'F' ile başlayan o kelimeyi sakın ha ağzınıza almayın!

Soru: "Türkiye'nin üniter yapısını değiştirecek herhangi bir federasyon önerisi kırmızı çizgidir" diyen bir siyasetçi hatırlıyor musunuz? Erdoğan mıydı bunu diyen? Baykal mı? Yoksa Bahçeli mi? Doğru cevap her üçünün de söylemiş olabileceği. Muhtemelen Bahçeli bu ifadeyi fazla yumuşak bulurdu. Fakat merkezde herhangi bir Türk siyasetçiye Türkiye'nin geleceğini nasıl gördüğünü sorduğunuzda, federal diye nitelenebilecek her fikri tümüyle reddettiğini olanca açıklığıyla dile getirecektir.

Bu durum bana Britanya'yı ve Avrupa Birliği'nin geleceğine dair tartışmayı hatırlatıyor. Tekrar seçilmek isteyen bir siyasetçinin, bilhassa o kelimeyi kullanmaması kendisi için hayırlı sayılıyor:

'F' ile başlayan bir kelime! Federal! Britanyalıların büyük çoğunluğu için federal bir AB, yani Brüksel'deki bürokratların yönettiği merkezileşmiş bir Avrupa süper devleti en beter kâbus.

Türklerin büyük çoğunluğunun kâbusu da federal bir Türkiye. Komik olan şu ki, Türklerin bu konudaki hassasiyetinin nedenleri Britanya ile kıyaslandığında taban tabana zıt. Türklerin çoğunluğuna göre federal bir Türkiye, merkezden yönetilen güçlü bir devlet anlamına gelmiyor. Aksine onlar için bu, ayrılıkçıların istediği gibi at oynattığı, zayıf ve ademi merkeziyetçi bir ülke demek.

Öte yandan federalizm, Avrupalıların büyük kısmı için korkulacak bir şey değil. Almanya veya İspanya'da yaşıyorsanız, bazı önemli kararların alındığı çok uzaktaki bir başkent fikriyle yetişirsiniz. Ve bazı başka önemli kararların alındığı bir başka büyük kent daha vardır ve o size daha yakındır. Bazı ülkelerde bu sistem federal devlet olarak adlandırılır. Bazıları ise buna özel bir isim vermeye bile tenezzül etmez. Her ülkenin ulusal başkenti ile bölgeleri arasında kendine özgü yetki paylaşımları vardır. Fakat bütün bu ülkeler kendilerini üniter birer devlet olarak görmeye devam eder. İspanya'nın dört bir köşesinde herkes aynı dili konuşuyor konuşur ve İspanyol milli futbol takımı başarılı olduğunda herkes sevinir. Fakat her grubun konuştuğu başka bir dil veya lehçe de vardır ve bölgesel düzeyde bölgesel meseleler üzerinde karar alabilmekten gayet memnun yaşar bu insanlar.

Avrupalıların büyük çoğunluğu başkentin, hayatın bütün ayrıntılarına dair karar almadığı bir ülkede yaşamaktan memnundur çünkü mevzu bahis başkentler bu kararları almakta pek de başarılı değillerdir. Tamam, Paris farklı düşünüyor olabilir. Fakat Paris dışındaki Avrupalılar yerel ve bölgesel özerkliklerinin ne kadar kıymetli olduğunu bilir. Çünkü kentlerinin sorunlarının 1000 kilometre ötedeki başka bir kentin sorunlarıyla aynı olmadığını görürler. Kendi kentlerinin iyiliği için söz sahibi olmak ister ve neyin iyi olduğunu da çok uzaktaki insanlardan daha çok bildiklerini düşünürler. Bu sisteme federal veya üniter denmesi umurlarında bile değildir. Yeter ki işlesin.

Hükümet Kürt sorununu çözme çabasında yanlış anlamalara mahal vermemek konusunda çok dikkatli. Bu yüzden Kürt açılımına artık demokrasi paketi deniyor. Sadece Kürtlerle ilgili olmaması, herkes için hayatı daha iyi kılacak önerileri içermesi gerektiği söyleniyor. Bu mantıklı ve zekice bir yaklaşım.

Paket neredeyse herkes adına bir şeyler içerecek, böylece kimse kendisini dışlanmış hissetmeyecek ve pek az insan itiraz edecek.

Korkarım ki Türkiye'nin aşırı derecede merkezi karar alım süreçlerini değiştirme planları bu paketin parçası olmayacak. Yerel veya bölgesel özerkliği, sözgelimi Mardin'de, Erzurum'da, Trabzon'da bir nebze olsun artırmanın bahsi bile edilmeyecek. Ankara ülkeyi merkezden yönetme çabasını sürdürecek. Bu çabaya demokrasi paketinin uygulanması da dahil olacak. Çünkü birçok bürokrat daha iyisini bildiğini sanıyor. Ve çünkü siyasetçilerin çoğunluğu 'F' ile başlayan o kelimeyi kullanmaktan korkuyor.

Kaynak: Radikal