Erdoğan'ın DTP mesajı

Başbakan Erdoğan'la Prag'dayız. Türkiye'den ne kadar uzaklaşırsanız uzaklaşın ülkenin sıcak gündeminden bir türlü kopamıyorsunuz. Uçakta Erdoğan'la sürekli içerideki konuları konuştuk. Başbakan, sınır ötesi operasyona ilişkin sorulardan bunalmış durumda. Harekâtın zamanlaması ve ayrıntısıyla ilgili soruları duymak istemiyor. Ayrıca medyanın bu yöndeki yayınlarından şikâyetçi.

Terörle mücadele eden ülkelerin medyasının farklı yayın yaptığını söyledi. Başbakan, Prag yolunda en önemli mesajı DTP konusunda verdi. Erdoğan, MHP lideri Bahçeli'nin dile getirdiği DTP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak Meclis dışına atılmasına karşı. Anayasal düzende siyaset yapmalarından yana. Suç işlemeleri durumunda yargının devreye gireceğine dikkat çekiyor. Başbakan, sözünün bir yerinde "Parlamento dışında kalırlarsa onları da dağa gönderirsiniz." dedi.

Erdoğan bunları söylerken açıkça söylemese de daha önce yaşanan HEP deneyimine gönderme yapıyor. Hatırlanacağı gibi 1991 yılında SHP listelerinden Meclis'e giren HEP milletvekilleri, dokunulmazlıkları kaldırılarak Parlamentonun dışına çıkarıldılar. Bazı milletvekilleri soluğu hemen bölücü terör örgütünün yanında aldı. Aralarında dağa çıkanlar var. Nitekim Erdoğan "Deniz Baykal'la aynı çatı altında siyaset yapıp da bugün dağda olan yok mu?" diye sordu. Başbakan HEP deneyiminin aynen tekrarlanmasını doğru bulmuyor. Bu arada DTP'nin ise tercihini yapmasını istedi. Erdoğan'ın DTP'ye ilişkin mesajı ses getirecek türden.

Bir Avrupa başkentine giderken doğal olarak AB sürecinin tekrar canlandırılacak canlandırılıp soruldu. Sözgelimi yeni bir uyum paketi gündeme gelebilir mi? AB sürecinden milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle biraz uzak kalındığını söyleyen Başbakan, Meclis'in çalışmalarına başlamasıyla birlikte AB konusundaki kararlılığın eskisi gibi süreceğini anlattı. Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın mesaisini ağırlıklı olarak AB'ye harcaması için Abdullah Gül'de olduğu gibi ek görevler verilmediğini belirtti. Gül, bir önceki hükümette Dışişleri Bakanlığı'nın yanı sıra Başbakan Yardımcısı olarak terörle mücadele ve insan hakları gibi ilave sorumluluk üstlenmişti. Sohbet sırasında öğreniyoruz ki Beyaz Saray'da 'Teksas-Kasımpaşa' diyaloğu yaşanmış. Ama bir espri olarak. Başbakan "Bu nükte Başkan Bush'un da hoşuna gitti. Hiç değilse Kasımpaşa adını Washington'da duyurmuş olduk. Ama ligde kötü gidiyor." dedi.

Pek tanımaya fırsat bulamasak da kısaca Prag'dan söz etmek isterdim. Mini izlenim... Prag Avrupa şehirleri içinde adından en çok söz ettiren başkentlerden... Rahmetli Yavuz Gökmen'in 'Kafka'nın Evi' yazısı şu satırlarla başlar: "Prag gene sisler içinde. Bembeyaz bir gizeme bürünmüş ve saklanıyor aklı sıra. Bir yandan Prag'ın çağrısını duyuyorsunuz yüreğinizde, bir yandan arayıp okuyorsunuz Prag'ı. Adım başı buluyor, kaybediyor ve yeniden arıyorsunuz biteviye." Gökmen'in aksine biz Prag'da güne güneşin ışıltılarıyla uyandık. Ancak ilerleyen saatlerde Prag'ın üzerine kasvet çöktü. Mevsim kış zira. Hafiften kar serpiştiriyor. Prag, gören hemen herkesi çok etkilemiş. Geçmişinden ve bu tarihî dokunun aynen korunmasından herhalde. İlber Ortaylı "Avrupa kültürünü tanımak için görülmesi gereken şehirlerden biri Prag. Efsanevî güzellikteki bu şehir gotik ve rönesans üsluplu şah eserlerle dolu." diye yazıyor. Kısa gezintiyle Prag'ın büyüleyici havasını yakalamanız mümkün. Avrupa kültürünün sergilendiği açık hava müzesi gibi. Tarihî eserler günlük yaşamın bir parçası. Düne ait ama bugün de canlı, yaşıyor.

Kaynak: Zaman