Erdoğan, Kürt sorunu ve terör

 

Erdoğan'ın dünkü sözleri Gül'ün sözleriyle birleştirilince ABD'ye de söylenen o 'kapsamlı planın' anahatları ortaya çıkıyor

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Vaşington'da ABD Başkanı George Bush ile Irak, PKK ve Kürt meselesi dahil konuları konuştuğu dün, Başbakan Tayyip Erdoğan Ankara'da tutumunu daha keskin hatlara kavuşturdu.
AK Parti grubunda yaptığı konuşmada Erdoğan, PKK'nın terör eylemleriyle arasına mesafe koymamayı bir siyaset ilkesi haline getiren DTP'yi bu nedenle sert eleştirmekle kalmadı. Aynı zamanda üç ayaklı gibi görünen bir siyasete sahip olduğu izlenimini de verdi.
Bu üç ayaklı siyaseti, 1- Terörizmle mücadeleyi yükseltmek ve bu konuda asker başta olmak üzere güvenlik güçlerine güvenmek, 2- Uluslararası siyasette küsüp meydanı boş bırakmak yerine sorunun üzerine gidip müttefikler cephesini genişletmek, 3- Yeraltı hareketlerinin ve terörizmin hareket sahasını da daraltmak üzere demokratik hakları genişletecek yasal, idari önlemler almak.
Cumhurbaşkanı Gül'ün geçen hafta TRT yayınında kapsamlı plan sorularını aslında savuşturmak isterken kullandığı 'daha önce tek tek uygulanan önlemleri hep birlikte uygulamak' tarifine de uyuyor bu.
Cumhurbaşkanı'nın bu tarifi ve Başbakan'ın dünkü grup konuşması ABD ile PKK'ya karşı son işbirliği dalgasına zemin oluşturan o 'kapsamlı planın' anahatlarını ortaya koymaya başladı.
Bu planın ilk iki ayağı büyük ölçüde hayata geçirilmeye başladı. Yani hem ABD-AB, hem de Orta Doğu eksenlerinde yürütülen önleyici diplomasi sonucu, Irak'taki PKK hedeflerine yönelik askeri harekâta ilk kez destek alındı.
Ancak planın asıl kalıcılık sağlayacak üçüncü ayağı üzerine henüz yalnızca kısmî vaatler var. O kısmî vaatler de daha çok 'PKK'lıları dağdan indirme ve yeniden çıkarmama' üzerinde yoğunlaşıyor. Bunu da önce Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un sözlerinden ve daha sonra Başbakan Erdoğan'ın TCK 221'inci maddenin uygulanmasına ilişkin askerle ortak yürütülecek çalışmadan söz etmesinden anlıyoruz. Gerçi terörizmle mücadele koordinatörlüğünü de üstlenen Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de henüz bu konuda somut çalışma yapmadıklarını söylüyorlar, ama Başbakan kararlı görünüyor.
Kararlılığının 'dağdan indirme' ile sınırlı olmayabileceğini, hem 3 Ocak bombalamasının ertesi günü Diyarbakır'ı ziyaretinde, hem de dün Meclis grubunda vurguladığı 'Demokratikleşmede geri adım atılmayacak' vaadinden umut edebiliyoruz. Bu olumlu bir yaklaşım.


Özkök'ün yerinde uyarısı
Daha geniş çerçeveye geçmeden emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün Habertürk televizyonundaki sözlerini mercek altına almakta fayda var. Bir önceki yasa denemesinden edindiği olumsuz deneyimden ders çıkaran Özkök, bu denemenin de 'pişmanlık' adı taşıyan, ya da onu çağrıştıracak bir biçim ve içerikte olmaması gerektiğini vurguluyor.
Aslında bir önceki yasa hazırlığı 2001'den itibaren başlamıştı ve İsmet Berkan'la birlikte o dönem MİT ve Genelkurmay'da yaptığımız görüşmelerden aldığımız izlenim, gayet esnek bir dağdan indirme yasasının hazırlandığı yönündeydi. Ama hükümet krizleri ve Ankara'daki yönetim boşluğu, Adalet ve İçişleri bakanlıklarının derin bürokrasisi ve seçim sürecindeki popülist rekabetle birleşince, yasa taslağı Meclis komisyonlarında işe yaramaz bir kâğıt parçasına dönüştürüldü. 2002 Kasım'ında AK Parti hükümetinin kucağında bulduğu işte bu hilkat garibesiydi.
Kalpten inanıyorum ki, bize ilk anlatıldığı şekliyle Meclis'ten geçseydi o yasa hem etkili olurdu, hem de Türkiye daha sonra yaşadığı sorunların büyük kısmını yaşamayabilirdi.
Bu kez buna izin verilmemeli. Buna ne Erdoğan, ne de Diyarbakır olayı sonrası yeniden 1989'daki özgürlükçü ve demokratik çizgisini öne çıkartan CHP lideri Deniz Baykal izin vermeli. Çünkü Baykal'ın da dediği gibi, önümüzde ilk kez terör eylemlerinin gölgesi üzerine düşmeden demokratik hakları tartışma zeminine doğru bir gidiş var ve bu süreç zarar görmemeli.
Unutmamalı ki, Kürt sorunu bir demokratikleşme sorunudur. Kürtçülük ondan ayrıdır. Kürt sorununa çözüm arayan herkes Kürtçü değildir. Her Kürtçü de çözümü silahta, terör eylemlerinde bulmaz. Yani Kürt etnik terörü de onun bir alt kademesindedir. Başarılı bir siyaseti üretip yürütebilmek için elmalarla armutları ayırabilmek gerek.

Kaynak: Radikal