Ergenekon operasyonunu basit bir suç örgütlenmesini çökertmek olarak görmek yanlış. Ergenekon günah keçisi haline getirilmemeli ama sosyal ve siyasal birçok sorunun altında imzası olduğunu görmezden gelemeyiz.
Terör sorununu içinden çıkılamaz hale getirmek için yapılanlara bilhassa dikkat kesilmeliyiz. İddianamede geçen gizli-açık tanıkların ifadeleri, terör örgütleriyle Ergenekon arasındaki kirli ilişkiler hakkında fikir veriyor. Varlığını düşmanının mevcudiyetine endeksleyen örgüt, hem terörist eliyle hem de ona cevap veriyor gibi yaparken halkı baskılıyordu. Sivil iktidarları kendine mahkûm kılabilmek, onu yönetebilmek için de terör araç olarak kullanılıyordu. Konunun ayrıntıları Ergenekon'la ilgili haberlerde genişçe anlatılıyor. Maksadım bunları tekrar etmek değil. Buradan hareketle çözümü daha etkili şekilde aramalı ve yüksek sesle dillendirmeliyiz.
Ergenekon'un önemli parçalarından biri olan Lobi yapılanması, kamuoyu oluşturucu mekanizmalarıyla bu konularda farklı düşünenleri anında infaz ediyordu. 90'lı yılların ilk yarısındaki gibi kolayca bedenleri ortadan kaldıramıyorlardı, fakat 'hain' damgasını vurarak konuşamaz hale getirmeyi başarıyorlardı. Kıbrıs'ı, Güneydoğu'yu ve hatta vatanı satan siyasiler, bunlara çanak tutan yazarlar, satılmış aydınlar propagandası Demokles'in kılıcı gibi başlar üzerinde salınıyordu. Ellerinde boya, onların söylediklerine râm olmayan herkesin üzerini çiziyorlardı. Artık bu psikolojik savaş püskürtüldüğüne göre çözüm önerileri konuşulmalı ve hayata geçirilmeli.
Güneydoğu'yu esir alan terör sorununda mesafe almak için tek olumlu gelişme bu da değil. Türkiye'nin Kuzey Irak'ta elde ettiği kazanımlar sivil adımları kolaylaştıracak cinsten. Irak anayasasında yer alan ve 2007'nin sonuna kadar yapılacağına kesin gözüyle bakılan Kerkük referandumu ertelendi. Irak Parlamentosu'nda kabul edilen yerel seçim yasası diğer etnisitelere eşit haklar sağladığı için Kürtlerin yoğun protestolarına hedef oldu. Kendini, ABD'nin tek gözdesi ve bir dediğini iki etmeyeceği müttefiki sanan Kürtler yeniden aldatılmışlık psikolojisine girdi. Vaktiyle Türkiye'ye kafa tutan Kürt liderler, günde üç öğün topraklarını bombalayan uçakları sessizce seyrediyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, Bağdat'a gidip, 'ne Şii'yim, ne Sünni'yim, Müslüman'ım' diyerek inisiyatif alıyor. Bütün şartlar sorunun çözümünde mesafe almaya müsait hale geliyor.
Devlet, içindeki yanlışları ayıklamaya, hatta cezalandırmaya hazır olduğunu Ergenekon soruşturmasıyla gösteriyor. Türk Silahlı Kuvvetleri dahil her kurum devletin bağırsaklarının temizlenmesi operasyonuna doğrudan ya da dolaylı destek veriyor. Çözümü konuşmanın önündeki engeller ortadan kalkıyor. Yaklaşan yerel seçimler yeni bir başlangıç ve çözümü hızlandıran bir dinamo vazifesi yapabilir. Bölgede siyasi alternatifin bir ayağını oluşturan AK Parti, hedeflerini sadece bu seçimi kazanmak üzerine kurarsa, ülkeyle birlikte kendisi de kaybeder. Seçimi kazansa da kaybeder. Kürt milliyetçiliği üzerine siyaset yapanların karşısında bugüne kadar oluşmuş neredeyse tek alternatif olan AK Parti, bu şansı heba etmemek zorunda. Siyasetin diğer ayağı olan DTP de çözüme katkı sağlayabildiği ölçüde ağırlığını koruyacak. Çözümsüzlüğü çözüm olarak dayatmaya kalktığında marjinalleşecek ve tabanını koruyamayacak. Ergenekon soruşturmasına yapacağı en büyük sabotaj, DTP'lilerin zafer çığlıkları olur. Devletin temizlenme iradesine vurulabilecek en büyük darbe budur. Yerel seçim, DTP adına da bir rüşt imkânı veriyor, bölgenin en önemli siyasi aktörü olduğunu ispat edebilir. Ancak bugüne kadar yaptığı kolaycılığa sığınırsa işi eskisinden çok zor olacak. Halk, çözümün çok yaklaştığının farkında, eski söylemlerle ikna edilmesi pek mümkün görünmüyor.
Kaynak: Zaman