Dünya sahnesinde yükselen profil

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun eylül ayındaki açılışı, her yıl 192 üye ülkenin liderlerini bir araya getirir. Bu, devlet ileri gelenlerine Genel Kurul’da izledikleri politikaları anlatmak ve aynı zamanda yoğun görüşmelerde bulunmak fırsatını verir.

Türkiye yıllardan beri bu fırsatı değerlendirmeye çalışır. Ama kabul etmek lazım ki, geçmişte Türk liderlerinin bu dünya forumuna katılması, fazla ilgi görmemiştir. Uzun yıllar boyunca BM toplantılarında Türkiye’nin dikkati daha çok Kıbrıs gibi bir iki mesele üzerinde odaklanmıştı. Genel Kurul için New York’a gelen Türk liderlerinin konuşmaları, temasları ABD ve dünya basınında yer almaktan uzaktı.

Bu kez durum farklı. Bu yıl, BM platformunda Türkiye adeta gözde bir ülke oldu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi çalışmalarına katılması vesilesiyle Türkiye bir ilgi odağı haline geldi. Günlerden beri ABD’nin önde gelen gazeteleri, TV kanalları Gül ile söyleşiler yapıyor ve Türk dış politikasındaki gelişmeleri aktarıyor.

Medyatik ülke olduk
Türkiye’nin dünya sahnesinde birdenbire profilinin yükselmesinin çeşitli nedenleri var.  Türkiye artık artan siyasal ve ekonomik gücü ve uluslararası ilişkilerdeki etkinliği ile dikkatleri çekiyor. Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi üyesi olması da, bu konumunu pekiştiriyor. Açıkçası Türkiye’yi bu kadar “medyatik” yapan başlıca faktör, bazı kritik uluslararası meselelerde yaptığı beklenmedik çıkışlar ve sergilediği yeni tutumdur.

Dünkü “New York Times” gazetesi, “Türkiye BM’de Çeşitli Çarpıcı Yollardan Kendini Belli Ediyor” başlıklı bir yazısında şöyle diyor: “Eğer BM Genel Kurulu, hırslı milletlerin yeni bir imaj sergilediği bir sahne oluyorsa, bu yıl bu fırsatı Türkiye kadar güçlü bir şekilde yakalayan başka hiçbir ülke yok...”

“Washington Post”un yaptığı bir söyleşide Gül’ün, özellikle İran ve İsrail ile ilgili görüşlerine yer veriliyor. Gül’ün dikkat çekici bir sözü de, İran’ı uluslararası camiaya angaje etmek işini Türkiye kadar başarabilecek başka bir ülkenin bulunmadığıdır.

Associated Pres ajansı da Gül ile mülakatında İran ve İsrail hakkındaki sözleri üzerinde duruyor, Türk liderinin “İran’ın, nükleer silah üretme peşinde olduğu iddiası, kanıtlanmadığı sürece geçerli sayılamaz” şeklinde ifadesini öne çıkarıyor.

İki hassas konu
Ancak ABD basınında da belirtildiği gibi, Türkiye’nin İran ve İsrail ile ilgili yeni tutumu, Washington’da kaygı yaratmaya devam ediyor.

İran konusunda Amerikalılar, Türkiye’nin Güvenlik Konseyi’nde yaptırımlara karşı “hayır” demiş olduğunu unutmuş değil. Ama şimdi Obama yönetimini esas rahatsız eden husus, Ankara’nın yaptırımların uygulanmasına ilişkin olumsuz tavrıdır. ABD, İran’ın yaptırımları delmek için, Türkiye’yi kullandığını ve nükleer programla ilgili bazı mali işlemleri Türk bankaları yoluyla yürütmeye çalıştığını öne sürüyor. ABD basınına göre Ankara’nın bu konuda desteğini sağlamaya çalışan Washington, Türk yetkililerinin itirazlarından çok rahatsız.

Diğer konu, Türkiye’nin İsrail ile bozuk ilişkileri. ABD, BM toplantılarının bir Gül-Peres buluşmasına vesile olacağını umuyordu. Bir ara böyle bir ihtimal de belirdi. Ancak bunun için ortaya konulan şartlar yüzünden ortak bir zemin oluşturulamadı ve bu kez Gül de sert bir tepki gösterdi. ABD basınına göre Washington, bundan da rahatsız.

Özetle, Türkiye’nin bu yıl BM sahnesinde kendisini göstermesi ve sesini duyurması önemli bir başarı. Ama bu profilin, mümkün olduğu kadar sorunsuz ve sıkıntısız yükselmesi de bir o kadar önemlidir.

Kaynak: Milliyet