İnsanız... Çiğ süt emmişliğimizle, genetik şark kurnazlığımızla, namuslularının, henüz namussuzluk yapma fırsatını yakalayamadıkları için, namuslu kalabilmeyi başarmış olmalarını en azından kendilerine fısıldamalarıyla, mahkeme önlerinde tabandan tavana kadar, değişik suçlardan insanlara 'Sizinle Gurur Duyuyor!..' iltifatları ile uğurlamalarla ve yaptıklarını onamalarla, biz bizi biliriz...
Uydudan bakıldığı zaman, olmayan tarlalara istenmiş teşvik primleriyle, şehir nüfusunun neredeyse tamamının yeşil kart sahibi olduğu illerimizle, dünya ortalamasının çok çok üzerinde bebek ve anne ölümleriyle, her yıl bir milyon üniversite eğitimi almayı düşünürken, hayal kırıklığı yaşayan ve bir kenara itilen artı değer üretemeyen gençlerimizle, biz bizi biliriz...
Trafikte ilerlerken, sinyalini yakıp önünüze geçmek için izin isteyen araca, fren yapıp yol vermek yerine,
İhalelerdeki ahbap çavuş ilişkileriyle, hemşehriliğin hâlâ en geçer akçe olduğu dayanışmalarla, adaletin, hukukun; babadan oğula aktarılan davalarıyla, hâlâ feodâl yapının ezip geçtiği insanlarla, ağalarla, aşiretlerle, havaya saçılan dolarlarla, çöpten topladığı yiyeceklerle beslenen ülke insanlarıyla, biz bizi biliriz...
Biz bizi bilirken, unuttuğumuz birşey var...
Kendimiz... Kendimizi bilemememiz, dünyamızı ve çevremizi farklı algılamaya başlamamız...
Yanlışların doğru olarak kabulü, algılama da, seçkinciliği bırakıp alışkanlığı şiar edinme gibi bir rahatsızlığa yakalanışımız ve vazgeçişimiz savaştan...
Köylüsünden kentlisine, cahilinden okumuşuna; dertlisinden, dünya yansa bir bağ otu yanmayacak olanına kadar, dışa dönük yüzümüz kendi krallığımızın muhafazası üzerine kurulu... Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!..
Tââ ki; yılan
Bu egolar krallığı içerisinde, güzellikler beraber yaşamak ve paylaşmak amaçlı olmadığı için, bir büyük denizde yaşadığımızı unutup, küçük akvaryumlarımızı oluşturma yolunu seçiyoruz... Akvaryumun tüm aksesuarlarının tam olması, güzellik olarak bize yeterken, köpek balıklarından da kurtulabileceğimizi sanıyoruz...
Şunu unutmayalım!...
Ehilleştiğini (algılama alışkanlığıyla) sandığımız köpek balığı, artık
Herşey gibi aslına döndü... Vahşileşti... Artık bu denizde (yeryüzünde) hiç kimse akvaryumlarında emin değil... Biz bizi bilip, kendimize göre kurnazlıklar icat ederken, sudaki
Dünya insanları yüzlerce yıldır emek verdiği, ilmik ilmik ördüğü, insani değerlerini, nefretiyle yok etmek üzere... Artık Londra'da sıradan baş örtülü insanların otobüslerde, yanları boş...Newyork'ta her esmer ortadoğu kökenli olma ihtimali olan insan, potansiyel terörist adayı ve nefretî bakışların muhatabı...
Sağduyulu, soğukkanlı değerlendirmeler, batı toplumunun kendi emniyet sübapları, devre dışı kalmış durumda... Zaten doğu toplumlarının, hâli 'biz bizi bilirizin tasviri'.
Lâf dışında, olayın edebiyatını yapma dışında, gözlem yapma dışında, sessiz şahitler olma dışında, yapabileceğimiz şeyler olduğunu unutmayıp, üzerini örttüğümüz olguları ortaya dökme zamanı...
Yapılacak şey çok basit... (İmkansıza yakın zor olduğunu bilerek söylüyorum...)
'Biz bizi biliriz...'deki suç ortaklığını, normal saymayı, meşru görmeyi terkedip, toplumumuza artı değer olarak, kendimizden başlamak kaydıyla, unutulmuş güzellikleri hediye etmek...
Her insan özünde güzeldir... Dünyadaki nefret dumanını dağıtacak tek yelpaze, bencillikle insanın kendisine saklamayıp, paylaştığı güzelliklerdir...
Herşeye rağmen...
Dünyayı güzellikler kurtaracak...