Diyarbakır tenceresinde pişen yemek

Birçok kesim tarafından "tarihi" olarak nitelendirilen, bazıları için " şüpheli" olarak tanımlanan, Erdoğan- Barzani yakınlaşmasından dolayı keyfi kaçanlar için ise "kötü bir anlaşma" olarak lanse edilen 16 Kasım 2013 tarihinde Mesud Barzani'nin Türkiye Kürtlerinin başkenti olarak bilinen Diyarbakır'a yaptığı ziyaret, bazı kasıtlı ve yoğun çağrışımları ve sembolleri içinde barındırıyordu.

Barzani, "Türkiye Kürdistan'ı" olarak isimlendirilen bölgeleri görmek amacıyla ülkeye kara sınırından girmeyi tercih etti. Ziyaretinde özel Kürt kıyafetiyle ona eşlik eden önemli bir isim ise, şarkı söylemesi yasaklandıktan sonra ülkeden ayrılan ve 37 yıl boyunca hiç gelmeyen Kürt asıllı Türkiyeli şarkıcı Şivan Perver'di. Ziyaret kapsamında 300 Kürt gencinin toplu düğününe de katılan Mesud Barzani'nin şüphesiz Başbakan Erdoğan'la buluşması ziyaretin en önemli başlığıydı. Her iki liderin konuşmasındaki temel eksen, karşılıklı çıkarların korunması, barışın sağlanması ve Türk devleti ile radikal Kürtler arasındaki krizi bitirmek ve Kürtleri Türkiye ile gerçek anlamda bütünleştirmek için çaba sarf etmek şeklindeydi.

Ziyaretin kapsamında bazı önemli bazı tartışmalar da vardı. Türkiye ile PKK arasında gidip gelen anlaşmaların kaderi, Suriyeli Kürtlerin durumu ve herhangi bir muhalif gruba katılmaları olasılıkları, Suriye'deki demokratik Kürt partisinin pozisyonu – ki parti liderleri Kürt bölgelerinde özerk bir yönetim kurmayı planladıklarını ifade ediyorlar! – önemli tartışma konuları arasındaydı. Tüm bu envanterler, Diyarbakır'da Erdoğan- Barzani tenceresinde pişenleri gösteriyor. Ancak daha derin bakış açılarına göre, Diyarbakır tenceresinde kokusu daha sonra ortaya çıkacak olan bazı gizli yemekler de var.

Diyarbakır ziyaretine farklı açılardan bakıldığında dikkat çeken sorulardan ilki şu: Bu ziyaret, Türkiye'nin son zamanlarda Irak ile ilişkilerinde çizdiği haritanın neresinde bulunuyor? Irak Cumhurbaşkan vekili Hazir Hazai ile Türkiye cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Washington'da bir araya gelmesinden bu yana kayda değer gelişme gösteren ilişkiler, Ahmet Davutoğlu'nun Irak ziyareti, Iraklı liderlerle buluşması, Maliki'yi Türkiye'ye davet etmesi, öncesinde Irak dışişleri bakanının yapacağı Türkiye ziyareti, Mesud Barzani ziyareti için ne anlam ifade ediyor?

Diğer bir soru da, Türkiye'nin açık ve net bir şekilde Irakla olan ilişkilerinde yeni bir sayfa açma arzusunu anlamayla alakalı. Bir yandan Maliki hükümetiyle, diğer yandan Irak Kürt bölgesel yönetimiyle özellikle de Mesud Barzani ile köprüleri sağlamlaştırma çabaları, Türkiye'ye bağımsız petrol ihraç etme olasılığını konuşmak ve Türk hükümet bankalarında mevduat fonu açılması gibi girişimlerde bulunma arzusu bağlamında Türkiye'nin Irak'a doğru giden yol haritasını nasıl okumak gerek? Aynı şekilde Türkiye'nin Irak bölgesel yönetimi ile ilişkilerinin seyrinde bir tutarlılık ve uyum gözlenebilir mi? Yoksa bu durum, her iki tarafında oynadığı ve Türkiye'nin çıkar çatışmasında daha az hasarla ve daha çok karla çıkmasını hedefleyen bir iskambil oyunundan başka bir şey değil mi?

Bir diğer soru Mesud Barzani'nin bu ziyaretle,  kendisine karşı Erdoğa'nın Maliki ile beraber yapacağı olası bir saldırıyı önleme hedefi olup olmadığı. Maliki cephesiyle ilişkisini güçlendirmek isteyen Türkiye, karşılığında Maliki'ye muhalif olan Sünni Kürt cephesini feda edebilir mi? Barzani şu an Türklere ne sunabilir? Türk sokaklarında son zamanlarda gerilimlerin yaşanması, Mısır İhvanı'nın düşüşünden sonra Türkiye'nin Ortadoğu'daki pozisyonunun geri plana düşmesi ve bölgesel rolünün azalması, Suriye konusunda askeri bir belirleyicilik elde edememesi karşısında Barzani ne gibi bir rol üstlenebilir? Örneğin, Türkiye'deki Kürtleri her hangi bir kaostan uzak tutabilir ve ayaklanmalarını engelleyebilir mi? Veya onların herhangi bir muhalif gruba katılmalarını engelleyebilir mi? Bunun yanı sıra, Suriyeli Kürtlere, Türkiye'nin liderlik ettiği bir uzlaşmanın içinde yer almaları konusunda baskı yapabilir mi? Daha da önemlisi bağımsız bir hükümet taleplerinin ve bölünme arzularının önüne geçebilir mi? Ayrıca Bağdat'taki merkez hükümet aracılığıyla Irak- Türkiye boru hatlarından düzenli petrol akışı olacağını taahhüt edebilir mi?

