Domino etkisi ülkelere göre değişiyor

Yılın başlarında Tunus’ta halk hareketi başladığı ve Zeynelabidin Bin Ali’nin 23 yıllık dikta rejimi devrildiği zaman, bunun benzer yönetimler altındaki diğer Arap ülkelerine yayılacağı, yani Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da bir “domino etkisi” yapacağı tahmin edilmişti.

Gerçekten bu beklenti, baş döndürücü bir hızla gerçekleşmeye başladı. Baskı rejimlerini hedef alan halk hareketleri, Mısır’dan Yemen’e, Cezayir’den Bahreyn’e kadar yayıldı. Hatta rejimleri nispeten daha sağlam sayılan Fas, Ürdün, Oman gibi ülkeler dahi, bu tür hareketlere sahne oldu.

Gerçekten, Tunus’taki olay “Arap sokakları”nın yıllanmış baskı rejimlerine karşı ayaklanmasının bir tetikçisi olarak etkisini hissettirdi. Ama “domino etkisi”nden kastedilen şey, bütün bu coğrafyada diktatörlüklerin yıkılması ve özgürlükçü, çoğulcu bir düzenin kurulması ise bu ülkelerin çoğu henüz bu noktadan çok uzaktalar.

İkisi başarılı...
Şu ana kadar domino taşlarının devrildiği sadece iki ülke var: Tunus ve Mısır. Halk ayaklanması bu iki ülkede diktatörleri alaşağı edebildi. İkisi de şimdi demokratik bir düzene geçme sürecinde. Tunus’ta geçici hükümet, temmuz ayında seçimlere gidecek. Mısır’da yönetimi ele alan askeri konsey de bu yıl içinde yeni anayasa ve seçim hazırlıklarını tamamlamayı planlıyor...

Bu anlamda domino etkisi, diğer Arap ülkelerine henüz yayılmış değil. Evet, bu ülkelerin çoğunda sokak hareketleri oluyor, hatta halk ile güvenlik güçleri karşı karşıya da geliyor; ama totaliter rejimler direniyor ve yerlerinde duruyor.

Bu bakımdan, “domino etkisi”nin ülkelere göre farklılık gösterdiğini söylemek gerek.
Örneğin, Libya’daki durum, Tunus ve Mısır’dakine benzemiyor. Bin Ali ve Hüsnü Mübarek, halk ayaklanmasına karşı fazla direnmediler. Her iki ülkede ordu, halkı karşısına almamaya özen gösterdi. Dolayısıyla Tunus ve Mısır’da değişim, fazla kan dökülmeden kısa zamanda gerçekleşti.

Oysa Libya’da Muammer Kaddafi kendi emrindeki çeşitli güçlere dayanarak, (paralı yabancı askerler dahil) ülkeyi kanlı bir iç savaşa sürükleme pahasına, 42 yıldır işgal ettiği koltukta tutunmaya uğraşıyor.

Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi, Libya’nın bir felakete sürüklenmesinde Kaddafi’nin hırslı, tutarsız ve dengesiz karakterinin büyük payı var. Çılgınlığı bu kez ne yazık ki ülkesine çok pahalıya mal oluyor. Libya iç savaş, kaos, bölünme gibi tehlikelerle karşı karşıya bulunuyor.

Bir başka bahara...
Yıllanmış zorba rejimlerin yıkılması anlamında, “domino etkisi”nin henüz işlemediği başka ülkeler de var. Yemen ve Bahreyn, bunların başında geliyor. Gerçi bu ülkelerde diktatörler (Tunus ve Mısır’da olduğu gibi) kendi rızalarıyla çekilmeyi düşünmüyorlar; ama bazı değişiklikler yapmayı kabul ediyorlar. Ancak sokaklara dökülen halk bundan daha fazlasını, daha çok özgürlük, daha fazla hak ve adalet istiyor.

Halk hareketlerinin daha ufak çapta cereyan ettiği Fas ve Ürdün gibi ülkelerde, halkın istekleri, yönetimdeki bazı değişiklikler ve ekonomik reformlarla karşılanmaya çalışılıyor.

Özetle, Arap dünyasında “domino etkisi” Tunus ve Mısır’daki sonucu henüz yaratmış değil. Bu bakımdan amacına ulaşamayan halklar, düş kırıklığı ve öfke içindeler.

Ama değişim dalgası artık bütün bu geniş coğrafyayı kapladı. En önemlisi, halklar uyandı ve ayağa kalktı. Hepsi belki Tunuslular ve Mısırlılar kadar şanslı değiller.

Halen Tunuslular ve Mısırlılar “Arap Baharı”nı yaşıyorlar. Diğerlerinin umudu ise bir başka bahara kalıyor...

Kaynak: Milliyet