Dünya Bülteni?ndeki ilk yazı özel olmalıydı. Bu nedenle bu satırları yazmaya başladığımda içimdeki heyecan biraz daha artmaya başladı. Nedeni açıktı.İlkler özeldi ve her özel olan şey emek isterdi.Bu nedenle tüm okurlara özel ve önemli olan her şeyi aktarma ve paylaşma niyetimizi, emeğimizle birleştirme isteği ile perçinleşen ilk selamımız da, yüreğimizi ortaya koyma temennisi ile sizleri selamların en güzeli ile selamlıyorum. ?İLKLER ÖZELDİR AMA BAZILARI ASLA? İlklerin özel olduğu hep söylenir. Doğru, ancak bir şartla. İlk olarak yaptığımız her işi severek yapıyorsak, bu ilkler bize ve çevremize yarar sağlıyor ise, kişiyi ve toplumu doğruya, iyiye ve güzele ulaştırmaya vesile oluyor ise. Bu şartlar da iyi olan ilkler unutulmayabilir, belki de güzel olan ilklerin devamı geldiğin de ilkini unutmak sorun bile olmayabilir. Bir de bazı ilkler vardır ki insana ve topluma acı verir. Bir toplumu yok eden, bir millete felaket getiren bu kötü ilkleri unutup ilk günde ki gibi acı çekemiyor ve bu konuda dua bile edemeyecek hale geliyorsak asıl sorun burada başlıyor demektir. Nasıl mı? Bundan dört yıl öncesine dönecek olursak ABD Irak?a asla saldırmayacak deniliyordu. Bu konuda birçok kişi yanıldı. Hepinizin bildiği gibi bölgeye demokrasi getirme vaadi ile bombalar eşliğinde Irak 20 Mart 2003 tarihinde, ABD ve müttefikleri İngiltere, İtalya, Polonya ve Avustralya'nın desteğiyle işgal edildi. Bu yaşanan büyük acıdan önce, ABD Türkiye'den de bazı istekler de bulundu ve bu istekler doğrultusun da silahlı kuvvetlerin konuşlanması ile Kuzey Irak'a geçişin sağlanmasını istedi. Bu talep 1 Mart tezkeresi ile reddedildi, böylelikle katliama ortak olmaktan kıl payı kurtulmuş olundu. Biraz daha öncesine dönecek olursak, ABD Irak?ta kitle imha silahları var demiş ve bu silahları yok etmek istediğini söylemişti. Irak toprakları silah denetleyicilerine açılmış, ancak BM kitle imha silahı bulamamıştı. Buna rağmen ABD Irak?ı bombalamaya başlamıştı. Tüm dünya televizyonların da aralıksız gece gündüz devam eden bombalamaları hepimiz büyük bir üzüntü içinde izlemiştik. Bu evreden sonra yaşananlar ise Saddam Hüseyin?in diktatörlüğünü bile aratan katliamlarla, Irak?ı tam bir kaos ortamına sürükledi. Bu katliam Büyük Ortadoğu projesinin bir basamağıydı. ABD?ye göre bu proje, istikrarın anahtarıydı. Bu proje öyle bir projeydi ki, Irak halkının tarihine, kültürüne, varlığına yönelen ağır bir şiddete büründü. Bu proje öyle bir projeydi ki, Bağdat'taki Ebu Gureyb Cezaevi'nde yapılan işkencelerle Irak halkının sessiz çığlıklarına dönüştü. 2003 yılında çekilen ve ilk kez gün ışığına çıkan fotoğraf ve görüntülerde işkence gören çıplak Iraklıların vücutlarındaki darp izleri görülüyor, cansız bedenlerinden kan sızıyordu. Bu işkencelerin bir kısmıydı. Yine ilk işgalin ardından ortaya çıkan, ilk görüntüler dünyayı ayağa kaldırmıştı. Dünyayı ayağa kaldıran fotoğraflar nedeniyle ABD Başkanı Bush ise, sadece Iraklı esirlerin ABD askerleri tarafından kötü muamele görerek aşağılanmalarından dolayı 'üzgün' olduğunu belirtmişti. Bu süreç günümüze kadar devam etti. Sadece Irak ile sınırlı olmayan bu vahşet halen devam ediyor. Hemen hemen her gün Irak?tan ve farklı bölgelerden ABD ve yandaşlarının vahşet haberleri aktarılmaya devam ediliyor. Değişen ise sadece haberlere gösterdiğimiz reaksiyon.Şimdi hafızalarımızı bir zorlayalım. Irak?ın ilk işgalini ve ilk işkence görüntülerini hatırlayalım. Nasıl acı çekmiştik. Peki şimdi, Halen unutmamamız gereken bu ilk acı, yeni vahşet haberlerin de aynı şekilde canımızı acıtıyor mu? Yoksa bizler bu vahşetleri olağan günlük haberler olarak mı algılıyoruz? Belki evet belki hayır Belki de sorun unutmamamız gereken ilk acıları, tatlı ilklerle karıştırmamızdır Belki sorun Cevabı olmayan yanıtsız bir sorudadır?
- - - -