Eğer Diyarbakır tenceresinden Barzani'nin payına düşen bunlarsa, Barzani tüm bunları başarabilecek güce sahip mi? PKK, Barzani- Erdoğan anlaşmasına itaat edecek mi? Çünkü PKK şu an, on yıllardır verdiği kurbanlara rağmen Türkiye ve Suriye'deki Kürt liderliğinin, Irak'ta Barzani'nin çıkarları doğrultusunda tedricen ayaklarının altından çekildiğini düşünüyor.  Peki, Erdoğan, Türkiye'deki ulusalcıları heyecana düşürmeden Barzani'ye neler sunabilir? Türkiyeli Kürtler için gerçek bir uzlaşı planı hazırlayabilir mi? Daha da önemlisi Kürtlerin Türk siyasetinden gerçek anlamda ve dengeli bir şekilde söz almalarını kabul edebilir mi?

Erdoğan için başka sorular da var. Mesela, Türkiye'nin Kürt bölgelerinde yaşayanların hassasiyetlerini kabul edecek mi? Ki bunların arasında dil, bazı ilkeler ve on yıllardır reddedilen bir takım talepler bulunuyor. Bunun dışında Erdoğan'ın elinde, Irak Kürdistan yönetiminin iktisadi bağımsızlığını elde etmesi için bir destek paketi olacak mı?

Türk başbakan, Irak Türkmenlerinin, yaşadıkları yerlerde, özellikle de Kerkük'te, Kürtlerin kendilerine karşı propagandist eylemleri nedeniyle maruz kaldıkları sorunlar karşısında nasıl dengeli, ahlaki ve ulusalcı bir tavır sergileyecek? Bunun Barzani ile olan ilişkilerinde etkisi nasıl olacak? Ya da Erdoğan Kürtlerle yapacağı başarılı anlaşmaların çıkarları için Türkmenlerden vaz mı geçecek? Veya Türkmenlerin bu yeni düzenin içinde yerleri nerede olacak? Türkmenler zorla da olsa Araplarla bir ittifak içine girip merkezi hükümetin içinde eriyip yok mu olacaklar? Yoksa Kürt akranlarıyla karışıp gidecekler mi?

Olayın küresel boyutu da çok önemli. Amerika ve İsrail, Diyarbakır'daki tencerede pişen yeni ilişkilerin neresinde duruyor? Bu yemeğin aşçısı Sam amca, pişmesi için gereken ateşi sağlayacak olan da Tel Aviv olabilir mi? Yoksa bu iki taraf yalnızca uzaktan bakmayı mı tercih ederler? Eğer Bu yeni düzen, Amerika'nın lütfuyla hareket etmeye başladıysa, İran'ın "kritik" nükleer programı hakkında hazırlanan başka bir düzenekle doğrudan bir ilişki içinde olabilir mi? Ve bu yeni sistem bölgedeki kaosu bitirip, yeni bir jeo siyasi sistem getirebilir mi? Irak merkezi hükümetinin, Türkiye ile ilişkilerinde baskı unsuru olabilecek bu yeni düzen karşısında nasıl bir tavır takınacağı da başka bir soru.

Ortaya dökülen bu kadar çok soru, birçok ihtimali doğuruyor.  Bu ihtimaller de genelde bölgenin geleceği için, özelde ise Türk- Irak ilişkileri için yeni senaryoların ortaya çıkmasına yol açıyor. Diyarbakır'da pişen yemeğin gerçekte ne olduğu, bu ihtimallerin ne kadarının barındırdığını ve muhtevasını tespit etmeden bir senaryonun arkasında durmak zor. Belki de PKK, Barzani'nin bu yeni düzeneğinden mutlu değil ve silahlı eylemlere geri dönerek uzlaşma masasını alt üst edecek. Daha da önemlisi düzeneği tamamen bozarak Barzani'nin Kürtleri kontrolü altında tutmasını engelleyebilir.

Kürtlerin Irak Türkiye Suriye İran veya dünyanın her hangi bir yerinde güven ve huzur içinde yaşamalarını, Bu yüzden Türkiye'nin sorunları çözmek ve karşı karşıya kaldığı zorluklarla başa çıkabilmek işçin arayış içine girmesinin en doğal hakkı olduğunu düşünürken, Iraklıların haklarını veya sonuca ulaşmak için köprü olarak kullanılacak olan diğer kimliklerin haklarını görmezden geliniyor. Irak'ın bileşenleri için gereken haklar ise, bu bileşenlerin ulusal çıkarlara uyumluluğu ölçüsünde belirleniyor.

Kaynak: Panorama
Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız