Devrimden bir yıl sonra Libya

Libya devriminin başlamasından bir yıl sonra ülkede bugün bir yandan NATO'nun devrimin başarılı olmasındaki rolüne, diğer yandan geçiş sürecine nokta koymanın gecikmesine yansıyan kabile çekişmelerinin çözümündeki acizliğe yoğunluk veriliyor.

Arap gerçeğine kafa yoranlar NATO'yu şeytanlaştırmak ve yeryüzündeki bütün kötülüklere eşdeğer olarak görmek dışında bir şey yapmıyor. Onlara göre Libya'daki NATO müdahalesinin Arap dünyasını, mukadderatını ve özellikle de petrolünü ele geçirme amaçlı daha geniş bir plandan ayrı tutulması mümkün değil. Bu kimseler uzun devrimci(!) aile yönetimleri boyunca Arap toplumlarında yer aldıkları için ağırlıkları olmadı.

Oysa bu görüşün sahipleri Saddam Hüseyin'den Muammer Kaddafi'ye ve diğer Arap liderlerine kadar bütün Arap rejimlerinin hayali projeler ve 'gerçek' savaşlarla bu devrimleri(!) heba ettikleri gerçeğini tartışmıyorlar. Devrimler hayali proje ve savaşlarla heba edilirken bu ülkelerdeki nüfusun yaşam standartları uluslararası göstergelerin en alt basamaklarında yer alıyor. Bu kimseler Arap hükümetlerinin dışarıya düşmanlık atfetmek düşüncesine dayanarak sloganlara gerçeklik vermek adına kendi toplumlarını yıkıma uğrattıklarını kabul etmiyorlar.

Kurucu meclisin oluşturulması, anayasa referandumu çağrısında bulunmaya veya parlamento seçimlerini yapma noktasında geç kalmasına karşın bütün suçun Libya'da iktidardaki geçici kurumlara atılması konusuna gelince; bu suçlamayı dillendirenler somut gerçeklere dayanmaktalar. Bu somut gerçekler, tıpkı silahlı devrimci grupların yaptığı gibi devrim sırasında kurulan yapı ve kurumların kendi başlarına derinleşmeye ve köklerini yerleştirmeye bırakılmasının hata olduğunu gösteriyor. Silahlı devrimci grupların her birinin bir çevresi, bölgesi veya kenti var. Aralarında bağlantı kuracak hiçbir ortak siyasi program veya gelecek vizyonu bulunmuyor.

Trablus, Beni Velid ve ülkenin diğer kentlerinde patlak veren ve hızlı bir dozla yayılan çatışmalar, devlet organlarının zayıflığının, otoritelerin parçalanmışlığının, devrimde belirli rol oynayan aşiretlerin ve yerel yüzlerin kamu yönetimi ve araçlarında yer işgal etmelerinin sonucundan başka bir şey değil.

Bütün bunlar devlet kurumlarının yeniden yapılandırılmasında ve bir araya getirilmesinde gecikmeye yol açıyor. Libya Ulusal Geçiş Konseyi içindeki anlaşmazlıklar ve hükümetin ülkenin günlük işlerini idare etme noktasında karşılaştığı zorluk, hiç evirip kıvırmadan yeni Libya'nın diktatörlüğün kucağından zor ve karmaşık şekilde çıktığını açıklayan meselelerdir. Bu çıkış, kandan, şiddetten, bölgesel ve aşiret çekişmelerinden yoksun olmayabilir. Bu olaylar daimi suretle devrimcilerin askerî komutanı General Abdulfettah Yusuf'un öldürülmesi olayının içyüzünün ortaya çıkarılması talebini hatırlatmaktadır.

Libya'daki aşiretçi ve bölgeci oluşumlar arasındaki tartışma son bulmayacaktır kesinlikle. Libya, Muammer Kaddafi'nin yönetimi istila etmeden önceki dönemde de idari ve hatta siyasi adem-i merkeziyetçiliğe büyük oranda alışmıştı. Devrimcilerin silahlarına sarılması, çok sayıda devrimci grubun başkent Trablus'tan çıkmayı reddetmesi ve Zentan devrimcilerinin Seyfülislam el Kaddafi'nin kendi elleri arasında kalması yönündeki ısrarı, yerel çekişmelerin derinleştiğinin göstergeleridir.

Bu durum Libya'da ve Arap dünyasındaki değişimleri, hedefi petrol ve stratejik konum elde etmek olan yeni Batı işgali kapsamına koyan bakış açısının bölgede yaşananları açıklamak için yeterli olmadığını öngörmektedir. Buna karşın Libya'nın karşılaştığı büyük zorluklar, şu gerçeği itiraf etmeyi gerektiriyor: Dünyaya dönüş veya despot rejimlerin iptal ettiği tarihin yeniden başlaması, bedelsiz olmayacaktır. Bu bedellerden biri de bugünün Libya'sında gördüğümüz üzere alt kimliklerin uyanışıdır.

Kaynak: Zaman