Gündemin telaşı içinde kaybolup gitmesine izin vermeyelim.Önceki akşam Başbakan Erdoğan gerçekten tarihi bir konuşma yaptı. İstanbul Feshane Kültür Merkezi'nde verilen Muharrem iftarındaki sözler, pek çok bakımdan ilk olma özelliği taşıyor.
Olup biteni 'açılım' gibi soğuk kelimeler üzerinden ifade etmek bazen yetersiz kalıyor. Açılımdan, siyasetten daha fazlasına, her şeyden önce bir medeniyet vurgusuna, gönüldaşlığa ihtiyaç var.
Galiba Başbakan'ın şu sözleri buna işaret ediyor:
'Sevgi üzerine bina edilmiş bu medeniyet, ne acıdır ki Kerbela'da ağır bir yara almış, büyük bir trajediyle sarsılmıştır.'
Kimi kuşattığı, kuşatamadığı, hangi Alevi derneğinin kabul edip hangisinin yok saydığı, hatta kimilerinin daha da ileri gidip katılımcıları 'düşkün' saydığı vs. daha çok tartışılır.
Ama şurası bir gerçek.
Türkiye gerek Kürt meselesinde, gerekse Aleviler konusunda ciddi bir sınavdan geçiyor.
Bir yandan Ergenekon davasıyla kendi içindeki hesaplaşmasını, hem de en üst perdeden devam ettirirken; diğer yandan kronik sorunlarıyla ilgili cesur ve kararlı adımlar atıyor.
Kuşkunuz olmasın, Ergenekon ya da farklı isimler altında hemen tüm karar alıcıları baskı altında tutan gayrı meşru yapılar tasfiye oldukça, bu sorunlarla ilgili çözümün yolu açılacaktır.
Bu sorunları içinden çıkılmaz hale getiren, kendi yarattığı korku atmosferinde Türkiye'yi esir alan karanlık yapılar çözüldükçe, birbirimizi daha kolay anlar ve dinler hale geleceğiz.
* * *
Başbakan'ın iftar konuşmasına dönelim.
''Peygamberimizin torununa reva görülen muamele, 1369 yıl boyunca bu toprakların her karışında, her bir Müslüman'ın hanesinde yankılandı durdu. Yine ne acıdır ki o günden itibaren bu bölgede kan, gözyaşı, matem ve acı hiç eksik olmadı. Değerli can dostlarım, bugün Gazze'de hepimizin içini burkan, yüreğimizi parçalayan, gözyaşlarımızı sel olup akıtan manzara, Kerbela'nın bir izdüşümü değil midir? Irak'ta yaşadığımız acı, Kerbela'nın bugüne yansıyan bir örneği değil midir?'
Bugünlerde İsrail'in katliamlarına gösterdiği tepki üzerinden 'duygusal olmak, diplomasi bilmemek, dış politikayı rayından çıkarmak'la suçlanan Erdoğan, yaşadığımız sorunların nasıl bir tarihi derinliğe sahip olduğunu gözler önüne seriyor. Ama aynı zamanda tüm çabalara rağmen bu sorunların bizi 'biz' olmaktan çıkaramadığını da vurguluyor:
''Her zaman söylüyorum; kalplerimizi soğutmaya, senlik benlik davasıyla gönüllerimizin ayrışmasına, hoyratı değişten, nefesi ilahiden, mersiyeyi kasideden, horonu halaydan ayrı gayrı düşürmeye kimse muvaffak olamadı, olamayacaktır.'
* * *
TRT Kürtçe yayın atağıyla önemli bir başarıya imza atarken, Aleviler konusunda da sürpriz bir paketle karşımıza çıktı.
Önceki akşam Karacaahmet'ten, Erikli'den, Halkalı'dan canlı yayınlar yapıldı. Söyleşiler, konuşmalar kaç gündür TRT ekranlarında yayınlanıyor. Pekçoğu en çok izlenen kuşaklarda olmak üzere, Makam-ı Muharrem gibi, Makam-ı Hüseyin gibi, 'Her Yer Kerbela' gibi önemli yapımlar izledik.
Her Yer Kerbela, TRT 2'de tekrarlandı, TRT 6'da Kürtçe olarak yayınlandı. Daha da ilginç olan İran televizyonu tarafından alınıp yayınlanması oldu. Sayamadığım programlar var. Ama doğrusu TRT bir sınavı daha başarıyla vermiş görünüyor.
* * *
Başbakan Erdoğan'ın iftardaki mesajıyla bitirelim:
''Bu ülkede hiç kimsenin kendisini yalnız, terk edilmiş, kaybetmiş, ötelenmiş hissetmesine gönlümüz razı olamaz. Geçmişimiz ne kadar ortaksa, geleceğimiz de o kadar ortak şekillenecektir. Bu medeniyeti nasıl birlikte inşa ettiysek, geleceği de aynı şekilde bir ve beraber olarak inşa edeceğiz'
Star Gazete