Epoletli hocalarımız

Bugün, son yılların moda deyimini kullanarak sizlerle "paylaşmak" istediğim bir tesbit var. Sâbık ABD dışişleri bakanlarından (1969-1977) Henry Kissinger (1923-...) tarafından kaleme alınmış:

"Düzeni sağlayıcı kuvvetler (Amerikalıları ve müttefiklerini kasdediyor. Y.A.) kazanamadıkları için yeniliyorlar. Âsîler ise yenilmedikleri için kazanıyorlar."

Kissinger daha sonra bu söylediğinin sâdece Afganistan için değil genel olarak geçerli olduğunu anlatıyor.

Genel olarak doğruysa Türkiye için de doğrudur düşüncesiyle tekrar Pazar günü bırakdığım yerden devâm etmek istiyorum:

Değerli Kumandanımız Başbuğ Paşa ikide bir 74 milyon yurddaşının karşısına geçerek kılıç şakırdatıp parmağını gözümüze soka soka nasıl "adam olacağımız" konusunda bizleri irşâd ediyor. Böylece yetkilerini aşarak ve gırtlağına kadar politikaya batarak ağır bir suç işliyor ama ülkemizde bunu kendisine söyleyebilecek savcı ve politikacı bulunmadığından millet bunu sîneye çekiyor. Oysa ben isterdim ki üzerine vazîfe olmayan işlere karışacak yerde bizlere, dolaylı zararlar hâriç kendi hesâbına göre en az 100 milyar dolarlık masrafa mâlolduğu halde niçin 25 yıldır hâlâ "üç buçuk terorist"le başedemediğimizi anlatsın! Bunların aslında "üç buçuk" değil de şu kadar bin olduğunu neden seneler sonra "resmen" îtirâf etdiklerini de îzâh etsin!

Ama ben bu ülkenin alelâde bir yurddaşı olarak ne zât-ı devletlerinden ne de seleflerinden askerî konularda tek kelime işitdiğimi hatırlıyorum. Varsa yoksa politika. İlâmâşallah o konularda hepsi bülbül. İstisnâlar müstesnâdır ama zannederseniz ki bu eşhâs GK Başkanı değil birer "devrimci" parti genel başkanı.

Oysa benim, yine alelâde bir yurddaş olarak, başka bir mârûzâtım var:

Bana nasıl "iyi çocuk" olacağımı anlatmakdan vazgeçsinler de 1876/77'de (93 Harbi!), 1912/13'de (Balkan ve Tarablus-Garb Harbleri) ve 1914/18'de (Harb-i Umûmî) neden hep düşmanlardan fecî şekilde dayak yediğimizi anlatsınlar. 1896'da henüz İmparatorluk'dan ayrılalı 36 yıl olmuş 50.000 kilometrekarelik ve üç milyon nüfuslu Yunanistan'la savaşırken niye o kadar zorlandıklarını, 1974'de Yunan muhribi diye niye kendi muhribimizi batırdıklarını îzâh etsinler ki 1922'deki zaferimiz gözümüzde bir kat daha değerlensin! Bir de Hüseyin Avni Paşa'dan bu yana tam 133 yıldır mütemâdiyen hükûmet darbeleriyle değil askerlik meseleleriyle uğraşılsaydı, Sultan Aziz'den Menderes'e devlet yöneticileri gayrı-tabii şekilde hayatlarını kaybetmeselerdi acabâ ordumuz bu felâketlere belki dûçâr kalmaz mıydı sualine cevab verilse ne iyi olurdu!

Ben isterdim ki kumandanlarımız yazarlık yeteneklerini andıç ve muhtıra adlı "edebî türler" yerine strateji ve taktik konularındaki bilimsel araştırmalarıyla kanıtlasınlar!

Yine isterdim ki o metinler birtakım her bakımdan epolet "düşkünü" köşe yazarlarına sakız olacak yerde West Point'de, Sandhurst'de ve Saint Cyr'de, yâni Amerikan, İngiliz ve Fransız harbokullarında ders olarak okutulsun!

Kaynak: Star