 sonlarında seçimlere giren Fas Adalet ve Kalkınma Partisi seçimlerde büyük başarı kazanmış lakin hükümeti kurmasına imkan veren çoğunluğu elde edememişti. Bunun sonucunda çar naçar üç diğer parti ile birlikte koalisyon ortaklığına gitmek zorunda kalmıştı.  İstiklal Partisi, 11 Mayıs itibarıyla koalisyon çatısını terk ettiğini duyurdu.  Kral yurtdışından krize müdahale etmiş ve koalisyon veya hükümet krizini dondurmuştu. Ama çözmemişti ve çözümü dönmesini bekliyor,  Kral ise  ağırdan alarak ya kendini kıymete bindiriyor ya da tercih yapamıyor.  Veya İslamcılara çalım atıyor.  Kriz ile ilgili yorumlar da farklı.  İstiklal Partisi ekonomik krizle ilgili başbakana bir reçete sunduklarını lakin dikkate alınmadığını söylerken Fas AKP’si ise İstiklal Partisini koalisyon ortakları arasındaki ihtilafa kralı karıştırmakla  ve dolayasıyla anayasayı ihlal etmekle suçluyor.

*

Kralın bir aydan beri ülkesine dönmemesi ve hakemlikten kaçınması İstiklal Partisi için bir sıkıntı kaynağı olduğu gibi ayrıca kral açısından da baş ağrısı sayılabilir. İstiklal Partisinin 11 Mayıs’ta tek yanlı olarak ortaklığı sona erdirmesi kararının ardında, Mısır ve Tunus’ta sıkıntıya giren İslami deneyimlere mümasil olarak Fas’taki İslami deneyimi veya AKP deneyimini de baltalama ve sona erdirme arayışı yatabileceği ifade ediliyor.    

Bununla birlikte bu plan Kraldan onaylı mı yoksa İstiklal Partisi kraldan fazla kralcı mı?  Krizin ardında Mahzen’in (Fas Derin Devleti veya Kraliyet)  olup olmadığı bilinmiyor.  Belki de hükümet krizini nazik hale getiren husus budur.

Kralın Fransa’dan dönmemesi Türkiye AKP’sine yönelik bir tavır olmaktan çok Fas iç dengeleriyle alakalı bir durum.  Başbakan Erdoğan Fas’a kriz götürmedi belki ev sahiplerinin kendi arasındaki krizin içine düştü.  Bu nedenle gezi yer yer gölgelenmiş olabilir.

Tunus, Mısır ve Fas’ın her birinin IMF ile problemleri var.  IMF her birine kredi açmak için bazı şartlar dikte ediyor. Fas ile ilgili olanında;  İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından IMF reçetelerine göre sübvansiyonu yani devlet desteğini kaldırması ve emekli olma yaşını ise uzatması isteniyor. Aksi takdirde,' kredi yok' diyor.  Kısaca Fas’taki kriz, bir karşılama krizi değil. Ortaklar arasında ideolojik bir kriz.  Başbakan Erdoğan Fas’a krizle gitmedi belki hesapta olmayan bir krizinin içine düştü. Bu krizin Türkiye ile yakından uzaktan alakası yok. Krizin bir parçası da Paris’ten olayları seyretmekte yetinen VI. Muhammed’den başkası değil.  Lakin Türk basını sayesinde kabak Başbakan Erdoğan’ın başına patladı!  Bırakın Kral VI.Muhammed’in Başbakan Erdoğan’ı kabul etmemesini, belki tarihinde ilk kez bir Suudi Kralı, Kral Abdullah Fas’a gittiği halde VI.Muhammed ile görüşemeden ülkesine geri döndü (http://www.inewsarabia.com/376B3.htm ).  Elbette Türk basını orasını takip etmiyor. Türk basını ya iyi niyet öğrenecek ya da dersine daha çok çalışacak.  Böyle olmuyor!  Erbakan’ın Libya ziyaretinden bir kriz çıkarmak istemişlerdi.  Başbakan Erdoğan’ın Fas ziyaretinde de böyle bir denemede bulundular.  Lakin ava giden avlanır misali kekliğe döndüler!  Başkasının kuyusunu kazmaya çalışan kendi kuyusunu kazar.  Büyük ölçüde kışkırtıcı haberciliğe dayalı Türk basınına çeki düzen verme zamanı geldi de geçiyor bile.  Özal’ın ifadesiyle böyle bir basınla ülkeyi yönetmek mümkün değil. Sürekli köstek.  Kendilerine acımadıkları gibi ülkeye de acımıyorlar.