Dünyayı kaostan kurtarmak için ABD'nin yapması gereken on şey

Mohammad Pervez Bilgrami

ABD’deki eski yönetimlerin “daha fazlasını yap” mottosunun hâlâ Trump yönetiminin temel diskuru olduğunu görüyoruz. Amerikan sivil ve askeri liderleri bu tabiri sıklıkla kullanıyorlar ve müttefiklerin ve partner ülkelerinin dahil olduğu diğer milletlere de savaş yanlısı tavsiyelerde bulunuyorlar.
Ancak aynı mantıkla Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana tek elden yönetilen dünya için ABD’nin neden “daha fazla şey yapmaması” gerektiği de iddia edilebilir. Tabii ki dünyadaki tek süper güç olarak Amerika Birleşik Devletleri dünya barışı için gerekli ortamı sağlama yükümlülüğüne sahiptir ve eşitlik ve barış için örnek teşkil etme sorumluluğu vardır. Aşağıda Amerika Birleşik Devletleri’nin daha iyi bir dünya düzeninin kurulmasına yardım etmek, dünyanın farklı toplumlarındaki sorunları ve kaosu azaltmak için acil olarak yapması gereken on şey sıralanmıştır:

1. Amerika Birleşik Devletleri dünyada herhangi bir terör ortamı yaratmaya son vermelidir.

ABD, yakın tarihte dünyadaki pek çok terörist ve paramiliter yapılanmaya destek vermiştir. Ayrıca ABD, devlet terörizmini baskı aracı olarak kullanan birçok otoriter rejime de destek sağlamıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin devlet dışı terörist mekanizmalarına olan desteği Latin Amerika, Ortadoğu ve Güney Afrika’da ayyuka çıkmış vaziyettedir. 1981’den 1991’e kadar ABD, Nikaragua devletine karşı terör taktikleri uygulayan isyancılara silah, eğitim, yüklü miktarda finansal ve lojistik desteği sağlamıştır. Zaman zaman ABD, içinde Orlando Bosch ve Luis Posada Carriles gibi Kübalı sürgün teröristlerin de bulunduğu kişilere eğitim, silah ve fon sağlamıştır. El-Kaide, Eş-Şebab, DAEŞ, YPG ve pek çok terör örgütünün ortaya çıkmasında ABD’nin parmağı olduğu iyi bilinen ve artık belgelenmiş bir gerçektir.

2. Amerika Birleşik Devletleri, Bretton Wood ikizleri aracılığıyla üçüncü dünyanın zayıf ekonomilerini zorlamaktan vazgeçmelidir.

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası bugün Afrika ülkelerinde yoksulluğun en önemli nedenidir. Afrika'da yoksulluğu azaltacakları iddialarına rağmen, Afrika'daki yoksulluğun nedeni olan borçların çoğunun IMF ve Dünya Bankası'nın uyguladığı politikalardan kaynaklandığı kabul edilmektedir. Bu kurumların uyguladıkları programlar yıllardır ciddi bir şekilde eleştirilmektedir çünkü çoğu zaman yoksulluk senaryolarına sebebiyet vermektedirler. IMF ve Dünya Bankası’nın politikaları, günümüzde başlangıçta amaçlananlardan çok farklı bir görünüm sergilemektedir.
Geçtiğimiz on yıl boyunca IMF gelişmekte olan ülkelerdeki gücünün çoğunu ve sonuç olarak Washington da politikaları üzerindeki en önemli etki alanını kaybetti. Asya'nın orta gelirli ülkeleri, Latin Amerika'nın çoğu, Türkiye, Rusya ve daha birçok ülke bir daha asla fondan borç almak zorunda kalmamayı garanti altına almış durumda. Bretton Woods ikizleri ise gelişmekte olan ülkelerden daha zayıf ve fakir olanları sömürmeye devam ediyor.

3. ABD, teröre karşı küresel savaş yalanıyla İslamofobi’yi yaymayı durdurmalıdır.

ABD'de Müslümanlara yönelik günlük düzeyde gerçekleşen saldırılar ve artan İslamofobi büyük bir endişe konusu. George W. Bush’un Ekim 2001’de “Terörle Savaş” yalanını ilan etmesinden bu yana, masum Müslümanları hedef alan olaylar tedirgin edici bir noktaya ulaştı. Bush'tan Trump'a, İslamofobi özellikle Cumhuriyetçiler arasında oldukça yaygın ve Müslümanlara karşı duydukları derin nefreti ve önyargıları gizlemekte zorlanıyorlar.
Şu anda dünyada kitle iletişim araçlarının ve kurumsal saygın organizasyonların büyük bir kısmı açık bir şekilde Müslüman karşıtı ya da Müslümanlara karşı İslamofobik tepkilere karşı nispeten sempati duyuyorlar. Artık ABD'nin bu tür ırkçı faaliyetlere ara vermesi ve ülkede artan İslamofobi’yi kontrol etmesi gerekmektedir.

