1994'te Binbaşı Henry, La Libre Parole gazetesi yazı işleri müdürüne bir mektup yazar. Yüzbaşı Dreyfus'ün casusluk suçundan tutuklandığını ve Cherche-Midi Cezaevine konduğunu, davayı ört bas etmek için onun yolculuğa çıktığı söylentisinin yayıldığını, bütün Yahudilerin ayağa kalktığını yazar.
Bir gün sonra 29 Ekimde Binbaşı du Paty de Clam, soruşturmayla ilgili raporunu verir.
Binbaşıya göre, kanıtlar yetersizdir. Yüzbaşı Dreyfus'ün aklanma olasılığı güçlüdür. Kovuşturmadan vazgeçilmesi daha iyi olacaktır.
Aynı gün, La Libre Parole gazetesi, Dreyfus'ün adından söz etmeksizin bir subayın casusluk suçundan tutuklandığını kamuoyuna duyurur. 'Neden askeri makamlar bu konuda ağızlarını sımsıkı kapatmaktadırlar?' diye sorar. L'Eclair ve Soir gazeteleri de onu izler.
La Patrie Gazetesi daha ileri gider. Savaş Bakanlığında çalışan bir Yahudi subayın gizli belgeleri İtalya'ya / Almanya'ya sattığını, casusluk ve yurda ihanet suçunun kesin kanıtlarla ortaya çıktığını 31 Ekimde kamuoyuna açıklar.
Bu açıklama, aslında haber kavramının kapsamı dışında kalan bir değerlendirmedir.
Çünkü söz konusu gazete kamuoyunu bilgilendirme ödevini aşmış, yargıçların yerine geçerek düpedüz hüküm kurmuş; 'kesin hüküm verilinceye dek herkes suçsuzdur' biçimindeki 'suçsuzluk karinesi ilkesi'ni çiğnemiş; yargısız infaz girişiminde bulunmuştur.
Aynı gün Havas Ajansı kanalıyla Savaş Bakanlığının 'Kimi önemsiz belgeleri yabancılara verdiği sanılan bir subayın geçici olarak tutuklandığı' yolundaki ılımlı bildirisine ise kimse kulak vermez.
Sadece Drumont değil, önce Rochefort, sonra Judet Le Petit Journal'de; Lucien Millevoye La Patrie'de; Alphonse Humbert L'Eclair'de Savaş Bakanı General Mercier'yle 'savaş artığı / bunağı' gibi sözcüklerle alay eder. Bu gazeteler, uzun süredir hasıraltı edilen soruşturmanın bir an önce açılıp bitirilmesi ister. Le Petit Jorunal'de 'eğer, der Rochefort, Mercier on beş gün daha soruşturmayı askıda tutarsa Yahudiler onu susmaya zorlarlar.'
1 Kasım 1994 tarihli basındaki manşetler çok kışkırtıcıdır.
La Libre Parole, 'Yurt haini Yahudi Yüzbaşı Dreyfus tutuklandı' diyerek ilk kez kuşkulunun adını verir.
Söylemeye gerek yok. Ortalık Yahudi düşmanlarıyla doludur.
Önyargılarla koşullanmış olan kamuoyu her şeye inanmaya hazırdır.
O ana dek birkaçı dışında olaydan çoğu bakanın haberi yoktur.
Olayı duyunca kendilerine bilgi verilmemesine tepki gösteren Poincaré, Başbakan Dupuy'den Bakanlar Kurulunu hemen toplamasını ister. Bakanlardan Poincaré, Barthou, Leygues, Declassé kendilerine bilgi verilmemesinden yakınırlar. Dış İşleri Bakanı Hanotaux, davanın açılması kararına bir kez daha karşı çıkar. Ona göre kanıtlar yetersizdir, kırılgandır. Böyle bir dava, bir diplomasi olayına yol açabilir. Bu yüzden temkinli olmakta yarar vardır. Ama başarılı olamaz.
Çünkü Savaş Bakanı General Mercier, basındaki yayınlardan çok bezmiş ve sinmiştir. Bir an önce bir suçlu bulunmasını ve bu tür alaylardan, suçlamalardan kurtulmak istemektedir. Kanıtların çok güçlü olduğunu coşkuyla savunur, Başbakanı ve bakanları buna inandırır, davaya karşı çıkan Hanotaux'yu bile etkiler. Bakanlar Kurulu oybirliğiyle davanın açılmasına karar verir.
