Din istismarı da kötü, şehid istismarı da...

Din istismarı da kötü, bayrak istismarı da şehid istismarı da...

Din istismarı kötü bir şeydir. İster siyaset için kullanılsın, ister ticaret için. “Dini kullanmak” anlamına gelen istismar kötüdür. Samimi dindarlar, bunun dine karşı da büyük bir günah olduğunu bilirler. Din de, Allah için olmayan davranışları “riya” diye niteler. Riya gösteriş demektir ve dini bir görevi, birisine yaranmak için yapmak ve ondan bir çıkar sağlamak demektir. Hazreti Peygamber, böyle gösteriş için birisine yardım edenin, ilim öğretenin, hatta cihad yapanın yüzüstü cehenneme götürüleceğini bildirir.

İstismar başka şeyler için de kötüdür.

İstismarda bir hesap vardır, aldatma vardır, samimiyetsizlik vardır, insanların değer verdiği şeyi kullanmak vardır.

Bayrak istismarı da kötüdür, sembol isimlerin istismarı da kötüdür.

Ve şehid istismarı da kötüdür.

Hele şehid istismarı, göz yaşından çıkar üretmektir.

Yüreklerdeki yangını sömürmektir.

Bazı yörelerde, taziye evlerinde para ile ağıtçı tutulurmuş. En yakıcı ağıtları söylesinler ve gelen gidenin içi yansın...

Bence, bu paralı ağıtçılık bile şehid istismarından daha kötü değildir.

Açıkça söylüyorum, memleketimizde her şeyin istismarı yapılıyor maalesef.

Hele şimdi siyaset zamanı...

İnsanların elindeki oyu bir şekilde almak lazım.

İş böyle bir cingözlüğe dönünce, artık kutsal kalmıyor. Her şey oy takası için malzeme haline dönüşüveriyor.

Ben, din istismarı, bayrak istismarı, sembol isimlerin istismarından sonra şu sıralar şehid istismarının memleket için çok yakıcı olduğunu düşünüyorum.

Şehid cenazesinde slogan atmalar...

Şehid cenazesinde bir siyasi görüş adına işaretlerde bulunmalar...

Bakın bakalım analar slogan atıyor mu?

Bacılar, kardeşler, yavuklular, eşler, çocuklar slogan atıyor mu bakın bakalım...

Onlar sessiz, onların yürekleri kanıyor, gözlerinden yaş olup akıyor. Onlar durgun. Onlar acılı. Onlar yanıyor. Onlar tabutlarla kucaklaşıyor. Onlar, tabutu durdurabilir miyim, bu gidişin duru durağı yok mu acısıyla kavruluyor.

Öte yanda bağırışlar...

“Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar...”

O “gayrısı”nın içine bütün bir istismar güruhu giriyor.

Bize soruyorlar. Gazeticiyiz, yazarız ya...

-Bu terör, bu illere, ilçelere düşen şehid yangını falanca partiye yarar mı? Falanca parti bundan oy kaybeder mi?

Ne kötü hesaplar bunlar!

Bize soruyorlar, gazeteciyiz, yazarız ya:

-Yoksa bu terör işi öteki hesapların bir parçası mı? Öteki hesaplar, yani iktidar mücadelesi... Falancaları düşürmek için kolları sıvadık ya... Falancalara cumhurbaşkanı seçtirmemek için herkes üzerine düşeni yapıyor ya...

Ne utanmazca tezgahlar bunlar?

Asker bile tartışılıyor.

-Bu işlerde kim ölüyor kim ölmüyor hesabı yapılıyor. Yoksa çocuklarımız bir büyük kurguda kurban mı seçiliyor?

İş bunları konuşmaya kadar geldi.

Niye geldi, çünkü işin bir ucuna istismar pisliği, şehidleri çıkar için kullanma cingözlüğü bulaştı.

Hadi bir cesaret edip, şehid anasına onu da sorun

-Bu seçimde kimlere oy vereceksin hanımefendi? Bak evladın öldü, bundan kimler sorumlu?

Kasap et derdinde koyun can derdinde..

Biri evlad derdinde, öteki onun elindeki oyu almak derdinde...

Bu çok kötü bir şey .

Daha çok cenaze gelsin köylere kentlere, daha çok oy aksın falanca partiye... Falancalar daha çok yıpransın...

Bu denklem, kahrolası bir denklem. Bu denklem, çok vahşi bir denklem.

Hani insanın,

“Bırakın ağlayalım, diyesi geliyor. Bırakın göz yaşlarımız arı duru aksın. Göz yaşlarımıza kir bulaştırmayın. Hesap karıştırmayın.” diyesi geliyor insanın.

Biz bir daha “12 Eylül öncesinde kan gövdeyi götürürken 13 Eylül'de her şey birdenbire neden durdu?” sorusunu sormak istemiyoruz.

Biz “İhtilal kararı bir yıl önceden verilmişti, ama ortam yeterince olgunlaşsın diye bir yıl beklenildi” gibi spekülasyonlarla kahrolmak istemiyoruz.

Biz, bazı kurumların arı duru, hesapsız, güvenilir, yıpranmamış, siyasi katakulliler içine girmemiş kalmasını istiyoruz.

Biz bazı duygularımızı korumak istiyoruz.

Bazı mukaddeslerimizle oynanmamasını istiyoruz.

Biz , bazı şeyler yıkılırsa, onun altında bütün bir memleketin kalacağı gibi bir endişe taşıyoruz.

Biz başka bir şey değil, annelerin göz yaşına saygı istiyoruz.

Son olarak şunu hatırlatmak istiyorum:

Bir şehide kendi kardeşimiz gibi bakarsak, kendi evladımız gibi bakarsak belki doğruyu daha kolay buluruz. Belki istismarın yürekler için nasıl bir yük olduğunu daha iyi kavrarız.

Çünkü evlad acısını hissetmek ile farklı bir şeydir istismar... Farklı damarlardan beslenir. Biri iyilik damarından, diğeri kötülük damarından... Öyle değil mi?