4. ABD, dünyada genelindeki askeri üslerinin sayısını azaltmalıdır.

ABD'nin dünyanın dört bir yanında sayısız askeri üssü var; bunun amacı kesinlikle ticareti güvence altına almak değil, aksine bu ülkeleri tekeline almak, kaynaklarını yağmalamak ve oradaki istenmeyen hükümetleri tehdit etmek. ABD, bu tür yasadışı uygulamalara çok uzun bir süredir müsamaha göstermektedir. Yakın bölgelerdeki askeri üslerin gücüne dayanarak, daha zayıf ulusların hükümetlerini kolaylıkla baskı altına almakta ve onları, kendi istekleri yönünde harekete geçmeye zorlamaktadır.
ABD'nin neden kendi kıyılarının ötesinde birçok askeri üssü var? Bu durumun dünya barışı ve güvenliğine zıt olduğu aşikâr. ABD'nin çok fazla askeri üssü var çünkü 18 trilyon dolarlık ekonomisi fakir veya zayıf ulusların yetersiz kaynaklarını çalmaya ve yağmalamaya dayanarak büyümekte. Dünyanın geri kalanındaki bozulma yoluyla ABD, tarihsel olarak dünyadaki yerini koruyor; tıpkı kiralık katillerin ve mafyaların çalışma ve zenginliklerini artırma yolları gibi.
Kendi kendini tayin eden dünya polisi olarak dünyanın dört bir yanında askeri üslere sahip olmak, ABD’ye diğer egemen uluslar bir şekilde isyan ettikleri taktirde onların iç işlerine doğrudan müdahale etme imkânı sağlıyor.

5. ABD, İsrail ve diğer milletler için kritik olan herhangi bir karara karşı BMMK'de veto hakkını kullanmayı bırakmalıdır.

Nixon yönetiminden önce ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde veto gücünü hiç kullanmamıştı. ABD veto hakkını ilk kez 17 Mart 1970 tarihinde Güney Rhodezya hakkında kullanmıştır. İkinci ABD vetosu iki yıl sonra, Washington İsrail'i komşularına yönelik saldırılardan birisi ile ilgili mahkûm eden bir karardan korumak için yapıldı. En son veto ise 1 Haziran 2018'de Arap devletleri tarafından desteklenen ve Filistinliler için koruyucu önlemler içeren yasa tasarısına yapıldı. ABD günümüze kadar İsrail'i kınayan, suçlayan ve onu dünyaya itaat etmeye çağıran ve zorlayan 44 Güvenlik Konseyi kararını veto etmiştir.

6. ABD, bağımsız ülkelerin iç işlerine burnunu sokmaktan ve darbe organize etmekten vazgeçmelidir.

Dışişleri Bakanlığı ve CIA’nın sağladığı dokunulmazlık ve korumanın arkasına sığınan ABD'li kuklalar, cinayet ve işkenceden darbe ve soykırıma kadar insanoğlunun bildiği en korkunç suçlara iştirak etti. Bu katliamdan ve kaostan arda kalan kan izi, bizleri doğrudan ABD Hükümet Binası’na ve Beyaz Saray’a götürüyor.

En kötü örnekler, geçmişte Guatemala, İran ve Şili idi. Son zamanlarda ise Mısır'da, ABD'nin kötü şöhretli kurumu CIA aracılığıyla, devletin seçtiği devlet başkanı Muhammed Mursi'ye karşı bir darbe yapılması buna dahil. Salvador Allende 1970 yılında Başkan olduğunda, Amerikan Başkanı Nixon Şili'de “ekonomiye çığlık attırmak için” çağrıda bulundu. General Pinochet iktidarı ele geçirdikten sonra, CIA, Şili yetkililerine ödemelerde bulundu ve askeri hükümet binlerce insanı öldürüp ve on binlercesini hapse atıp işkence ederken, Şili'nin DINA istihbarat teşkilatı ile yakın bir şekilde çalıştı. Benzer şekilde, basına yansıyan pek çok habere göre, CIA Türkiye’de demokratik yolla başa gelmiş hükümete karşı yapılan 15 Temmuz darbe girişimini de organize etmiştir.

7. ABD Afrika ve Orta Doğu'da vekalet savaşı açmayı bırakmalıdır.

ABD'nin kirli oyunlarını ve Afrika ve Orta Doğu'daki vekalet savaşlarını durdurması için çok uygun bir zamandayız. Orta Doğu paramparça olmuş bir halde; kaos ve anarşi şu an için Ortadoğu’yu yöneten konumunda. Orta Doğu'da DAEŞ’in yükselmesinden dolayı suçlanabilecek tek bir faktör varsa o da ABD’nin petro-doları kontrol etme konusundaki gereksiz müdahaleleri ve çatışma güdümlü politikalarıdır.

Tarihsel olarak Washington, İsrail'i petrol zengini Orta Doğu'da çok önemli bir siyasi ve askeri müttefik olarak görmüştür ve İsrail'e yabancı ülkelere yaptığı yardımların içerisinde en yüksek mali ve askeri yardımı sağlamıştır. ABD, Süveyş Krizi'nden bu yana bölgede jeopolitik bir nüfuz elde etmek için Arap-İsrail çatışmasını adeta dalga geçercesine sömürmektedir.

