Erdoğan'ın oyunu

Türkiye'de Pazar günü yapılacak genel seçimleri kazanan partinin ismi şimdiden belli olsa da partiler arasında karşılıklı atışmalar devam ediyor. 2002 yılından beri ülkeyi yöneten Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ılımlı İslam partisi AK Parti seçimi kazanacak. Ancak Anayasayı değişebilecek çoğunluğa ulaşacağı henüz kesinleşmiş durumda değil. Buna rağmen Başbakan Erdoğan Anayasa'nın değişeceğinin sinyallerini veriyor. Vatandaşlar arasında yapılan anketlere göre halkın önemli bir kısmı Anayasa değişimine sıcak bakıyor. Türkiye'nin mevcut Anayasası 1980 askeri darbesinden sonra kabul edildi.

Son yıllar içerisinde Türkiye büyük bir hızla değişiyor. Ekonomi alanında yaşanan gelişmenin yanı sıra siyasi sistem de değişiyor. Daha demokratik bir sistem oluşturuluyor. Bununla beraber çelişkili bir şekilde daha merkezi ve daha az laik bir sistem ortaya çıkıyor. Birkaç gün önce Kürt toplumu karşısında konuşma yapan Erdoğan değişim konusunda net konuştu. Erdoğan, insanları ulusal birlikten ziyade ortak dini değerler etrafında bir araya gelmeye davet etti. Bu prensip 90 yıl içerisinde varlığını devam ettiren Türkiye Cumhuriyeti düşüncesinden farklılık arz ediyor. İslami parti farklı bir bakış açısı sergiliyor. Türkiye cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk laik ve ulusal devletin temellerini attı. Hedef azınlıkların asimile edilmesi ve batılılaşma idi. Batılılaşma konusunda her türlü kayıplar göz önüne alınmıştı. 20. Yüzyılın sonlarına kadar Kemalizmin garantörü olarak ordu görev yapmaktaydı.

Erdoğan'ın ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin işbaşında olduğu yıllar içerisinde ordunun etkisi büyük bir hızla azaldı. Ordu artık siyasetin yönünü belirleyici konumda bulunmuyor.

Türkiye hükümeti Avrupa Birliği tarafından memnuniyetle karşılanan biz dizi demokratik reform gerçekleştirdi. Ankara yetkilileri hala AB üyeliği için çaba sarfediyor. Ancak Türkiye'de batıya yönelmiş elitler halkın önemli bir kısmını teşkil eden gelenekçiler tarafından saf dışı bırakılıyor. Demokrasi hamleleri libarallerden ziyade kurucu İslami güçleri kuvvetlendiriyor. Bu durum hem Avrupa ülkeleri hem de ABD tarafından endişe ile karşılanıyor. ABD ve Avrupa daha fazla Türk generalleri ile iş kurma geleneklerine sahip. AB içerisinde yapılan değişim Türkiye'nin birlik üyeliği konusunu da büyük ölçüde rafa kaldırdı. AB Müslümanlardan korkuyor ve kendi içerisine kapanmak için çaba sarf ediyor. NATO ittifakı da Sovyet tehlikesinin olduğu dönemden çok daha zayıf konumda. Ankara kurumun üyesi olmasına rağmen hiçbir zaman belirleyici konumda bulunamadı. Bu ise ittifakın zayıflaması ile sonuçlandı.

21. yüzyılın ilk on yılının sonuna doğru Türkiye yalnız bırakıldı. Türkiye yeterince gelişmiş bir ülke ve Orta Doğu, Kuzey Afrika, Güney Avrupa, Güney Kafkasya gibi kilit bölgelerde stratejik konuma ve Orta Asya ülkelerine de etki etme gücüne sahip bulunuyor. "Yeni Osmanlı" projesi Dışişleri Bakanı ve ünlü bilim adamı Ahmet Davutoğlu tarafından ortaya atıldı. Bu projeye göre sınır bölgelerinin tamamında Türkiye'nin etkisinin artırılmasına çalışılıyor.

Bir zamanlar Atatürk sadece Türkiye için değil bölgenin tamamı için yeni bir devlet modeli teklif etti. Bu modelin benzeri zaman zaman Pakistan, Mısır, Endonezya ve Azerbaycan gibi ülkelerde kopyalanmaya çalışıldı. Recep Tayyip Erdoğan, bu konuda aynı isteği gösteriyor. Kemalizmin hedefi batı toplumuna giriyor. Bu ise modernizasyonun gerçekleşmesi için gerekiyordu. "Erdoğanizmin" hedefi ise bazı durumlarda batı ülkeleri ile çelişiyor. Bunun temel sebeplerinden birisi batının dünya liderliğini kaybetmesi. Erdoğanizm yeni dünya düzeninde daha önemli ve etkili konuma sahip olmağa çalışıyor. Bu çok önemli bir oyun. Ancak henüz Türkiye'nin bu oyunu sonuçlandırmaya gücü yeteceği kesin bir dille söylenemez. Erdoğan her şeye rağmen risk almaya hazır olduğunu gösterdi.

Moskovskiy Novostey'den Dünya Bülteni için İbrahim Ali tarafından tercüme edilmiştir.