Doğruya doğru


Dünyanın hiçbir yerinde her iki kişiden birinin oyunu alarak iktidarını pekiştirmiş bir siyasi grup kellesini giyotin altına teslim etmez. Dünyanın hiçbir yerinde bir iktidarın mum gibi erimesine müsaade edilmez. Her partinin ileri gelenleri vardır, gücüne güç katanları, ilkelerini ve politikalarını destekleyenleri... Her şeyden ve herkesten önce onlar buna izin vermezler.

Yıllardır politikayı olabildiğince yakından izlemeye çalışan biri olarak, Ak Parti'nin koyun gibi bıçağın altına yatmış halini anlamakta müthiş zorlanıyorum. Bu partinin de önde gelenleri, sevenleri, destekçileri vardır, bu sürece tam zamanında müdahale ederler diye bekliyorum.

İnşallah boşuna beklemiyorumdur.

MHP lideri Devlet Bahçeli ortada henüz 'telekulak' olayı yokken, "Ak Parti bir korku devleti kurmak istiyor" savıyla ortaya çıktı. 'Korku devleti' ha! Bu Ak Parti ha! Ortada kaderlerine razı bir siyasi kadro var ve bunların 'korku devleti' kurma niyetinden söz ediliyor... Kim söz ediyor? MHP'nin lideri Devlet Bahçeli hem de...

Ben bu 'korku devleti' ithamını duyunca derhal MHP'nin önemli isimlerinden Deniz Bölükbaşı'nın daha önce burada yer verdiğim bir tespitini hatırladım. Vakt-i kerahet vaki olunca konuşkanlığı artan biri Deniz Bey; politikacılarla oturduğu bir sofrada, "Durun bakalım, daha neler olacak" dediği duyulmuştu.

Aynı MHP yöneticisinin, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Madrit'teki çıkışıyla başlayan süreçte MHP'nin oynadığı rolle ilgili sözleri de kayıtlara geçmişti: "MHP'nin türban çıkışı tamamen benim fikrim. Olaylar güzel gelişti. Parti kapanacak! Zaten amacım partinin kapatılmasıydı." Sonradan "Diğer gazeteciler bunu duymuş da yazmamış mı?" ve "Benim üslubum böyle değildir" diye yalanladı o sözlerini Deniz Bey. İddia sahibi Balçiçek Pamir ise "Olaylar güzel gelişti" cümleciğini de içeren sözlerin sarf edildiğine hâlâ inandığını yazdı.

Bence olaylar MHP ve birlikte hareket ettikleri açısından 'güzel gelişti' denmeyi hak edecek biçimde cereyan ediyor. Bölükbaşı'nın beklentileri birer birer gerçekleşiyor.

Telekulak tartışmasını "Varan 5" diye bir yerlere yazabilirsiniz. Türban yüzünden anayasa değiştirmek "Varan 1", bu yüzden anayasa Mahkemesi'nde dava açılması "Varan 2", Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın Ak Parti'nin kapatılmasını talep eden iddianamesi "Varan 3", Anayasa Mahkemesinin davayı açması "Varan 4" idi...

Önder Sav'ın CHP'deki odasının dinlendiği iddiasıyla başlayan tartışmalar da "Varan 5" oluyor işte. Bereket bu defa kendi oyunlarına geldiler de, iddia edildiği gibi bir 'ortam dinleme' olmadığı, CHP Genel Sekreteri'nin telefonunun bizzat kendisi tarafından dinletildiği anlaşıldı.

Ak Parti'ye karşı oyun kuranların başarısı da burada işte: Esnekler ve hemen her durumu kendi lehlerine çevirip hükümeti sarsacak bir koza dönüştürebiliyorlar. Şu son birkaç günü onların bu becerisi yüzünden hepimiz hop oturup hop kalkarak geçirdik.

Hükümetin son durumu da göz önünde tutarak şu aşamada bilmesi gereken gerçek şu: Bugün olan biten, yarın olup bitecek her şey, son altı yıl içerisinde yaşanan bütün gelişmelerin yok edilmesi, bütün kazanımların kaybettirilmesi amacına dönük. Yalnızca Ak Parti ve hükümeti değil hedefte, onların seçtiği cumhurbaşkanı, bu dönemde işbaşına gelmiş bürokrasi, aklınıza gelen-gelmeyen iktidarla bir biçimde ilintilenebilecek hemen herkes... Hepsi, hepsi hedefte...

Eğer yaşananların bir daha yaşanmamasını kafalarına koymuşlar ve gerekli görürlerse, işte buraya yazıyorum, öfkelerini halkın her iki kişisinden birine bile çevirebilirler.

Şimdi tartışılan 'telekulak' konusunu mercek altına alalım isterseniz: CHP'nin dinlendiği ve lâik kesimin önde gelenlerinin takip altında tutulduğu sonucu çıkarılacak bir skandala herhangi bir siyasi iktidar çanak tutar mı? Dinleyecek CHP'yi ve bunu Ak Parti'yle irtibat kurulabilecek bir gazeteye verecek... Hem de ne zaman? Dinlenilen kişinin boşboğazlığı yüzünden bir hafta boyunca izini kaybettirmeye çalıştığı bir sırada... Akıllara ziyan bir senaryo bu.

Akıllara ziyan, ama kaç gündür nice aklı buna inandırdılar. Bereket İçişleri Bakanı Beşir Atalay başında bulunduğu bakanlığın hiçbir yetkilisinin 'dinleme' iddialarına hak kazandıracak karanlık bir işe bulaşmadığından emin olarak ciddi bir karşı çıkış yaptı da, ilk kez Ak Parti'nin kendisini hedef alan bir oyundan kurtulduğunu görebildik. Başkalarına da örnek olmalı bu davranış.

Hemen herkesin tavrını anlayabiliyorum da, Ak Parti'nin biraz sonra itilecek taburenin üzerine kendisi çıkıp başını ipe uzatmasını... İşte onu anlayamıyorum

Kaynak: Yeni Şafak