Hepsine 'Ergenekoncu' demek belki haksızlık ama biliyorsunuz, Kemalist-Ulusalcı-izolasyonist çevrelerin dillerinden düşürmedikleri bir dış politika söylemleri ve ütopyaları var.
Buna göre, aynı zamanda kendilerini 'antiemperyalist-ulusalcı' da ilan eden bu çevreler, Türkiye için en büyük tehlikenin Batı'dan, Amerika ve Avrupa Birliği'nden geldiğini savunuyor; ABD ve AB'ye karşı da Rusya ve İran'la birleşik bir cephe oluşturulmasını, hatta giderek Çin'in de bu cepheye katılmasını öneriyorlar.
Osmanlı tarihi, özellikle de imparatorluğun son 50-100 yılı, farklı siyasi görüştekilerin farklı ittifakları savunduğu bir dönem olarak da okunabilir. İngilizciler, Fransızcılar, Almancılar hiç eksik olmamıştır Osmanlı'da, ben bir tek 'Rusçu' bilmiyorum, o da Osmanlı'ya değil Cumhuriyet'e kısmetmiş, artık Rusçu ve Persçilerimiz de var.
Türkiye kendine illa bir ittifak arıyorsa (ki şu anda zaten NATO'ya dahiliz, AB'ye aday ülkeyiz) bu ittifakın Rusya-İran ittifakı olması için maalesef bir önşart var: Önce Rusya ile İran bir ittifak oluşturmalılar, sonra da Türkiye onlara katılmalı.
Hadi bu 'küçük' eksiği görmezden gelelim ve fanteziye, daha doğrusu Ergenekoncu fantezisine biraz daha yakından bakalım:
Rusya, bölgemizdeki eski usul emperyalist devlet olduğunu geçen haftaki Gürcistan saldırısıyla kanıtlamadıysa, daha ne yapması gerekiyor? Bu kış yine Ukrayna ve Gürcistan'ın doğalgazını kesmeli mi biz onları daha iyi tanıyalım diye?
Ya İran? Ergenekoncular sahiden, Sultanahmet Camii'nde tekbir getiren, cami önünde İran lehine gösteri yapan insanlarla kendilerini bir arada düşünebiliyorlar mı? Mesela bu İran-Rusya mihveri fikrini ilk ortaya atan kişi olarak Tuncer Kılınç kendini o camidekilerle özdeşleştiriyor mu?
***
Daha önce bu köşede Türkiye'nin adını 'Körler ülkesi' manasında Halkedon'a çevirmemizi önermiştim, hatırlayanlar olacaktır.
Bu körlük en çok da 'Ergenekoncular için geçerli sanırım.
Bir ülke düşünün, yılda 78 milyar dolar petrol ihracatı yapsın, 44 milyar dolarlık da benzin ithal etsin, sonra da bu benzini satın aldığı fiyatın üçte birinden az bir fiyata halkına satsın...
Bu ülkenin adı İran. İslami diktatörlük olmasa bir gün bile ayakta kalma şansı olmayan bir 'istikrar'a sahip ülke.
Bir başka ülke düşünün, nüfus artış hızı eksi, 5 milyona yakın vatandaşı HIV pozitif ve ölmeyi bekliyor, erkeklerinin çoğu alkolik, işçilerinin yarısı ay başında maaş aldıktan sonra 10 gün işe gelmiyor, iyi yetişmiş insan gücünün çoğunu yurtdışına kaptırmış, petrol zengini ama Amerika'nın oyununa geliyor, yeniden bütün parasını silahlanmaya yatırmak üzere, çünkü 'eski güzel günler'ini özlüyor, oraya geri dönebileceğini sanıyor...
Bu ülkenin adı da Rusya, çökmekte olan, nüfusu azalan bir
'imparatorluk.'
***
Evet doğru, Avrupa'nın durumu da çok parlak değil, orası da yaşlanıyor, ekonomisi epeydir duraklama halinde vs. Ama unutmayın, Avrupa hâlâ Avrupa, Amerika hâlâ Amerika.
Kaldı ki Türkiye'nin kendi seçimini tek bir tarafa doğru yapması gerekmiyor. Her ne kadar Rusya'nın son saldırganlığı Türkiye açısından NATO ve AB'nin ne kadar vazgeçilemez olduğunu bir kez daha gösterdiyse de, Türkiye her iki tarafa da oynayabilir, kendi ufkunu herkesten daha geniş tutabilir.
Ergenekoncular bunu da düşünüyorlar mı acaba?
Kaynak: Radikal