DTP tansiyonun düşmesini istiyor mu?

 

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, DTP'nin tutumu açısından bir göstergeydi. Başta Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir olmak üzere Güneydoğu illerinde belediye başkanları kutlama törenlerine katılmadılar. Geleneksel vali-belediye başkanı-garnizon komutanı üçlüsünün halkı selamlamasına katılmadılar. Cumhuriyete tavır aldılar.
DTP'nin bu tavrı ne anlama geliyor?
Bu parti, Türkiye Cumhuriyeti'ni, üzerine yemin ettiği Anayasa'yı aslında tanımıyor. Milli bayramlara iştirak etmiyor. Türk bayrağını, yasal zorunluluk dışında kullanmıyor, kullanmak istemiyor. Bir başka "bayrak" kullanıyor.

DTP ayrılıkçı değil mi?
Bütün bunlara karşın DTP, ayrılıkçı bir parti olmadığını savlıyor. Bir etnik grubun partisi olmadığını, tüm Türkiye'nin partisi olduğunu öne sürüyor.
Ancak gerçeğin böyle olmadığını da herkes biliyor.
DTP, tüm Türkiye'nin partisi gibi davranmıyor. Kabul etmese de, "Kürt partisi" olduğu bir gerçek. Tek gündemi ve tek programı var. Kâğıt üstünde veya sözde zaman zaman ifade etse de Türkiye'de başka hiçbir sorunuyla ilgili değil. Sadece PKK çizgisinde politika yapıyor, siyasal gücünün kaynağı olarak onu görüyor. Fiilen lider olarak da Abdullah Öcalan'ı görüyor ve savunuyor.

Güneydoğu'da itaatsizlik
Güneydoğu'dan yaratılmaya çalışılan "intifada" görüntüleri, DTP'nin rahatsız olduğu görüntüler değil. Aksine, desteklediği hareketler. Çocukların sokağa sürüldüğü, askere, polise taş yağdırdıkları bir Güneydoğu manzarası, DTP'nin istemediği bir manzara değil. "Sivil itaatsizlik" gösterileri, PKK-DTP çizgisinin zaman zaman alevlendirdiği bir politikanın sonuçları.

Gül'ün tavsiyesi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 29 Ekim resepsiyonunda, DTP'li milletvekillerine diğer partilerdeki Güneydoğu milletvekilleriyle bir araya gelme, tansiyonu düşürme tavsiyesinde bulundu. İyi niyetli, gerginlikleri gidermeye çalışan bir tavsiye ve girişim.
Ancak, DTP'nin Güneydoğu'da tansiyonu düşürmek isteyip istemediği konusunda ciddi kuşkular var. Bunun en önemli nedenlerinden biri DTP'nin siyasette çatışma ve gerginlik ortamından beslenmesi. Nitekim yerel seçimler yaklaşırken, bölgede gerginliği artırıcı eylemlerin hız kazanması, DTP tabanının sıklaşması için kullanılıyor. Çatışmacı ortam bir yerel seçim yatırımı gibi duruyor. Hakkındaki kapatma davası sürerken bile DTP sözcülerinin söylem ve eylemlerinde tansiyonu düşürecek bir yaklaşım yok. Aksine, gerginliği körükleyecek nitelikte konuşmalar yapıyorlar. Bu yöndeki eylemleri destekliyorlar.
Böyle bir ortamda, DTP milletvekillerinin, tansiyonu düşürecek girişimlere destek vermesini beklemek gerçekçi değil. Bu beklentinin gerçekçi olmadığı DTP'nin tutumundan belli oluyor.

DTP'nin önerileri
DTP, 2. Olağanüstü Kongresi'nde açıkladığı bildiriyi, TBMM'de Türkçe, Kürtçe ve İngilizce bir kitapçık halinde dağıtma girişiminde bulundu. TBMM Başkanlığı izin vermeyince posta yoluyla milletvekillerine ulaştırdı. Bu talepler, bildiri halinde açıklandığında da tartışılmıştı.
DTP, Türkiye'nin "özerk bölgeler"e bölünmesini istiyor. Bunun etnik bir özerklik olmayacağını savunuyor. Ancak, DTP'nin asıl amacının Güneydoğu'ya etnik temelli özerklik verilmesi olduğu biliniyor.
Vergi ve harçlar konusundaki önerilerinin yine bu bölgede mali özerklik için talep edildiği biliniyor. Keza, Diyarbakır'la birlikte Trabzon, Erzurum, Van metropol merkezler olarak sayılmış olsa da bu talebinin asıl mesajının Diyarbakır'ın "başkent" olarak kabul edilmesi olduğu da sır değil.
DTP, ayrılıkçı olmadığı konusunda inandırıcı değil.

 

Kaynak: Milliyet