Eğitim hakkı ve başörtüsü

başörtülü kızların üniversiteye gitmelerinin önünü açacak değişiklik gösterilmiyor mu?
Diyelim ki, "Rektörler türbanlı kızlara selâm duracak" diye konuşan Erbakan, konuyu siyasallaştırdı. Veyahut, "anneanneniz gibi örtünmeyenler", kafalarında "siyasal simge" taşıyor.
Birlikte düşünelim:
1) Erbakan türbanı siyasallaştırmışsa, okumak isteyen binlerce kızın günahı ne?
2) Üniversitede siyasal simge taşımak yasak mı?
3) Üniversitede suç olan neden sokakta da suç değil?
4) "Anneanne örtüsü" olarak bir model belirlenebilir mi, yoksa, arada, görüntüden ziyade bir zihniyet farkı bulunduğu mu anlatılmak isteniyor? Eğer öyleyse, kimin, hangi amaçla, hangi zihniyete hizmet için başını örttüğü nasıl tespit edilecek?
5) Kızların , "laik cumhuriyeti yıkma" amacını taşıdığını farz etsek dahi, üniversitede okumaları, onların "ıslah" (!) olmalarına katkı sağlamaz mı?
6) Ebeveyn zoruyla örtündülerse, yüksek tahsillerini tamamlayıp bir meslek sahibi olmaları, ana baba baskısını bertaraf etmeyi kolaylaştırmaz mı?

Anayasa değişikliğinde, başörtüsüne son noktayı Tayyip Erdoğan'ın koyacağı belirtiliyor. Bu arada kamuoyu yaratmak üzere "mahalle baskısı" korkusu işlenmekte. Anayasa Mahkemesi eski başkanı Mustafa Bumin, bir süre sonra, türbanlıların, "Müslüman bir ülkede yaşıyorsunuz" diye başı açıkları üniversiteye almayacaklarını söylemiş: "Türbanlı girer, başı açık çıkar" (Hürriyet 17.9. 2007)
Pes doğrusu. Her konuda "Hakkın kötüye kullanılma" ihtimali bulunduğuna göre, kimseye hak vermeyelim. Mesela Kürtçe konuşmayı da yasaklayalım... Çünkü bir bakarsınız, özellikle Güneydoğu illerine gittiğimizde, "Türkçe konuşmamıza izin vermezler."
Yaşama hakkı bile sorun yaratabilir: Adam, hayatına bir tehdit gibi görürse, seni beni öldürebilir de...
Zorunlu din dersleri
 
Zorunlu din derslerinin kaldırılması, laiklik ilkesini güçlendirecek bir adım. Bazı AK Partililerin buna itiraz ettiği, medyaya yansıdı. Maalesef, "Din kültürü ve Ahlâk dersi" nde, sadece, farklı dinler hakkında genel bilgi verilmiyor. İlahiyat mezunu öğretmenler, İslamiyet ve Sünni mezhebi ağırlıklı eğitime yöneliyor. Uygulamadaki yanlışlıklar yüzünden, mecburiyet kaldırılmalı; buna mukabil, "seçmeli" din dersinde, çocuklara, dininin esaslarını daha iyi ve derinlemesine öğrenme fırsatı tanınmalı. Öğrenciler, ailesi istediği takdirdeilköğretimin beşinci sınıfından itibaren, seçmeli olarak, Arapça, eski yazı ve Kuran eğitimi alabilmeli. Böylece imam hatip okulları, sadece meslekle sınırlı kalır. Katsayı tartışması, "laik eğitim darbe yiyor" korkusu sona erer. Meslek liseleri baskıdan kurtulur.
Her eğitim kuruluşunun, Milli Eğitim Bakanlığı'nın denetimi altında, isteyene dini eğitim verebilmesinin önü mutlaka açılmalı.
 
AK Parti'nin anayasası
 
TBMM yeni anayasa yapabilir mi" tartışmasına ufak bir katkım olsun. Bu tartışmanın temelinde, hazırlanan metnin, "AK Parti'nin anayasası olacağı" iddiası yatıyor.
Peki, geçmişte yaşadığımız tecrübeler neydi? Darbe yapanlar, yeni anayasa hazırlamak üzere, bir ilim heyeti oluşturuyordu. Elbette nihai söz gene askerdeydi.
1961 Anayasası'nı hazırlayan Kurucu Meclis'e, "düşük" ve
"kuyruk", yani Demokrat Parti'yle uzaktan dahi irtibatı olan tek bir kişinin katılmaması, kanunteminat altına alınmıştı. 27 Mayıs sonrası hazırlandığı için o günün antidemokratik şartlarını yansıtıyordu. İçinde özgürlükçü açılımlar bulunmasına rağmen, "asker vesayet rejimine" doğru atılan adımların ilkini teşkil ediyordu.
 
 
 
Kaynak: Sabah