Erdoğan 2008'de sınıfta kaldı!

Kar ne güzel yağıyor.  Yıl sonu yazılarımı yazmadan önce genellikle bir yıl öncekilere şöyle bir göz atarım, yeni yıl kapısı umutlu mu, umutsuz mu açılmış diye...
Beklentilerim neymiş diye...
Sonra ne olmuş diye...
Geçen yıl sonunda bir dileğim:
"Sonunda şeytanın bacağını kırıp 'sivil' bir anayasa yapabilecek miyiz? Darbelerin, muhtıraların, askeri yönetimlerin ürünü olmayan bir anayasa... Laikliği, din ve vicdan özgürlüğünü tüm farklı inançtan olanların da içine sindireceği bir tanıma kavuşturan, hak ve özgürlükleri tarifle yetinen, kısıtlamayan, yargı alanında asker-sivil kimseye ayrıcalık içermeyen, sivil-asker bürokrasinin demokrasiyle bağdaşmayan vesayetçiliğine son verebilen, hangi kökten olursa olsun herkesin gönül rahatlığıyla vatandaşlık bağını benimseyeceği bir anayasa yapabilecek miyiz?.."
Geçen yıl da yapamadık.
Yazık!
Kar ne güzel yağıyor.
Yine geçen yılki yazımdan:
"Erdoğan hükümeti, Avrupa Birliği konusunda daha ne kadar bekleyecek reformcu adımlar için? Son bir buçuk yıldır zaten ipe un sermiş durumda. Yüzde 47 oy... TBMM'de mutlak çoğunluk... Ama hâla ses seda yok."
Aradan bir yıl geçti.
Yine ses seda çıkmadı.
Hani 2008 AB yılı olacaktı?..
Yazık!
Kar ne güzel yağıyor.
Yine geçen yıl aralık ayı:
"Türkiye'nin önünde çözüm bekleyen en sıcak sorunlar Kürt sorunu ile PKK ve şiddettir. Türkiye'nin aydınlık bir geleceğe yürümesi için, demokrasi ve hukuk devletini yerli yerine oturtması için, barış ve istikrarı yakalaması için öncelikle bu sorunların çözümü şarttır. Ve çözüm yolunda yürümek için en başta siyasal kararlılık gerekir."
Aradan bir yıl daha geçti.
Çözüm yolunda ışık yanmadı.
Siyasal kararlılık da görmedik.
Yazık!
Kar ne güzel yağıyor.
Bir yıl önce, 3 Ocak 2008'de bu köşenin başlığı:
"Silkinip kendine gelebilecek mi AKP?"
Şu satırlar:
"Laiklik konusundaki rahatsızlıklar görmezlikten gelinemez. Bu konuda AKP hükümetinin yapması gerekenler var. AKP'li bazı çevrelerde uç veren iktidar şımarıklığı eğer yaygınlaşmaya yüz tutarsa, bizden-onlardan zihniyeti uygulamada daha çok su yüzüne vurursa, bu ülkede siyasetin normalleşmesiyle demokrasinin olgunlaşması yine bir başka bahara kalabilir."
Yazım şöyle devam ediyor:
"Erdoğan hükümeti 2007'de 'reform ve değişim' bayrağını yükseltmedi. AB konusunda işin sihri kaçtı, heyecanı kalmadı. Ekonomide de birçok hedef tutmadı. Bütçe açığı büyüdü. Ekonomik büyüme yavaşladı. Enflasyon yeniden yükselirken, ekonomi daha kırılgan hale geldi. Reform ve değişim bayrağını sallamayan bir AKP'yi kimse sallamaz. AKP'nin silkinip kendine gelmesi lazım."
Aradan bir yıl geçti.
Silkinip kendine geldi mi AKP?
Hayır.
Yazık!
Kar ne güzel yağıyor.
Uzaktan John Lennon'ın sesi kulağıma çalınıyor, Vietnam Savaşı'na karşı çıkarken:

Bizim bütün söylediğimiz
barışa bir şans
vermekten başka bir şey değil.

Evet, bazen umutsuzluğa kapıldığım oluyor. Özellikle bizim siyaset dünyasındaki duyarsızlığı, hoyratlığı, pozitif bir fikir üretmeyen kısırlığı, linç kültürünü besleyici ve düşman yaratıcı o azgın milliyetçi söylemi, hoşgörüsüzlüğü izledikçe, geleceğe dönük umut beslemekte zorlanıyorum.
Bu pencerelerden 2008'in Tayyip Erdoğan'ına bakınca, bir kaç kırık not daha düşebilirim.
Bunlardan biri, "Ya sev ya terket!" sloganıyla aynı anlama gelen sözleridir Tayyip Erdoğan'ın... İkincisi, 'Ermeni bildirisi' konusunda almış olduğu tavırdır.
Bu ikisiyle, Kürt meselesine ilişkin geçen yılki tutumu birleşince, Tayyip Erdoğan'daki milliyetçi damarın 2008'de de demokrasi fikrine nasıl geçit vermediği ortaya çıkıyor.
Yazık!
Kar ne güzel yağıyor.
Erdoğan'ın medyaya, basına, gazeteci milletine bakışı da kötüye gitti 2008'de. Basın özgürlüğü konusunda iyi not almadı. Deniz Feneri davası örneğinde olduğu gibi, basına en kızılmayacak zamanlarda kızdı Erdoğan...
Bir not daha:
Ekonomik krizi de iyi yönetemedi.
Bugün de yönetemiyor. Bundan önceki bazı örneklerde olduğu gibi, Başbakan olarak 'kriz yönetimi'nde başarılı olamadığını bir kez daha sergiledi.
Bütün bu pencerelerden 2008'in Tayyip Erdoğan'ına bakınca, 'eskiler'i görmeye başladım. Daha önce de belirtmiştim:
Demirel'leşmeye başlayan bir Erdoğan...
Sadece seçimle demokrasinin gerçekleştiğini sanan, seçim kazanmayı her şeyin önüne koyan, bunun için de "Dün dündür, bugün bugündür!" şiarını benimseyip hiç arkasına bakmayan, sisteme teslimiyetçi siyaset anlayışı...
Seçimden sonra değişir mi?
Böyle düşünenler de yok değil.
Başbakan'ın notu mu?
Erdoğan 2008'de sınıfta kaldı.
Geçen yılın sonundaki bir yazımı Bacon'ın bir sözüyle noktalamışım:
"Yeni çareler bulamayanlar, yeni kötülükler beklesinler!"
Her yıl sonu iyimser olmaya çalışırım.
Ama bu yıl öyle değil.
Kar ne güzel yağıyor.

Kaynak: Milliyet