Devrimden seraba: Tunus'ta ne değişti?

Fransız sömürgesinden kurtulurken haklı ya da haksız adını 'büyük savaşçı' olarak yazdırıp Atatürk'ün izinden...

Fransız sömürgesinden kurtulurken haklı ya da haksız adını ‘büyük savaşçı’ olarak yazdırıp Atatürk’ün izinden gittiğini söylerken yolun sonuna bir diktatör olarak gelivermiş Habib Burgiba’nın kaderi, kendisini sivil darbeyle deviren halefi Zeynel Abidin Bin Ali’nin de kaderi oldu. Tunus, demokratik vaatlerle gelen Bin Ali’yi 23 yıl sonra sırtından bir ‘zorba’ olarak attı. Laik kimliğiyle Arap âlemine model ülke diye sunulan Tunus’un isyanı da despotu bol bölgeye model oluverdi. Adı ‘Yasemin Devrimi’ konuldu. Çok cilalı ve iddialı bir tanım. Gerçekten olup biten bir devrim mi? Rejim değişmedi, ordunun desteğini çekmesiyle rejimin tepesindeki adam uçtu, o kadar. Meclis Başkanı Fuad Mebaza yasa gereği geçici devlet başkan olurken Bin Ali’nin gölgesinde 12 yıl başbakanlık yapmış Muhammed Gannuşi, ‘sadık’ muhalefetle milli birlik hükümeti kurarak öfkeyi tımar etmeye çalışıyor. Bin Ali’nin adamları hâlâ dümende. Yapılan gemiye muhalefetten birkaç tayfa almaktan ibaret.

Eskiler baki
Sokaklardaki 2. perde, “Biz sahte demokrasi için isyan etmedik. Sahte muhaliflerle hükümet istemiyoruz” sloganıyla açılmıştı ki ordu tanklarla köşe başlarını tutup afişi indirdi: “Oyun bitti.” Bir şey devrildi ama netice henüz bir devrime çok uzak. Devrim için daha çok yol var. Temel sorun sokakların örgütlenmemiş olması. Kolay değil, Bin Ali 23 yılda tüm muhalif damarları kökünden kazıdı. Haliyle ortada lideri belli, ne istediği belli ve ne yaptığı belli bir halk hareketi yok. Her şey spontane. Sonuçta düne kadar Bin Ali’nin mecliste tek parti görünümü vermemek için dağıttığı kırıntılarla yetinen muhalif partilerin altına birer minder atıldı. Birlik hükümetinde muhalefette yıldızı parlayan İlerici Demokratik Parti (PDP) lideri Necip Çebi’ye Kalkınma Bakanlığı, solcu Tecdid lideri Ahmet İbrahim’e Eğitim Bakanlığı, solcu Demokratik Emek ve Özgürlükler Forumu (FTDL) lideri Mustafa Cafer’e Sağlık Bakanlığı münasip görüldü. Bu üç parti dışında iktidardaki Demokratik Anayasal Birlik’in (RCD) yüzde 20 kotayla vekillik bahşettiği 4 parti de zaten rejimle barışıktı.

Yasaklılar dışarıda
Rejimle hesaplaşan ‘gayri resmi’ siyasetin üç önemli hareketi Raşid el Gannuşi’nin liderliğindeki İslamcı Nahda, solcu Munsif Marzuki’nin liderliğindeki Cumhuriyet Kongresi (CPR) ve Komünist Partisi (PCOT) ‘milli birlik’ten dışlandı. Londra’da sürgün yaşayan Gannuşi dönüp ‘milli birlik’te yer alma arzusunu dile getirmişken Paris’te meskûn Marzuki 2 ay içinde yapılması gereken devlet başkanlığı seçiminde adaylığını ilan etti. Ama alınlarına vurulmuş ‘yasadışı’ damgası henüz silinmiş değil. Gannuşi’nin işi daha da zor. Zira Bin Ali’nin İslamcıların başının ezilmesi politikasına Tecdid ve FTDL açık destekçi, PDP ve CPR zımnen destekçi, PCOT ise müteredditti. Liberalizme uzak, solculara yakın ve demokratik çoğulculuğa inanan Gannuşi’ye karşı sağdan ve soldan rezervler var. Bin Ali’nin ‘laikçi’ sopayla ezdiği Nahda, Arap dünyasının en barışçıl İslamcı siyasi hareketi. Bu yanıyla Nahda siyasetin normalleşmesi için bir şans. Mevcut tabloda herhangi bir muhalif liderin kitleleri sürüklemesi zor. Sonuç olarak ‘gerçek muhalefet’ ittifak kurup değişim sürecini zorlamazsa ‘devrim’ bir seraba dönüşebilir. Sömürgeciliği bitiren süreçteki gibi tüm bölgede siyasi kurtuluş için arzulanan ikinci intifada da hayal olur.

Kaynak: Raikal