TC cumhurbaşkanı seçimlerinin her defasında bir devlet krizine dönüştüğü tespitini yapan Dr. Hikmet Özdemir: Türk sisteminde cumhurbaşkanı seçme işinin, çoğu kez şiddetli bir krizi davet edişi biraz tuhaf değil midir? diye soruyor. Bu sorunun cevabını da, cumhurbaşkanlığı makamının yeterince sembolikleştirilemeyişinde arıyor ve: Cumhurbaşkanına tanınan yetki ve ondan beklenen görevlerin çokluğu, krizin en önemli sebebidir diyor (Devlet Krizi, Afa Y. İst. 1989, s. 333).
TC Cumhurbaşkanlığı yetkiler yönünden sembolik bir makam olmayabilir, ama bir başka düzlemde (halkın ve devletin tem-silcisi olması yönünden) makam bütünüyle sembolik bir anlam taşımaktadır. Ve kavga da belki asıl bu yüzden çıkmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı makamında oturan za-tın şahsında herkes (halkın kendisinden başka herkes, yani siyasi partiler, belki bir ölçüde mesleki kuruluşlar, basın ve en önemlisi asker) kendisinin temsil edildiğini görmek istemekte ve çatışma da bu yüzden çıkmaktadır. Cumhur'un başkanı olmak üzere seçilecek kişinin kimliği üzerinde bütün bu kesimler kavgaya tutuşurken, bizzat cumhur, yani halk, bu kavganın dışında tutulmakta ve kavgaya seyirci bırakılmaktadır. Denecek ki, kavga zaten onun için ve onun adına, onun temsilcileri tarafından yapılıyor değil mi? Kağıt üzerindeki ve mantık düzlemindeki hesaplara bakılırsa öyle. Fakat realiteye bakılırsa pek de öyle değil.
Hangi siyasî parti, halkın tümünü temsil ettiğini iddia edebilir ve de ediyor? Hiçbiri. Halkı, askerlerin temsil ettiğini kim söyleyebilir? Meslek kuruluşları halkın kaçta kaçını temsil edebilir? Ve basın... Türk basınının kimin ve neyin sözcülüğünü yaptığını çoğu kez ben kestirebilmiş değilim. Ara dönemlerde, onun, üstüne vazife olmadığı halde, kimlerin yanında yer aldığı ve kimlere sözcülük yap-maya soyunduğu bilinmektedir.
Özellikle cumhurbaşkanlığı seçimleri esnasında, seçimin, halk tarafından yapılması hususu, zaman zaman dile getirilmesine rağmen, bu husus niçin gerçekleştirilmez?
Bu tür teklifler maslahat icabı yapılır ve unutulur. Çünkü teklif sahipleri bile kendi tekliflerinin ciddiyetine inanmazlar ve siyasî konularda halka güven duymazlar. Halka güvensizlik, cumhuriyet rejimini yönlendiren temel zihniyetlerden biridir. Bu rejimin temelinde halka rağmen, halk için zihniyeti yatmaktadır.
Ne demek, halka rağmen halk için? Şu demek: Halk, kendi menfaatinin nerde olduğunu bilmez, çünkü cahildir, çünkü bilinçsizdir. Kendi menfaatinin ne olduğunu tayin edebilmekten acizdir, bu yüzden onun adına ve hesabına ona yardımcı olabilecek birilerine ihtiyaç duyulur, işte o birileri (o merciler), halk adına hareket ederek onun temsilcisini de seçerler. Aslında bu duruma hukukta hacir denilir. Hacir altına alınan kişinin adı mahcurdur. Mahcur adına ve hesabına iş yapacak kimseye de, bir vasi nasbedilir. Hacir altına alınacak kişi zaten akıl hastalığı veya akıl zayıflığı ile malul olduğundan veya israf, ayyaşlık gibi durumlar yüzünden kendisini idare etmekten aciz olduğundan, işlerini idare etmek üzere kendisine vasi nasbedilecek kimsenin kimliği hakkında onun fikrine, mü-talaasına müracaat etmek de gerekmez. İlgili merciler kendi takdirlerine göre bu yetkilerini kullanırlar.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu sebepten daima halkın dışında cereyan etmiş ve halk bu seçimlere hep seyirci bırakılmıştır.
Şimdi bu son seçimde, asker, sahnede görünmüyor. Bu durumu bizce Özal'ın başarılarından biri olarak saymak yanlış olmayacaktır. Asker faktörünün ortada olmamasına rağmen, partiler arasındaki sürtüşmeler oldukça kızgın biçimde cereyan etmektedir.
Benim aklıma gelen soru şudur: Cumhuriyet tarihi boyunca, halk vesayet altında tutulmayıp da ona doğrudan cumhurbaşkanını seçme yetkisi verilmiş olsaydı, şimdiye kadar, ilkinden sonuncusuna kadar, acaba hangisi halk tarafından seçilmeye layık görü-lebilirdi? Hangisi ve niçin?
Bu sorunun cevabını verebilirsek, halk adına hareket ettiği söylenen kişi ve mercilerin ve onlara bu yetkiyi veren prosedürün ne kadar uydurma olduğu da ortaya çıkartılabilecektir. Ve halkın niçin bu prosedürün dışında tutulduğunun cevabı da alınacaktır.
Yani, cumhurun, kendi başkanını seçerken niçin devre dışı tutulduğunun cevabı...