İran politikamız başarısız mı oluyor? Geçen ay ABD'deyken bana bu soruyu tekrar tekrar sordular. Birkaç yıldır diplomatik yolu izliyoruz; dört güvenlik kararı aldık, ama yine de İran rejimi hâlâ yeni santrifüjler kurmakla meşgul.
Diplomatik yol işlemeli, zira alternatifler korkutucudur. İran politikamızın hâlâ işe yarayabileceğini düşünüyorum. İran rejimi zamanın kendi lehlerine olduğuna inanıyor olabilir, ama İran ekonomisinin durumu böyle demiyor. Keza İran'ın zenginleştirme programının durumu da. Rejim yıllardan beri gerçekte olduklarından daha ileri bir aşamada olduklarını iddia etti, hâlâ da bu iddialarını sürdürüyor. Zenginleştirme, öğrenmesi zor bir teknolojidir ve değerlendirmemiz, İran'ın bu teknolojiyi öğrenene kadar önünde hâlâ uzun bir yol olduğudur.
Bu nedenle açık bir seçenek sunmaya devam edeceğiz: BM kararlarına uy ve uluslararası topluluğun bir parçası ol; ya da ihlal etmeye devam et ve giderek artan siyasi ve ekonomik izolasyonla karşı karşıya kal. Bu seçim zaman içinde, alınan her yeni yaptırım kararıyla, daha fazla tedbir almak için imzalanan her yeni AB anlaşmasıyla ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı IAEA'nın hazırlayacağı her yeni kritik raporla giderek daha da sertleşecek. IAEA kısa süre önce böyle bir rapor yayımladı. Raporda, İran'ın IAEA denetçileriyle işbirliği yapmadığı söyleniyor. İran'ın nükleer planlarının iddia ettikleri gibi sadece sivil amaçlı değil askerî amaçlı olduğunu gösteren belgeleri açıklamayı reddetmesi, raporda endişe verici olarak nitelendiriliyor. Devam eden nükleer yeterlik arayışının yanında, İran rejimi Irak ve Afganistan'daki isyancı grupları desteklemeye devam etmektedir. İngiliz ve Amerikan askerlerine, İran'dan gelen teknolojiyle saldırılıyor. Iraklıların kendileri İran'ın müdahalesine ve ortaya çıkardığı sorunlara tepki göstermeye başlamıştır. İran'ın öfkeli masumiyet iddiaları, kanıtlar yığılmaya başladıkça daha da boş bir hal alıyor.Trajedi olan şu ki, olayların böyle olmasına hiç gerek yoktu. İran, uluslararası topluluğun büyük uluslarından biri olmalıydı. Tarihi var, kültürü var ve stretejik önemi var -bu da demektir ki hiçbir sivil kullanımı olmayan bir nükleer program izlemeyip terörizmi desteklemiyor olsa tüm dünya kendisine kucak açacaktır.
Dünyanın, sorumlu, aktif, bölgede ve ötesinde kendi ağırlığını taşıyan ama bunu halihazırdaki gibi zarar verici bir şekilde yapmayan bir İran'a ihtiyacı var. Ve İran'ın da dünyaya ihtiyacı var. Rejimin sert meydan okuma ve milliyetçilik retoriğinin arkasında, İran'ın yeniden izole hale gelmemesi gerektiği bilgisi var. İran halkı onurlu milletlerinin yeniden toplumun dışına itilmesini görmekten hoşlanmıyor. İran ekonomisi sermayeden, teknolojiden ve pazarlardan soyutlanmaya değil, global ekonominin bir parçası olmaya derin bir ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle İran'a geleceğiyle ilgili açık ve giderek sertleşen bu tercihi sunmaya, yani 'ikili yol' yaklaşımı olarak adlandırılan bu yolu izlemeye devam edeceğiz. Geçtiğimiz hafta sonu bu yönde bir başka adım daha attık. İngiltere Dışişleri Bakanlığı politik direktörünü, Tahran'a gönderdim. Kendisine Alman, Fransız, Çin ve Rus muadillerini ve Yüksek Temsilcisi Javier Solana da eşlik ettiler. İran'a yeni bir teklif götürmek için oradaydılar. Bu İranlılara yaptığımız ilk teklif değil, ama etkisi en kapsamlı olan teklif bu. İran'dan hızlı bir yanıt almaya ihtiyacımız var.
Söz konusu teklifin bir kısmı aslında İran'ın nükleer teknoloji geliştirme çabalarına yardımcı olma yönündeki istekliliğimizi ortaya koyuyor. İran rejimi, halkına, uluslararası topluluğun İran'ı nükleer güç haklarından mahrum etmeye çalıştığını söylüyor. Bunu bir milliyetçilik konusuna döndürdüler. Ama kendi insanlarına karşı dürüst olsalar, bunun tam aksinin doğru olduğunu söylemeleri gerekecek. Haziran 2006'da E3+3'ün altı ülkesi, Tahran'a son model teknolojiyi kullanan nükleer güç santralleri kurma teknolojisini teklif etti. İran hükümeti bu teklife ilgi göstermedi. Teklife yüz çevirdiler, görünürde hiçbir sivil uygulaması olmayan bir zenginleştirme programına devam ettiler. Amacımız açık: İran'ın nükleer silah geliştirmesine engel olmak istiyoruz. Tahran'da bir rejim değişikliği istemiyoruz. Yeni teklifimiz de çok açık. Teklif, teknolojik ve mali yardım, yasal olarak bağlayıcı yakıt satış garantileri ve radyoaktif atık konusunda işbirliğini içerecek şekilde, modern bir nükleer enerji santrali için İran'ın ihtiyaç duyduğu her şeyi elde etmesine yardımcı olmaya yönelik spesifik öneriler içeriyor. Teklif aynı zamanda, ABD de dahil olmak üzere tüm E3+3 ülkelerinin dışişleri bakanlarından, nükleer zenginleştirme faaliyetlerini askıya alması şartıyla İran ile oturup konuşma önerisini de içeriyor. Teklif birçok potansiyel fayda sağlayacak uzun bir listeyi de kapsıyor. Bunların arasında büyük oranda iyileştirilmiş politik ilişkileri, ticari, ekonomik ve enerji ilişkilerinin geliştirilmesini ve tarım, havacılık ve kalkınma yardımlarının artırılmasını sayabiliriz.
Tahran'a yaptığımız teklif, yaklaşımımızın sadece bir soyutlama ve baskı yaklaşımı olmadığını İran halkına ve dünyaya yeniden hatırlatmaktadır. İran'ın uluslararası topluluğun sorumlu bir üyesi gibi davranmaya istekli olması halinde uluslararası topluluğun İran'a teklif ettiği devasa bir ödül söz konusudur. Katı cezalandırıcı tedbirleri cömert teşviklerle dengelemeye kararlıyız.
İran kurban rolünü oynamayı seviyor. Halkına, dünyanın İran'a adaletsiz davrandığını söylüyor. Lakin İran rejimi kendi bahtsızlığının sorumlusudur. Kendi yolunu kendi çizmiştir: BM'nin taleplerini göz ardı etmek, IAEA ile saklambaç oynamak ve E3+3'ün kendine yaklaşma çabalarına yüz çevirmek. Bir kez daha açıkça ortaya koyduğumuz gibi, İran'ın bir seçeneği var. Yanlış seçimler yapmaya devam ederse, başarısız olan uluslararası topluluğun politikası değil, İran rejiminin politikası olacaktır.
Kaynak: Zaman