Ermenistan ile protokol ne anlama geliyor?

Türkiye ve Ermenistan ilişkileri, açıklanan 'Diplomatik İlişkilerin Tesisi Protokolü' ile birlikte şüphesiz yeni bir döneme girmiştir. Yapılan çeşitli jestler, atılan sembolik adımların ötesinde bu protokol ile iki bağımsız ülke uluslararası hukukun nesnesi olabilecek ve türlü sonuçlar doğurma potansiyeline sahip bir metne imza atmaktadırlar. 
 
Doğal olarak bu, son derece kuvvetli irade beyanı olarak görülmelidir. Protokol ile iki ülke arasında neredeyse bir yüzyılı bulan süredir Kafkasya'da devam eden 1. Dünya Savaşı sonrası 'ortam' değişebilecektir. Bir bakıma 'donmuş tarih' çözülmek yönünde güçlü bir işaret vermiştir.

Basına yansıyan gayri resmi protokolün en çarpıcı yönlerinden birisi hiç şüphesiz 1. madde ile vurgulanan protokolün yürürlüğe girmesinden itibaren iki ay içerisinde ortak sınırın açılması hususundaki anlaşmadır. Bu niyet beyanı, tek başına Türkiye ve Ermenistan arasındaki gelinen noktanın artık geri dönülemeyecek bir aşamaya geldiğini teslim etmektedir. Çünkü sınırın kapalı tutulması, ikili ilişkilerde en etkin olarak sonuç üreten 'psikolojik bariyer' olarak öylece ortada durmaktaydı. Pek çok iyi niyetli teşebbüs, bu psikolojik bariyere çarpıp geri dönmektedir. Ortak sınırın açılması ile birlikte sorunun/gerilimin sürekliliğini sağlayan önemli mekanizmalardan birisi ortadan kalkacaktır. Diğer önemli bir nokta ise arşivlerin ve kaynakların karşılıklı olarak herkese açılmasının altının çizilmesidir. Bu ilan ile taraflar en hassas konuda bir yaklaşım ortaklığı benimsediklerini ifade etmektedirler. Eşit önemde bir madde de özellikle enerji konusunda yapılacak işbirliğine atıfta bulunulmasıdır. Son olarak karşılıklı diplomatik temsilciliklerin açılmasının ele alınması ise altı çizilmesi gereken bir diğer noktadır.

Peki, yukarıda özetlenen bu kısa hukuksal metni nasıl yorumlamak lazım gelmektedir? İlk olarak, bu kısa metin bir tür proto-entegrasyon antlaşması izlenimi vermektedir. İki komşu ülke, sorunların çözümünün yanında güçlü bir şekilde kültür, eğitim, ekonomi, ulaşım alanlarında işbirliği yapmak istemektedirler. Henüz ortak sınırları olmayan iki ülkenin yaptığı protokol içinde bu kavramların yoğun biçimde vurgulanmasının nedeni açıktır: Türkiye ve Ermenistan, bölgede gerçekleşen bazı önemli gelişim ve projeler ele alınırsa birbirine ihtiyaç duymaktadır. Ancak burada kritik bir noktanın altını çizmek gerekmektedir: Türkiye ve Ermenistan, uluslararası ilişkilerin maddî ve manevî araçları hesaba katılırsa 'denk' ülkeler değildir. Bu nedenle söz konusu protokolün işleyeceği varsayılırsa Ermenistan'ın Türkiye'nin nüfuz alanına girebileceğini söylemek yanlış olmaz. Şüphesiz bunun Kafkasya'da, Rusya gibi diğer ülkeleri hesaba katarsak büyük sonuçları olacaktır. İkinci olarak, protokol ile Ermenistan, uluslararası sisteme geri dönmektedir. Bugün Ermenistan zayıf ekonomisi ve izole edilmiş bir coğrafî profili ile uluslararası sistemin 'resmen' parçası ama 'fiilen' ayrı bir unsurudur. Ermenistan ve uluslararası sistem arasındaki ilişkiler Rusya gibi ancak belirli koridorlardan gerçekleşmektedir. Yakın geçmişte Suriye'nin Türkiye üzerinden uluslararası sisteme döndüğü gibi Ermenistan, bu protokol ile aynı süreci denemektedir. Bunun Ermenistan kültürü, siyasî hayatı üzerine büyük etkileri olabilir. Üçüncü olarak, Türkiye ile yakınlaşmayı 'deneyen' Ermeni siyasî elitleri, ülkelerinde gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel bir süreci başlatmaktadırlar. Türkiye gibi uluslararası sistemin, Ermenistan'a göre, maddî ve manevî araçlarını çok daha iyi kullanan bir ülke ile yakınlaşması, şüphesiz bu ülkenin sosyal ve siyasî yapısında bazı değişikliklere yol açacaktır. Bir bakıma Türkiye merkezli olarak ortaya çıkmakta olan alt-bölge sistemi genişlemekte ve içine Ermenistan'ı da almaktadır. Dördüncü olarak, Türkiye gibi büyük ölçekli bir ekonomisi olan ve buna paralel çeşitli kültürel ve diğer etkileri etrafında hissettiren bir ülke ile Ermenistan'ın sıkı ilişkiye girmesi, Kafkasya'da daha 'liberal' bir ortamın oluşmasını tetikleyecektir. Türkiye ve Gürcistan'ın hatta bu bağlamda Gürcistan'ın Rusya ile olan ilişkileri de düşünülürse, bu protokol ile ortaya çıkan süreç, bütün bir Kafkasya'da 'liberalleşme' sürecini başlatabilir. Kafkasya'da etkin bir Türk varlığının Ermenistan'ı da içerecek biçimde ortaya çıkması, bütün bir coğrafyanın politik fay hatlarını tetikleyecektir.

Protokol ile Türkiye ve Ermenistan ilişkileri son derece kritik başka bir psikolojik süreci başlatmıştır. Şunu unutmamak gerekir ki; her uluslararası sorun bazı siyasî aktörlere politik sermaye üretebilir. Bu nedenle iki ülke arasındaki yakınlaşmanın hedefe alınması mümkündür. Hem Ermenistan hem de Türkiye içinde ideolojik ve politik varlıklarını bu tür sorunlara dayandıran aktörler bulunmaktadır. Bu aktörler, kendi kamuoylarına protokol ile ulusal çıkarlara büyük zararlar verildiğini anlatmaya başlayacaktır. Bu tür engellerden korunmanın temel bir yolu bulunmaktadır: Hızlı hareket etmek ve hassas süreci türlü zedelenmelerden korumak.
GÖKHAN BACIK FATİH ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ

Kaynka: Zaman