Gazeteci Orhan Birgit, genç meslektaşı Sanem Altan'a anlatıyor: 'Tan gazetesinde varım ama ne olduğunu bilmiyorum. Kalabalıkla gidiyorum. Masumum ama o olaydan bana bir miras kaldı. Talebe birlikleriyle tanıştım ve içime virüs girdi. İlhan Selçuk ve Süleyman Demirel de varmış orada. Ali İhsan Göğüş vardı, sınıfça bizden büyük olduğu için daha aktifti. 28 Nisan 1960 olaylarını ise itiraf ediyorum ki organize ettim. Perde arkasındayım o işin. Öğrencilerin gösteri yapmasını istiyorduk biz. Ne yapacaklardı 'Katiller, diktatörler' diye bağıracaklardı, nümayiş yapacaklardı. Gelip aldılar beni. İhtilal Komitesi Genel Sekreteri olarak sorguladılar.'
Okuyucu, şimdi, bu itiraflarla ilgili bir yorum bekler.
Neresini yorumlayacaksın?
Her şey apaçık ortada...
Daha doğrusu, yorumu kendi içinde...
Zekeriya Sertel'in sahibi bulunduğu Tan gazetesi ve matbaası, devlet güdümlü gençler tarafından basılıp tahrip ediliyor...
Gazetede bulunanlar canlarını zor kurtarıyor. Sertel'ler, çareyi, yurtdışına kaçmakta buluyor.
İşin hazin tarafı şu:
Milli Şef İnönü'nün devri- saadetinde gerçekleşen bu olayda, bazı gazeteciler de 'tam kadro' görev yapıyor.
İlhan Selçuk da oradaymış işte...
Demirel de oradaymış...
Orhan Birgit 'ne olduğunu bilmiyorum, kalabalıkla yürüyorum' diyor ama, bunun bir önemi yok.
O gün orada toplanıp nümayiş gücünü oluşturan hiç kimse ne olduğunu bilmiyordu.
İhtimal ki, Demirel ve Selçuk da, bilmiyordu.
Kaldı ki, bu tür nümayişlerde, mutlaka 'ne olacağını, ne olması gerektiğini' bilen birileri (bir mutemet kadro) vardır ve 'olması gereken' neyse, sonunda o olur.
Sıtkı Ulay da o gün orada mıydı, bilmiyorum ama, milliyetçi tarihimize 'Tan gazetesini basıp parçalama teşebüs-i vatanperveranesi' olarak geçen o olayda, CHP'li Alaettin Tiridoğlu da etkin bir rol üstlenmişti.
Sıtkı Ulay ateşli bir askerdi.
Sonradan Menderes iktidarını deviren kadro içinde yer aldı.
Bir 'çözüm adamı'ydı.
Darbeden sonra başgösteren 'Cumhurbaşkanlığı krizini' de o çözmüştü. Darbecilerin adayına karşı kazanacağı kesinleşen Ali Fuat Başgil'e tabanca çekerek, bu işi kökünden halletmişti.
Sıkı durun...
İlhan abi'giller ve Orhan Birgit gibiler tarafından çok sevilen, çok da takdir edilen Ulay, emekliliğini kazanır kazanmaz siyasete girdi, 'sosyal demokrat' bir parti kurdu.
Peki, partinin ikinci adamı kimdi?
Kim olacak, elbette Alaettin Tiridoğlu...
Birgit'in, o masumane olaydan miras edindiği işlerden biri de, 'Talebe Birlikleri' ile tanışması imiş.
Peki, bu birlikler ne iş yapıyormuş?
Birtakım gösteriler düzenleyip, 'Katiller, diktatörler' diye bağırıyormuş.
Perde arkasında da, bazı gazeteciler varmış.
İşte, darbeyi çabuklaştıran (ve meşrulaştıran) '28 Nisan 1960 nümayişini' de bir 'gazeteci' olması gereken Orhan Birgit organize etmiş.
Oktay Ekşi de var mıymış tertipçiler arasında?
Bilmiyorum.
Olmaması büyük eksikliktir.
Birgit, Ergenekon davasına da gönderme yaparak, 'Gelip aldılar beni. İhtilal Komitesi Genel Sekreteri olarak sorguladılar' diyor ve bu örneği, bugün Ergenekon soruşturması nedeniyle içeride bulunan bazı kimseler adına bir 'masumiyet karinesi' olarak sunuyor.
Peki, ben bu yazıyı nereye bağlayacağım?
Birgit'in itiraflarıyla, Ergenekon davasını küçümseyen gazetecilerin beyanatları arasında 'paralel bir okuma' yapın, yazının bağlanacağı yeri bulursunuz.
Star Gazete