8. ABD, kendi savaş suçlularını için yargılamak üzere mahkeme kurmalıdır.

Amerikan Devrimi'nden Teröre Karşı Savaş ve Irak'tan Afganistan'a kadar, her kuşaktan ABD askerleri sayısız kere zulme fiilen iştirak etmişlerdir. Gelecekte Amerikan savaş suçlarının önlenmesine yönelik bir umudun olması için, ABD ordusunun geçmişte yaptığı ihlaller kabul edilmeli ve mümkün olduğunda failler yargı önüne çıkarılmalıdır. ABD'de Nixon ve baba Bush’tan Chenny, Rumsfeld ve oğul Bush’a kadar uzun bir savaş suçluları listesi var. ABD, bu savaş suçluları yargılanmadan özgür bir şekilde hareket etmeye devam ederken, hukukun üstünlüğü, adalet ve insan haklarının korunması hakkında nasıl konuşabilir?

ABD savaş suçları konusunda çifte standart uyguluyor. Son yüzyılda başka hiçbir ulus bu kadar çok savaşa girmedi. ABD askerlerinin ayak bastığı her yerde yerleşik sivil toplum bozuldu ve askerler, arkalarında büyük bir karışıklık bıraktılar. ABD askeri müdahaleleri olmadan Kore, Vietnam, Irak, Afganistan, Libya ve bunlar gibi pek çok ülke çok daha iyi bir konumda olurdu.

9. ABD, son on yıldır imzalamaktan kaçındığı uluslararası antlaşmaları onaylamalıdır.

Reagan idaresinin ilk olarak antlaşmayı müzakere etmesinden otuz yıl sonra Birleşik Devletler’in BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni (UNCLOS) onaylamak konusunda 162 devlete ve Avrupa Birliği'ne katılma zamanı geldi. Dünyadaki pek çok ülke anlaşmasını kabul ve tasdik etti ancak ABD anlaşmaya karşı duruyor. Ancak, Deniz Hukuku Sözleşmesi ABD imzasını ya da Kongre'nin onayını bekleyen tek büyük uluslararası anlaşma değil. Amerika'nın, dünyanın geri kalanı tarafından onaylanan çok sayıda önemli uluslararası antlaşmayı imzalama veya onaylamadaki kibri oldukça iyi bilinmekte. Birleşik Devletler Federal Hükümeti'nin uluslararası Adalet Divanı'nın yargı yetkisini kabul etmemesi, büsbütün kibir ve önemli bir BM organının kasıtlı bir şekilde aşağılanması değil de nedir?

Aşağıda Amerika Birleşik Devletleri'nin imzasının bulunmaması dikkat çeken birkaç uluslararası antlaşma ve sözleşmeyi sıraladık: Çocuk Hakları Sözleşmesi (1990, ABD tarafından ise 1995’te imzalandı), Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (ABD tarafından imzalanmış ancak onaylanmamış), Mayın Yasağı Anlaşması, Engelli Hakları Sözleşmesi, Misket Bombası Sözleşmesi, İşkenceye Karşı Sözleşmeye İlişkin Seçmeli Protokol, Zorla Kayıp Edilmeye Karşı Herkesin Korunmasına Dair Bildiri vb.

10. ABD, siyahi vatandaşlarına eşit haklar vererek kendi ülkesinde adalet ve eşitlik timsali olmalıdır.

21. yüzyılda hala siyahi ya da göçmen nüfusun düzenli olarak polis ve FBI ya da CIA gibi diğer kurumlar tarafından insan hakları ihlallerine maruz kaldığını görmek şaşırtıcı. Bu talihsiz insanlar, kendi "gettolarında" zorluklara göğüs gererek varoluş çabası gösterirken, ekonomik olarak bir başarı gösterebilme umuduna da sahip değiller.

Bugün Amerika'daki birçok siyahi ya da göçmen mahallesinin durumu çok sıkıntılı. Ve bu durum bazı Amerikan yöneticilerin polisin hukuksuz ve insanlık dışı eylemlerini haklı çıkarmaya çalışırken vurguladıkları gibi “siyahi kültürü”nden de kaynaklanmıyor. Aslına bakılırsa, toplumun korunması ilkesinin kendilerini kapsamadığını bilen ve bundan dolayı haklı bir şekilde yaka silken halkın davranışlarında kendini gösteren problem, esasında hükümet kaynaklıdır. İnsan haklarının korunması konusundaki yetersizlikler ya da nüfusun bazı kesimi için sınırlı olan eğitim ve ekonomik fırsatlar gibi konular, ABD’de gelinen bu noktanın sebeplerindendir. Bu gibi durumlar, toplum kurallarına uygun bir şekilde davranmak için çok az teşvik olduğu durumlarda, suç teşkil eden veya yasadışı faaliyetlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlar.