Esad eski tas eski hamam

Beşşar Esad ne zaman konuşsa dünya göz kırpıştırıyor. Sanki 21 aydır süren şiddetten hiçbir şey öğrenmemiş gibi.

Diktatör, ayaklanmalar başladığından bu yana dokuzuncusu olan dünkü konuşmasında uzun sürecek karmaşık bir tedrici değişim süreci;  “hakikat ve uzlaşma” içeren planından bahsetti. Teoride yeni bir koalisyon hükümeti ve yeni bir anayasa ortaya çıkacak böylelikle.

Konuşmanın öncesinde ise rejimin müttefikleri ve BM temsilcisi Lahdar Brahimi’nin iki hafta süren diplomatik kampanyaları vardı. Diplomasiye yeniden öncelik verilmesine 140 ülkenin Ulusal Koalisyonu Suriye halkının tek temsilcisi olarak tanıması, Türkiye sınırına Nato’nun Patriot füzelerinin ve askeri personelinin gönderilmesi ve muhalefete destek vaatleri eşlik etmiştir.

Rejimin diplomasi inisiyatifi, Rusya’nın 2014 yazında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar Esad’ı iktidarda tutma planının bir parçasıdır. Ve öyle görünüyor ki diplomasi, ayaklanmacılara giden yardımı yavaşlatmayı başarmıştır. Silah tedarikinin azaldığına dair haberler geliyor. Ancak dünkü konuşma Suriye’nin geleceğinde bu diktatöre hiçbir yer olmadığını, ayaklanmacılara destek vermenin tek çıkar yol olduğunu dünyaya hatırlatmış olmalıdır.

Rusya, uzlaşma planını ilan etmesi için muhtemelen Esad’a baskı yaptı. Ancak bu konuşma, önceki laf kalabalıklarına nispetle daha kindar, dışlayıcı ve önemsemez bir havadaydı. Örneğin planın yalnızca muhalif kesimlere sunulduğunu belirtip “teklifi reddedenler, size şunu söyleyeceğim: Evvelemirde size yapılmamış bir teklifi niçin reddedeceksiniz?” dedi. Başka bir ifadeyle, uzlaşmayı değil intikamı vurgulamıştır. Altyapının yıkımından, elektrik ve iletişimin kesilmesinden dolayı da ayaklanmacıları suçladı.

“Suriye tavsiyeleri kabul eder; ama emirleri asla kabul etmez” dedi. “Plan ve inisiyatifler hakkında geçmişte duyduğunuz her şey sabun köpüğüydü tıpkı (Arap) Baharı gibi.”

Kulağa metin gelmek için uğraştı ama sesi ona defalarca ihanet etti. Konuşmadan sonra salondan ayrılırken kalabalık “Tanrı seni korusun” diye tezahürat yaptı ki bir kimse tehdit edildiğinde yapılan bir tezahürattır. Olağan parti çizgisi: “Canımızla, kanımızla sana kurban oluruz.”

Ayaklanmanın başladığı zamandan beri anlamlı tek bir taviz vermemesine rağmen rejim bu planı niçin şimdi yaptı? Esad daha baştan makul reform teklifleriyle gelseydi şiddet asla böylesi bir safhaya ulaşmazdı. Esad’ın şiddeti sona erdirebileceğine dair her hangi bir umut, yanılsamadır, krizi uzatıp daha da kötüleştirir. Bu konuşma, cebir olmadığı takdirde rejimin politikalarını değiştirmeyeceğini göstermiştir, başka bir şeyi değil.

Üç amaç varmış gibi duruyor: Ayaklanmacıların siyasi çözümü reddettikleri izlenimini yaratmak; dünyanın ayaklanmacıları silahlandırmaya duyduğu gönülsüzlüğü pekiştirmek; Suriye halkının tek temsilcisi olarak Ulusal Koalisyonun meşruiyetini sorgulamak.

Yeni anayasa teklifi sırf dikkatleri başka yöne çekmek için. Suriyeliler anayasaya karşı ayaklanmadılar; anayasal değişim de talep etmiş değiller. İnsanlar vahşiliğe ve mevcut anayasanın hiçbir zaman şerefli muamele görmediği gerçeğine karşı ayaklandılar; Suriye’de hayatın her cihetine muhaberat hâkimdi. Dera’daki ayaklanmanın sebebi, rejim karşıtı duvar yazıları yazan çocukların muhaberat tarafından tutuklanıp işkence görmeleri ve ailelerinin aşağılanmasıdır.

Suriyeliler koalisyon hükümetinde yer almak için ayaklanmış değiller. Aynı mücrimlerin bulunduğu bir koalisyon da farksız olacaktır.

İnsanlar, Suriye toplumuna bulaşmış, ilerlemeyi durdurmuş, bireysel ve toplumsal hürriyeti ihlal etmiş, onbinlerce Suriyeliyi işkence edip öldürmüş bir güvenlik aygıtına karşı ayaklandılar. Ayaklanmalar sırasında açığa çıkan bu cürümler, sakinliğin hüküm sürdüğü dönemlerin normal haliydi. Bir geçiş süreci Esad’ı, muhaberat aygıtını ve ordu yapısını etkilemeyecekse o halde sunacağı ne var?

Rejimin lügatinde uzlaşma yoktur: Siyasi çözüm, teslimiyet; diyalog, boyun eğdirmedir; Suriyeliler arası bir çözüm, Suriyelileri rejimin merhametine terk etmek demektir.

Eğer dünya Suriyelilere yardım etmek istiyorsa bunun tek yolu var: Ayaklanmacılara desteği artır. Esad’ın yaptığı konuşma, çaresizlik işaretidir. Muhalefetin tanınması, destek vaadi gibi son hamleler işe yarayabilir. Ayaklanmacıların aldığı destek ne kadar artarsa, Esad’ın güvenli çıkışı dâhil siyasi çözüm şansı da o kadar artar. Ancak bir çözüm onun şartlarına göre olamaz.

Ayaklanmacıların dengeyi değiştirip sonucu belirleyici olmaları gerekiyor. Şimdiki durumda, rejim daha yıllarca savaşabilecektir.

Çatışmanın başlarında durum apaçık ortadaydı: Rejimin kendisini reformdan geçiremeyeceğine inanan genç erkekler ve kadınlar, demokrasiye doğru tedrici değişim talep ettiler. Aylar süren barışçıl gösterilerden sonra rejimin baskıları şaşkına çeviren bir hale geldi, durum daha da karmaşıklaştı ve bu esnada ayaklanmaya daha fazla sayıda Suriyeli katıldı. Kimi özgürlük için kimi dini amaçlar veya daha dar amaçlar için. Ülke parçalanmaya başladı.

Suriyelilerin ödeyeceği bedel çok yüksek olabilir. Fakat Baas rejimini devirmek için gereken bu.

Kaynak: The National

Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı