Eski ve yeni devrimcinin buluşması

Muhammed Mürsi iç gailelerden başını kaldırdıkça, kurtuldukça aktif bir dış politika izlemek istiyor. Fırsat buldukça dünyayı turluyor. En son Pakistan’a gittiğinde burada kendisine fahri doktora verildi. Lakin fahri doktora alması sırasında Pakistan uleması önünde pot kırdı ya da konuşması cehaletinin belgesi olarak gösterildi.

Azazil romanının yazarı romancı ve eski eserler uzmanı Yusuf Zeydan, Mürsi’nin bilgilerini yeterli bulmadı ve Wikipedia kaynaklı konuşma yaptığını ileri sürdü. Biruni, İbnü’l Heysem gibi isimlerin uzmanlık alanlarını karıştırdığını iddia etti. Bununla birlikte, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi’nin Hartum ziyareti sırasında evsahibi ülkenin Cumhurbaşkanı El Beşir’in devirdiği çamlar, Mürsi’nin Pakistan’da yediği ‘halt’lar karşısında devede kulak kalır. 

Seçilmesinden sonra ilk kez Sudan’a giden Muhammed Mürsi,  Ömer Hasan el Beşir tarafından ‘ hoş geldin Muhammed Hüsnü Müberek’  nida ve avazıyla karşılandı! Beşir bir çuval inciri berbat etmiştir.  Kendisini toparlayıp ibareyi düzeltse de olan olmuştur.  Bu, bir sürc-ü lisan mıdır yoksa  Mahmut Abbas’ın da Kahire’de daha önce yaptığı gibi dervişin fikri neyse zikri de o’dur refleksinin bir sonucu mudur? 

Beşir’in dili niye sürçtü? Acaba Mürsi’yi karşılarken kafası bir dahaki sefere veya son kez aday olup olmayacağına mı takılı kalmıştı? Yoksa Hüsnü Mübarek’i, Mürsi’ye mi yeğliyordu?  Hepsi varit. Şuur altını mı boşaltmıştı? Anlayacağınız: Yeni devrimcilerle eski devrimcilerin arası limoni. 

Hatta 1989 İnkaz Devriminin gerçekte devrim olup olmadığı tartışılabilir. Rejimi değiştirse de o bir darbeydi.  İslam adına geldi ama hiçbir zaman İslami kuralları net bir şekilde uygulayamadı.  Sadece iktidarın dayandığı zümre ve isimler değişti. Sadece gerekçe İslami idi.  Ayrıca şu veya bu şekilde İslamcılar ilk kez başında bulundukları bir ülkenin bölünmesine çaresiz ya da seyirci kaldılar.  Bu nedenle Sudan deneyimi başarısız bir model veya akim bir deneyim olarak akıllarda yer etti. Bundan dolayı yeni Mısır rejimi ve Müslüman Kardeşler, eski kardeşleri olsalar da Sudan’ın kıdemli devrimcileriyle fazla barışık değiller ve birlikte anılmak istemiyorlar.

*

Bunun daha derin nedenleri var.  Ele avuca sığmaz eylem adamı ve teorisyen Hasan Turabi, 1960’lı yıllardan itibaren mensubu olduğu Müslüman Kardeşlerle yollarını ayırdı ve kendisine has bir model izledi. Dolayısıyla Sudan’daki model İhvan’a dayalı bir model olmaktan çıktı ve Turabi ile anılır bir model haline geldi.  Bir yerel ve Sudan modeline dönüştü. Sonra bu model pratik üzerinden Turabi’yi de başından attı ve süreç teorisiz bir şekilde işlemeye başladı.   Turabi vaktiyle parçalamış ve parçalanmıştı. Müslüman Kardeşler ise 1952 darbesinden ders almışlar ve darbelerle yollarını ayırmışlardı. Darbecilere pek yüz vermiyorlardı.  Bundan dolayı baştan beri Turabi ile Ömer Hasan el Beşir’in kalkıştığı Sudan darbesine mesafeli davrandılar. 

24 yıllık deneyim de başarı namına geride bir iz bırakmadı.  Sudan Devrimi, Berlin Duvarının yıkıldığı tarihi süreçte meydana geldi.  Çaptan düştüğünde, inişe geçtiğinde Arap Baharı yükselişteydi ve kıdemin verdiği avantajla İran gibi Mısır ve öteki devrimlere ebelik ve kirvelik yapmak istedi.  Lakin yeni devrimler geleceklerini onun başarısız siciliyle bir araya getirmek istemediler.  Yine de Raşid Gannuşi, ustaya yani Turabi’ye vefa gösterisinde bulundu lakin Sudan’da işler tamir edilmeyecek bir noktaya gelmişti.

*

24 yıl sonra İnkaz enkaza dönüştü.  Yeni Mısır yönetimi Sudan yönetimiyle birlikte anılmak istemiyor. Zaten her iki ülke de kendi yolunda ilerliyor. Bununla birlikte şimdi ikisini dini bağlardan veya dava arkadaşlığından ziyade coğrafya ve Nil Vadisinin iki yakası birleştiriyor.  Mübarek, Sudan’a güvenlik zaviyesinden bakıyordu.  Mübarek’in Addis Ababa’da atlattığı suikasttan önce ve sonra Turabi ile yıldızları barışmamıştı. Ardından Sudan'la ilişkileri kısmen de olsa normalleşmiş ve  Libya-Çad arasındaki Auzu Şeridine benzer bir şekilde krizli günlerin hatırlattığı Halayib bölgesi de nisyana terk edildi.  Rejimler arasındaki ilişkiler normalleşince bu ihtilaflar dondurulmuştu. 

Şimdi Mısır ve Sudan rejimleri kara kara yeni dönemde ilişkileri hangi eksen üzerine kurgulayacaklarını ve inşa edeceklerini düşünüyor olmalılar.  Köprülerin altından çok sular akmış ve yıpranan ideallerin yerini gerçekler almıştı. İdealleri bizim tutumlarımız öldürmüştü. Sudan’da devrim gitmiş külleri kalmıştı. Sudan, İslam dünyası eksenli olmak yerine daha ziyade Çin eksenli bir politika izliyor. ABD’ye de göz kırpıyor. 

Sudan’ın geldiği nokta için çok şey söylenebilir. Lakin ben birinci sebebi nefisleri ve kendi kusurları olarak görüyorum.  1995-1996 yıllarında Hartum’da Afganistan’ı ve mücahitlerin kendi aralarındaki didişmelerini çekiştiriyorduk.  Şimdi aynı pozisyonda Sudan var. Bencillikleri nedeniyle diğer dindar kitleler arasında buz dağları oluştu.  Elbette yabancıların da kusuru var.  Bundan böyle Turabi ile Beşir arasında ilişkiler tamir olabilir mi?  Bu işler artık öteye kaldı. Lakin Mısır ile Sudan yeni bir siftah yapabilirler. Veya yapmalılar.