Düğümlenen Hollanda ve Belçika

Tarihi imajları genellikle mütevazı politikalardan, uzlaşmadaki becerilerinden, kendi işlerini düzgün yürütüp Avrupa’ya ve uluslararası topluma bile enerji ve kaynak ayırabilmelerinden oluşan bir tabloydu.

Ne var ki Hollanda ve Belçika’nın bugün artık bu modelle bir benzerliği kalmadı. İki ülke de paralel krizlerle kilitlenmiş durumda, uzlaşma beceriksizliğinden parmağını kıpırdatamıyor, dahası nüfuslarının bir kısmı kozmopolit ve çokkültürlü geleneklerini reddediyor. Hollanda’da şubattan, Belçika’da nisandan beri doğru düzgün bir hükümet yok.

Her iki siyasi sistem de aslında çok da yeni olmayan ancak kendilerini birdenbire yeni bir ölçekte ifade etmeye başlayan güçlerin başarısıyla sarsıldı. Belçika’da 2001’den beri var olan Flaman milliyetçisi sağcı Yeni Flaman İttifakı (N-VA) en büyük parti olurken, Hollanda’da milliyetçi ve göçmen karşıtı Geert Wilders’in 2004’te kurulmuş Özgürlük Partisi (PVV), milletvekili sayısını iki katın üzerine çıkararak üçüncü büyük parti halini aldı. Her iki ülkede de sonuç aynıydı. Yeni partiyi içine katmadan bir iktidar koalisyonu oluşturmak zordu ama partiler arasındaki kökten değer farklılıkları nedeniyle yeni partileri içine alan bir koalisyon da aynı derecede zordu. Hollanda’da en şiddetli fark göçmenler ve azınlıklara muameleyle ilgili. Belçika’daysa fark, devleti şimdiki haliyle muhafaza etmek isteyenlerle, onu tasfiye etmek veya anlamını yitireceği kadar sulandırmak isteyenler arasında yaşanıyor.

Dolayısıyla bu hafta sonu Belçika’da, ayakta kalabilecek bir koalisyon kurmakla görevlendirilmiş sosyalist Elio di Rupo’nun Kral Albert’e başarısızlığını itiraf etmesi pek de sürpriz olmadı. Hollanda’da Geert Wilders’in göçmenlerle ilgili talep ettiği kadar sert bir anlaşma sağlanamadığı için hıristiyan demokratları ve liberalleri desteklemekten vazgeçmesi de kimseyi şaşırtmadı.

İki ülke de resesyonla karşı karşıya, dolayısıyla boşuna kürek çekip ilerleme kaydedemek için kötü bir zaman. Kamuoyu yoklamaları Belçikalıların büyük çoğunluğunun ülkelerinin devam etmesini istediklerini, Hollandalıların da göçmen tartışmaları yüzünden ülkelerinin belirsizlikler içinde kalmasını istemediğini gösteriyor. Avrupa da kapısının eşiğinde duran iki saatli bombanın farkına varmaya başladı.

Bilhassa gözlemcilerin yeni seçimlerin aynı derecede çetrefilli ve benzer oranlarda siyasi sonuçları vereceğine inandığı bu ortamda, uzlaşmaya gidilmesi şart. Verdikleri oylarla bu maskaralığı bizzat başlatmış olan seçmenlerin, kararsız siyasi liderlerine karşı sabırlarını yitirip kamuoyu baskısı uygulayarak çözüme yardımcı olmasını umuyoruz. (Başyazı, 7 Eylül 2010)

Kaynak: Radikal