Duvarlarımız, tabularımız

 

Bir siyasetçiyle telefonda sohbet ediyorduk, konu nerden geldiyse, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 'Alevi açılımı'na ve bu partiden İstanbul Milletvekili seçilen ünlü Alevi tarihçi, araştırmacı, yazar Reha Çamuroğlu'nun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanlığından istifasına geldi.
O vesileyle de düşünme, üstünde fikir yürütme fırsatım oldu, bizi çevreleyen duvarları, tabularımızı.
Esasen Türkiye'de Alevilerin yaşadıkları sorunlar, dünyanın bütün modern toplumlarında artık aşılmış olan veya büyük ölçüde hallolmuş olan ayrımcılığa uğramakla ilgili sorunlar. Bu ayrımcılık resmi düzeyde de var, özel hayatın her alanında ve anında da.
Ama sanıyorum örgütlü Alevi toplumu açısından en önemli sorun, şehirlerde Alevi inancını devam ettirme, kendi farklılığını vurgulayarak kültürüyle varolmaya devam etme sorunu.
Bu kadar laf cambazlığına gerek yok aslında, sorun 'cem evi'nin ibadethane olarak tanınıp
kabul edilmesi, Alevilerin camiye mahkûm edilmemesi sorunu.
Bu da aslında çözülmesi son derece basit bir konu: Başbakanlık bir genelge yayımlar ve il valiliklerine cem evlerine 'ibadethane' muamelesini yapılması talimatı verir, olur biter.
Ama hayır. Burada tabularımız, bizi çevreleyen duvarlar devreye giriyor. Hemen deniyor ki, 'Hepimiz Müslüman değil miyiz, hepimizin ibadet yeri cami değil mi, memlekette yeterince cami var, Aleviler de Müslümansa camiye gitsinler. Namaz İslam'ın beş şartından biri ve dünyanın her yerinde aynı namaz kılınıyor. Namaz da camide kılınır. Aleviler camiye gitsinler. İslam'da camiden başka ibadethane olmaz.'
Ben bu cümlenin değişik versiyonlarını bizzat Başbakan'ın ağzından da duydum, kendine
'din âlimi' sıfatını uygun gören nice kişilerden de.
Belki de haklılar, onların bilgilerini sorgulayacak yetkinlikte değilim ama onca Alevi örgütü, din adamı ve ileri geleni, 'Evet biz Müslümanız ama dini pratiğimiz sizden (Sünnilerden) farklı. Bizim ibadethanelerimizden biri de cem evidir' cümlesini boşuna mı kuruyor?
Size ne, bize ne başkalarının inancını ne şekilde yaşamak istediğinden, nerede ve nasıl ibadet etmek istediğinden? Özgürlükçülük, hukuk içinde kalındığı sürece başkalarına karışmamak değil midir?
***
Sadece Alevi meselesi değil, sadece Başbakan Erdoğan ve AKP'nin meselesi de değil bu
tabulara sahip olmak, etrafımızdaki duvarları görmemek.
Anayasa Mahkemesi'nin en az dokuz üyesinin de etrafında bir duvar yok mu sizce? Anayasa'nın iki maddesinde yapılan değişikliğin laiklik ilkesiyle bağlantısını nasıl
ve neden kurdular acaba?
CHP'nin tabuları ve etrafında duvarları yok mu? Tamam kabul, AKP ve lideri de onları itiyor ama önce kapıyı CHP kapatmadı mı? İktidarla muhalefetin konuşmaması, hiçbir şey için yan yana gelmemesi hem CHP hem de AKP açısından binilen dalın kesilmesi, demokratik sistemin işleyişinin zaafa uğratılması değil midir? Ne zannediyor CHP, AKP ve ona oy verenlerin bir gün buharlaşıp yok olmasını mı? Bu da olmayacağına göre, bir birarada yaşama hukuku geliştirmek için olsun katkı vermek gerekmez mi?
Biz gazetecilerin kafasında tabular, etrafında görünmez duvarlar yok mu, bir türlü aşamadığımız? Demokrasiyi savunmanın tek yolu AKP'yi ve hükümeti de savunmak mıdır veya AKP'yi ve hükümeti sevmemenin tek yolu, yargı darbesi veya askeri darbe ihtimallerini, en iyimser ihtimalle 'İstemem ama yan cebime koy' diyerek dışlamamak mıdır?
Dün toplantı masasında konuşuyorduk. Bizi 'Atatürk'ü sevmiyorum' diyen genç kadını savunmak zorunda bırakan savcının tabuları, duvarları yok mu? Atatürk'ü sevmeyenleri hapse atarsak Atatürk'e hizmet mi etmiş olacağız?
***
Duvarlarımızı yıkalım geçelim. Tabularımızı sorgulayalım.

 

Kaynak: Radikal