Savaş Bakanı Mercier, askeri davanın açılması için Binbaşı d'Ormescheville'i görevlendirir.
Savaş Mahkemesinde raportör olan Binbaşı d'Ormescheville de tehdit altındadır. Nitekim La Libre Parole gazetesinde yazılanlar da bunu doğrular: 'Biliyorum ki, raportöre Dreyfus'ün suçsuz olduğuna ilişkin kanıt bulmak bir yana, bu konuda bir kuşku bile sergilememesi için bir milyon vaatte bulunulmaya cür'et edildi.'
D'Ormescheville, bir tür manevi kanıt olarak, Henry'nin görevlendirdiği Guénée'nin Dreyfus üzerine düzenlediği raporunu kullanır. Oysa aslında bu rapor, Dreyfus'ün bir adaşı ile ilgilidir.
Önemli yanılgılardan biri de bu olacaktır, Dreyfus Davasında.
Söz konusu rapor, çok olumsuz bilgilerle doludur.
Rapora göre, Dreyfus, bir kumarbazdır. Kapatmaları vardır. Borca batıktır vb. Ayrıca dava ile ilgili olarak elde sadece bir kanıt vardır. O da, Paris'teki İtalyan Büyükelçiliğinde çalışan Askeri Ataşe Panizzardi'nin Roma'daki İtalyan Genel Kurmay Başkanı Marselli'ye yolladığı 2 Kasım tarihli şifreli bir telgrafıdır.
Dış İşleri Bakanlığı şifreyi çözer: 'Eğer Yüzbaşı Dreyfus, sizinle ilişki kurmazsa basının yorumlarından kaçınmak için elçinin bir resmi yalanlama yapması yerinde olacaktır.'
Henry, telgrafa şu sözcükleri de eklemeyi unutmaz: 'Dreyfus, tutuklandı. Önlemler alındı. Gerçek suçlu bulundu.'
Suçlamalar ve bu telgrafla birlikte gereksiz tartışmalar, sürüp gidecektir.
Bakanlığın yatıştırıcı bildirilerine karşın kovuşturma çok can sıkıcı biçimde yürütülecektir, Yürütülmüştür de.
Bu arada Savaş Bakanı Mercier, 28 Kasımda yargılama, özellikle duruşma bitmeden yargıçların yerine geçerek Figaro'ya yurda ihanet suçunun çürütülemez kanıtlarla saptandığı yolunda bir demeç verir. Suçsuzluk karinesi ilkesinin çiğnemenin bir başka çarpıcı örneğidir, bu.
Basın da bu demeci koro halinde iştahla destekler: 'Bu denli açık, haykıran kanıtlar varken neden bu hain 'Yahudi' hüküm giymemektedir?'
Öte yandan Boulanger'nin yardımcısı Cassagnac, L'Autorité gazetesinde bir suçsuzun tutuklanmasından ve yargılanmasından söz eder.
Ama beri yanda basın saldırılarını sürdürür. Dış İşleri Bakanı Hanotaux'nun Münster Kontuna kesin anlatımlı gizli bir mektup yolladığını yazar. Basına göre, Almanya elbette bu konudaki her şeyi sonuna dek örtmeye kalkışacaktır.
Dış İşleri Bakanı Hanotaux, Havas Ajansı ile bir yalanlama yayımlar. Ama boşuna. Yalanlamalar yapıldıkça, yayın etkinliği daha da şiddetlenerek artmaktadır.
Gürültü patırtının şiddetlendiğini gören Alman İmparatoru, Münster Kontuna yollanan mektup haberinin düzeltilmesini ister. Fransa'ya savaş tehdidinde bulunur.
Dönemin en ünlü ve etkili yazarı Barrès bile buna inanır.
Bununla birlikte kovuşturma tam da bu evrede ölü bir noktaya gelip dayanır. Kimilerince bir 'Villejuif kaçkını' olan uzman bilirkişi Bertillon'a güvenen Cumhurbaşkanı Casimir Périer, Paléologue'a göre Saussier'den bir sır öğrenmiştir: 'Dreyfus suçsuzdur. Bir kez daha Mercier ahmağının göz göre göre aldandığı ortaya çıkmıştır.'
Ancak Cumhurbaşkanı şu yanıtı verir, Saussier'ye: 'Bunun ne önemi var? Nasıl olsa kararı Savaş Mahkemesi verecek.'
(Sürecek)
Kaynak: Star