Dünya, ABD'ye nasıl güvenecek?

WikiLeaks belgelerindeki açık gerçek şu: Amerika’nın krizi skandal boyuta vardı. ABD, toplantılarının gizliliğini koruyamaması nedeniyle muazzam bir skandal yaşıyor. Özellikle de diplomatlarının BM’deki meslektaşları aleyhinde casusluk yaptığının ifşa edildiği göz önünde bulundurulursa, Amerikan diplomasisini yöneten zihniyetin de bir skandala maruz kaldığı söylenebilir.

Politika değil, izlenim
Peki tüm bunlar diplomasiyi ve uluslararası ilişkileri nasıl etkileyecek? Ulusal güvenliklerinin tehlike altında olabileceğini bilen liderler Amerikalı diplomatlara nasıl güvenebilir? Diğer yandan, yazışmaların bazen bağlamlarından çıkarıldığı da düşünülürse, ifşa edilen her şeyin gerçek olarak görülebileceği de söylenemez. Yazışmaların bazıları izlenim ve analizlerden ibaret, bir kısmı da somut politikalardan ziyade bakış açılarını içeriyor.

Önemli siyasi kararların alınmasından önce ülke temsilcileri arasında yapılan müzakerelere, özellikle de kapalı kapılar ardındaki görüşmelere, genelde bu tür bir dürüstlük damgasını vurur. Sözgelimi, Amerikalıların Ruslarla casuslar hakkında veya İran’la bağlantısı olan bazı tutuklular konusunda Iraklılarla nasıl müzakere ettiğini tahayyül edebilir miyiz?

Bunun en basit örneği, belgeler doğruysa, Suudi Kralı Abdullah’ın İran Dışişleri Bakanı’na söylediği şu sözler: “Arap sorunlarına müdahale edemezsiniz.” Kral açıkça şöyle devam ediyor: “Tanrı bizi İran şerrinden korusun.” Bu şu anlama geliyor: Politikacılar bazen dürüstçe konuşur. Suudi Kralı bu samimi cümleleri Batılı bir ziyaretçiye değil, İran Dışişleri Bakanı’nın yüzüne söylüyor. Fakat Kral bu ifadelerine rağmen ülkesinin İran’la ilişkilerini kesmedi. Diyalogla devletlerin resmi tutumlarının ayrı şeyler olduğunu anlamak önemlidir.

Watergate gibi
Dolayısıyla, sızan yazışmalara ve doğruluklarına dair ne söylenirse söylensin, bu belgeler yeni bir şey ifşa etmiyor. Olsa olsa, ABD’de Başkan Richard Nixon’ı deviren Watergate skandalına benzer bir şeylerin döndüğünü ima ediyor.

Şunu da söylemeli: Bölgemizin, İran’ın endişe kaynağı olduğunu teyit veya inkâr eden belgelere ihtiyacı yok. Bu belgelerden önce bile, Tahran kendisine güvenmeyen bir bölgede yaşadığının farkındaydı. (Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 30 Kasım 2010)

Kaynak: Radikal