Etnik kimlik odaklı siyaset Kenya'yı uçuruma sürükledi

 
Kenya'da seçim sonrası yaşanan şiddetin başlıca nedeni, sömürge dönemi sonrası tek çatı altında toplanan 40 kabilenin ortak kimlik oluşturamaması. Etnik kimliği ön planda tutan siyasiler husumetleri canlandırdı

Aralıktaki gerilimli başkanlık seçimi sonrası, Kenya Devlet Başkanı Kibaki'nin rakibi Odinga'ya karşı sadece birkaç yüz oy farkla tartışmalı bir zafer kazandığı ilan edildi. Odinga yenilgiyi kabul etmedi, seçimin hileli olduğunu öne sürdü. Son üç haftada Odinga'nın güçlü olduğu bölgelerde dehşet verici şiddet olayları yaşandı, 750'den fazla insan öldü, 300 bin kişi yerinden yurdundan oldu. Odinga ve Kibaki uzlaşamadıkça Kenya uçurumun kenarında sallanacak.

Batı'da karmaşık bir bölgede umudun ve istikrarın kalesi olarak görülen Kenya, Britanya'dan bağımsızlığını kazandığı 1964'ten beri ilk kez soykırım boyutunda şiddetin pençesinde. Neden başta tartışmalı seçim gibi görünse de, şiddetin derin tarihsel kökleri var. Kenya, Britanya'nın 1896'da tek çatıda topladığı 40'a yakın etnik gruptan oluşan tutarsız bir bileşim. Doğu Afrika'nın en güçlü ülkesinin üzerine yine kâbus gibi çöken durumun nedeni, bu grupların ortak kimlik oluşturamaması. Birbiri ardına gelen hükümetler, farklı ve daha önce bağımsız olan gruplardan nasıl bir ülke yaratılacağını hayal etmeyi ya istemedi ya da beceremedi. Devlet başkanları sınırlı yetenek ve dar vizyona sahipti. İktidarı etnik kayırmacılık ve kabileye dayalı manipülasyon üzerinden kullandılar. Hepsi de, kendi etnik tabakalarını kayırarak devleti kabileleştirdi. Tembel ve fırsatçı siyasiler, kimliğin değil meritokrasinin (yeteneğe göre mevki verme sistemi) en önemli özellik olduğu demokratik ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir devleti geliştiremedi. Çoğu Kenyalının bağlılıklarını etnik gruptan devlete nakletmemesinin nedeni bu. Kenya siyasi partileri ya kabile baronları için kişisel araçlar ya da etnik seçkinler koalisyonudur. Ne Odinga'nın Portakal Demokratik Hareketi'ni ne de Kibaki'nin Ulusal Birlik Partisi'ni ideoloji veya felsefi temeller belirler.
Odinga partisini, kendi etnik grubu olan Luo, Kalenjin ve Luhya'dan (en büyük beş grubundan üçü) apar topar 'çatıverdi'. Kibaki'nin partisiyse kendi grubu olan Kikuyu'nun fanatik desteğini aldı. Kikuyu'yla Luo ve Kalenjin arasında husumet vardır. Kikuyu'ya karşı birçok mezalime imza atan Kalenjin, Odinga'yı destekledi, zira Odinga onlara toprak ve Kikuyular üzerinde kontrol sağlayacak yarı-federal bir hükümet sözü verdi. Kurban psikozu içindeki Luo'daysa beklenti, ilk kez içlerinden birinin ülkeyi yöneteceği yönündeydi.

Bu etnik patolojiler, kabile öfkesinin ve kadim rahatsızlıkların harekete geçirilmesiyle yapılan seçimin hemen sonrasında patladı. İki parti de etnik hissiyata oynadı. Seçim sonrası şiddet Kikuyu'nun Luo ve Kalenjin'e diş bilemesine yol açtı, zira bazı saldırılar (bir kilisede çok sayıda Kikuyu kadın ve çocuğun yakılması gibi) soykırım biçimini aldı. Fakat karmaşa sadece etnisiteyle açıklanamaz. İnsan Hakları İzleme Örgütü saldırıların Portakal Demokratik Hareketi'nce planlandığını söylese de, en büyük sorumlular yoksul, işsiz ve dışlanmış gençler. Kenya'nın adaletsiz kalkınma tarihi (ülkenin yarısı günde 1 doların altında gelirle yaşıyor) başa bela oldu.

Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Kenya'nın iç savaştan kaçınması için son umut. Annan şiddeti sona erdirmek için Odinga, Kibaki ve destekçilerini bir anlaşmaya ikna etmeli. Üç seçenek var: Gerçek kazananı belirlemek için oyların yeniden sayılması, seçimin yenilenmesi veya Odinga'nın başbakan olacağı, Kibaki'nin başkanlığı sürdüreceği, ama önemli yetkileri 'yasama organı'na devredeceği bir iktidar paylaşımı. Bu iki lider Annan'a müspet karşılık vermezse dünyanın en güzel yerlerinden biri akıl almaz bir felaketle baş başa kalacak.

Kaynak: Radikal