Bugün farklı bir boyutuyla Ergenekon davası etrafındaki gelişmeleri tartışalım.
Şöyle bir algı var. Ulusalcılık diye adlandırılan akım ve onun mahkemeye düşmüş hali olan Ergenekon örgütü, dış politikada Türkiye'nin İran'la daha yakın olmasını savunuyor. Bunu da özellikle Amerikan karşıtlığı temelinde ve Rusya-İran-Türkiye ekseninde ortaya koyuyor. Bu eksene Çin'i ekleyenler de var.
Gerçekten öyle mi, bakalım.
Rusya'da Avrasyacı ekolün önemli teorisyenlerinden Aleksandr Dugin'in 'Rusya'nın Ergenekon davasında taraf olduğu'nu ilan etmesinin üzerinden sadece birkaç ay geçti. Dugin'i marjinal bir isim diye küçümseyip geçenler hata ediyor. Ancak Ergenekoncuları savunması, Rusya'nın bu konudaki yerini mi açıklıyor; yoksa Türkiye'yi başka bir cepheye doğru mu itiyor. İşte orası biraz karışık.
Bu açıklama, Soğuk Şavaş'ta bize yer gösteren tehditlere benziyor. Nitekim o dönemde yerimizi belirleyen de 'Sovyet tehdidi' olmuştu.
Konu İran'a gelince işler daha da karışıyor. Bugün ulusalcı ve Ergenekoncu hatta bulunanların önemli bir bölümü, daha kısa bir süre önce 'İran Türklüğü bağımsız olmalı' tezini savunuyordu. Bu bir bakıma yıllardır Amerika'nın İran üzerinde uyguladığı kuşatmanın önemli bir parçasıydı.
Burada gerçek bir dış politika tercihinden sözetmek aslında son derece yanıltıcı. Bu yapının asıl amacı, Türkiye'yi başka bir eksene taşımak değil, Rusya ya da İran'la daha yakın olmasını sağlamak hiç değil.
Ulusalcılar, başından beri İran'a saldırı konusunda istekli olan neo-con ekiple zihin alışverişi içindeler. O bakımdan gerek İran, gerekse Avrasya hattı konusunda söylediklerini samimi bulmak imkansız. Kaldı ki zihin kodlarına baktığınızda Ergenekoncuların İran'la yakınlaşması ya da ciddi bir ittifakı savunması da mümkün değil.
Ulusalcılığın kuşkusuz en büyük hedefi, AK Parti iktidarı. Ergenekon, bu işi yasa dışı yollarla yapmayı deneyen uzantı ya da çekirdek yapılanma. Bu noktada daha geniş bir bakış deneyelim.
İran'la ilgili baskının bu kadar arttığı bir dönemde, şu ana kadar Amerikan taleplerine sıcak bakmayan AK Parti iktidarı, nasıl oluyor da bu konularda hassas olduğunu söyleyen bir odak eliyle köşeye sıkıştırılıyor?
Başka bir deyişle, iktidarı 'küreselci' olmakla suçlayan ve ona bu tür suçlamalarla kapatma davası açan 'ulusalcı' zihniyet, aslında hangi uluslararası projeye hizmet ettiğinin farkında mı?
Elbette farkında. Ne yaptığını çok iyi biliyor çünkü.
Tekrar altını çizelim. Ergenekon ve onun teorik çerçevesi olan ulusalcılık, alternatif bir dış politika arayışında değil. Aksine Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetinin geçit vermediği alanlarda Türkiye'nin elini zayıflatma çabasında.
Bugün 'Ergenekon davasından birşey çıkmaz, dağ fare doğurdu' diyenlerin telaş parantezinde bu düşünceler yer alıyor. Örgütü yok sayma ya da küçümseme gayreti, aslında onun bu tür uluslararası tezgahların içinde olduğu gerçeğini de gözden uzak tutuyor.
Peki tüm bu olup bitenin ortasında İran Türkiye'ye nasıl bakıyor. Kısa bir süre önce İran'daydım. Orada yaptığım görüşmeleri ve izlenimleri de bir sonraki yazıda aktarmak istiyorum.
Kaynak: Star