Başlıktaki değerlendirme kimilerine çok ters, çok anlamsız gelebilir.
Doğrudur, zaten de öyledir.
Ancak, bu ifade bana ait değil.
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Cemil Koçak’a ait.
Ve Sayın Prof. Dr. Cemil Koçak’ın kullandığı içerik itibariyle bu ifadeye tümüyle katılıyorum.
Sayın Prof. Dr. Cemil Koçak geçtiğimiz Cuma günü Bolu-Abant’ta yapılan Vesayet ve Demokrasi başlıklı Abant toplantısında çok bilgilendirici bir konuşma yaptı.
Sayın Koçak konuşmasında demokrasiye geçiş senelerini değerlendirirken temel sektörlere ilişkin de bir değerlendirme yaptı ve Cumhuriyet döneminin en başarılı sektörünün, uzak ara eğitim olduğunu söyledi.
İlk duyduğunuzda çarpıcı ve anlamsız gelen bu değerlendirmeyi Sayın Koçak şöyle detaylandırdı: “Eğitim Cumhuriyet’in en büyük projesidir ve bir projenin başarılı ya da başarısız olduğu ancak söz konusu projenin kendine koyduğu hedeflere ne kadar ulaştığı ile değerlendirilebilir ve bu anlamda Cumhuriyet döneminde eğitim projesi kendi için koyduğu hedeflere çok ama çok büyük ölçüde erişmiştir, kimse Cumhuriyet’in eğitim projesini kendi bireysel hedefleriyle değerlendirmemelidir. Cumhuriyet’in eğitim projesinin hedefi zaten küresel rekabete uygun bir beşeri sermaye değil, Cumhuriyet’in siyasi hedeflerine uygun birey yetiştirmektir ve bu anlamda proje çok başarılıdır”.
Sayın Koçak bir de somut örnek verdi: Bugün yaşanan kürt problemine ulusalcı bir açıdan yaklaşan, demokraside vesayet peşinde koşan kesim çoğunluk değil ise, bunu eğitim yaşının ve yaygınlığının düşük olmasına borçluyuz, şayet Türkiye’de lise mezuniyeti yüzde doksan, üniversite mezuniyeti yüzde elliyi aşmış olsa idi liberal demokrasiye uzak kesimlerin oranı çok daha yüksek olur idi.
Sayın Koçak bir de çok hoş örnek verdi: Bugün yapılan kamuoyu araştırmalarında toplumun yüzde otuz dolayında bir kesimi “Gerekir ise ordu darbe yapabilir” diyor ise, bu oranın nispi düşüklüğü eğitim ortalamasının düşüklüğüne bağlıdır, şayet eğitim yaşı, ortalaması çok daha yüksek olsa idi, “Gerekir ise ordu darbe yapabilir” diyenlerin oranının yüzde seksenlere ulaştığını görebilirdiniz.
Sayın Koçak’ın değerlendirmelerini katılmamak mümkün müdür?
Çevremize bir göz atalım; çevremizdeki arkadaşlarımızın önemli bir bölümünün eğitim yaşları arttıkça evrensel hukuk devleti ilkelerinden, AB standartlarında demokrasiden uzaklaştıklarını hepimiz gözlemliyoruz.
Bu tuhaf belirlenmeden, yani eğitim yaşı ile anti-hukuk devleti, anti-demokrasi ilişkisinin aynı yönde gelişmesinden olsa olsa eğitim sorumludur diye düşünüyorum.
Eğitim sektörünün bu boyutunu görmezden gelirsek, eğitim meselesini sadece sayısal bir mesele olarak görürsek büyük hata yapmış oluruz.
Star Gazete