Dindarlaşmaya karşı

Bunlara fırsat veren acemilikler, lüzümsuzluklar olmadı değil, ama bunlar demokrasiyi askıya almak için asla yeterli sebep değildir; asıl sebep dindarlaşmadır. Bundan önceki birkaç yazıda muhtıranın diğer maddelerini bu anlayış çerçevesinde irdelemiştik, bu yazıda da son üç maddeye bakacağız. "16- Tarikatların denetimindeki finans kuruluşları ve vakıflar aracılığıyla ekonomik güç haline gelmeleri dikkatle izlenmelidir." Bu maddeye göre finans kuruluşları ve vakıflar tarikatların denetiminde ve bunlar sayesinde, istenmedik ölçüde dindar olmuş bazı şahıs ve şirketler zenginleşiyor, ekonomik güç haline geliyor. Bu kadar eğrinin neresini, nasıl doğrultursunuz? Ellerindeki irtica raporu baştan sona böyle saçmalıklarla dolu idi. Faizsiz finans kurumlarını kast ettikleri anlaşılıyor; bu kurumların sahipleri belli, bunları tarikatların denetiminde görmek körlüktür. Vakıflar da böyledir; elbette tasavvufla ilgili Müslüman şahıs ve grupların da vakıfları vardır, olacaktır, olmalıdır; ama bunlar sayesinde ekonomik güç haline gelmiş rejim karşıtı bir güç yoktur. Bu ülkede Kemalistler, masonlar, hortumcular, Batıcılar? ekonomik güç haline geliyorlarsa ülkenin öz evlatları olan diğer kesimlerin ekonomik güç haline gelmeleri ne hakla engellenmek isteniyor. Ülke menfaati sözkonusu ise bu kesimlerden hangisi bu amaca daha çok hizmet etmektedir? "17- Laiklik aleyhtarı yayın çizgisi olan TV kanalları ve özellikle radyo kanallarının verdikleri mesajlar dikkatle izlenmeli ve bu yayınların Anayasa'ya uygunluğu sağlanmalıdır." Rejimin vazgeçilmez nitelikleri cumhuriyet, demokrasi, sosyal hukuk devleti ve laikliktir. Muhtıranın 17. maddesi yalnızca radikal laikliği vazgeçilmez ilke olarak alıyor ve başta "hukuk devleti" olmak üzere diğer nitelikleri yok sayıyor. Eğer böyle olmasaydı, demokratik hukuk devletinde düşünce ve basın hürriyetini nelerin, nasıl kısıtlayacağı bilinir, kanunların suç saymadığı ve savcıların dava açmadığı beyanlar "engellensin" diye talimat verilemezdi. "18- Milli Görüş Vakfı'nın bazı belediyelere yaptığı usulsüz para transferleri durdurulmalıdır." Böyle bir vakıf varsa ve belediyelere usulsüz para aktarmışsa devletin denetim ve yargı organları vardır, harekete geçer ve gerekeni yaparlar. Onlar yapmamışlarsa kanuna ve hukuka aykırı bir şey yok demektir ve bu konuların takibi, denetimi askere düşmez. Sonuç: 28 Şubat yanlış bilgilere dayanarak din özgürlüğünü kısıtlamak için yapılmış bir hukuk dışı darbedir, askerin siyasete müdahalesidir, hiçbir ülke meselesine çözüm getirmemiş, aksine ülkeyi perişan etmiş, büyük zararlara uğratmıştır.