Devlet olma

Türkiye, Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman aktif ve bütünüyle kendi tercihi olan bir dış politika takip edemedi. Bunu yapabilmesi, büyük devlet olabilmesini gerektiriyordu.

Büyük devlet olma ise her şeyden önce halk-devlet bütünlüğüne, halkın kabullendiği, uğrunda hayatını seve seve verebileceği değerler üzerine oturan ve her zaman için geçerli bir hedef ihtiva eden kapsamlı bir ideoloji sahibi olmaya ve geçmişe dayalı, hâli iyi okuyan, yakın ve uzak gelecekle ilgili çok yönlü planları bulunmaya, araç olarak da sağlam bir ekonomiye bağlıdır. Oysa Türkiye Cumhuriyeti tarihi, devletin halkıyla ve onun değerleriyle savaşı tarihi olduğu gibi, ekonomimizin de nihayet küresel sermayeye eklemlenen, dengeleri borsaya bağlı, üreten ülkelere tüketen pazar olma niteliği değişmiş değildir. "Avrupa'nın en büyük ordusu" diye ünlenen ordumuz ise herkesin bildiği gibi, silahlarını dışarıdan alıyor, onların modernizesini de çok defa İsrail'e yaptırıyoruz. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî bir ideolojisi varmış gibi görünse de, bu ideolojinin nihayet "militan lâiklik" temelinde halkımız ve onun değerleriyle mücadele ideolojisi olmaktan öte geçebildiği tartışma götürür bir konudur. Büyük devlet olma ve aktif bir dış politika takip edebilmenin önemli bir sırrını Musevî yazar Dow Marmur'un 1982 yılında İngiltere'de yayınladığı Beyond Survival ve 1991'de ABD'ye yayınladığı The Star of Return isimli eserlerinde ve modern İsrail'in tarihinde görebiliyoruz.

Dow Marmur, 6 köşeli Davut yıldızının üç kenarının inanç, halk ve ülke olduğunu ifade ile, Yahudiler için Holokost sonrası ana hedef ayakta kalma (survival) iken, ama artık yeni hedefte inanç, halk ve ülke üçgeni içinde İsrail'in merkezî yeri olduğuna dikkat çekmektedir. Ona göre, İsrail'in yeri merkezîdir; çünkü İsrail, Yahudi inanç ve halkının bekasının garantisi olduğu gibi, Yahudiliğin nihaî gayesini de tarif etmektedir. Yahudilik, sadece bir inanç değildir; o, Hz. İbrahim'le başlayan ve Hz. Musa dahil, pek çok peygamberle devam eden Allah ile yapılmış bir ahittir. Bu ahdin de özü şudur: "Allah, şöyle buyurmuştur: 'Ey İsrail! Eğer emirlerime itaat edersen, seni 'vaat edilmiş ülke'ye tekrar yerleştireceğim.'" İşte, İsrail'in varlığı ve bekası, bu ahdin yerine getirilmiş olduğunun, dolayısıyla Allah'ın tarihi yönlendirdiği gerçeğinin şahidi ve Yahudilik dininin doğruluğunun delilidir. Eski Siyonizm, İsrail'i kurmuştur. Modern Siyonizm ise İsrail'in Yahudi inancına delil olma maksadını gerçekleştirme ideolojisidir.

Bu sütunda, dört yıldır defalarca Irak'ın önce fiilî olarak üçe bölüneceği ve sonra da Sovyetler sonrası Afganistan'ında olduğu gibi iç savaş çıkacağı; bu bölünme nihayet "hukukileştirilsin" veya "hukukileştirilmesin" savaşın etnik ve mezhep eksenli olarak bölgeye yayılacağı plan ve senaryolarına ve Irak'taki "direniş"e ve "mezhep çatışmaları"na bilhassa bu açıdan da yaklaşılması gerektiğine dikkat çektik. Şimdi New York Times, "Washington'a göre Irak'ı üçe bölmek için gerekli şartların oluştuğu"nu yazıyor; İngiliz Sunday Telegraph gazetesi, "üst düzey İngiliz subayları"nın Irak için bütün bölge ülkelerini içine çekecek kıyamet senaryolarından söz ettiğini aktarıyor. Bir yandan da ABD İsrail, S. Arabistan ve Ürdün gibi ülkeleri silahlandırdıkça silahlandırıyor. Oysa bütün bu ve başka planların uzun bir geçmişi var. İsrail'de yayınlanan Ha'aretz gazetesinin 6.2.1982 tarihli nüshasında şu haberi okuyoruz: "Bütün Arap ülkelerinin İsrail tarafından küçük parçalara ayrılacağı fikri, İsrail stratejik düşüncesinde tekrar tekrar gündeme geliyor. Meselâ, Ha'aretz'in askerî muhabiri (ve ilgili konuda İsrail'i belki de en iyi bilen) Ze'ev Schiff, Irak'ta İsrail çıkarları için olabilecek en iyi durumun Irak'ın Şiî ve Sünnî devletlerine, bir de ayrı bir Kürt bölgesine ayrılması olduğunu yazmaktadır."

Köklerine bağlı, tarihini, inancını, ülkesini ve halkını kapsayan ideoloji sahibi büyük devletler böyle davranırken, biz masallarla, avuntularla uyumaya, değerlerimizden uzaklaşmaya, iç kavgalarla uğraşmaya devam edelim!

 

Kaynak: Zaman