Devlet Madalya ve Nişanları yönetmeliğinde yapılan değişikliklerden sonra bazı çevreler şiddetle hükümete saldırmaya başladı. Konuyu Meclis’e, mahkemelere taşıyanlar oldu, bazı yazarlar ise köşesinde Cumhurbaşkanına bu karardan vazgeçilmesi için tavsiyelerde bulundu. Basit bir uygulamayı vatan hainliğine kadar vardırdılar. Tartışmalar halen devam ediyor. Sanki iktidarı parmaklarında oynatan bir el muhalefete, işte size malzeme diyor. İddia şöyle: Hükümet devlet nişanlarının üzerindeki Atatürk rölyeflerini (kabartma) ve T.C. harflerini kaldırdı. Bu iddianın bir iftira olduğu, aşağıda kayıtlı satırlar okununca anlaşılacaktır.
24.10.1983 tarihli ve 2933 sayılı Devlet Madalya ve Nişanları Kanununa dayanan 4.7.1988 tarihli ve 13030 Sayılı Yönetmelikte, devlet nişan ve madalyalarına dair bütün ayrıntılar dercedilmiştir. Yönetmelikte “Atatürk kabartması” tabiri bulunmamaktadır. T.C. ibaresi vardır. TC ibaresi de bugüne kadar devletin zirvesi tarafından verilen Cumhuriyet ve Liyakat nişanlarında yoktur. Sadece Devlet Nişanında vardır. Madalyaların şekli bölümünde, “Kompozisyon yüzü kabartma olup, diğer yüzü amaca uygun motifler simgeler” yazmaktadır. Neyin kabartması olduğu da açıkça yazılı değil. Kabartma ile Atatürk rölyefini anlamak mümkün değil. Sokakta “kabartma” kelimesinin ne anlama geldiği vatandaşa sorduğunuzda bu kelimenin Atatürk rölyefi olduğunu kimseden duyamazsınız. Burada T.C. harfleri ve Atatürk rölyefi kullanımının hangi mantığa dayanılarak böyle kullanıldığını anlamak zor. Zira iki Cumhuriyet ve Liyakat Nişana TC harfleri konmamış olup devlet nişanına ise yönetmelikte yazılı olmayan Atatürk kabartmasıyla kompoze edilmiş.
28.10.2013 tarihli ve 2013/5544 sayılı yeni yönetmelikte ise Cumhuriyetimizi temsil ettiği için “ay yıldız” motifi kırmızı beyaz renkleriyle öne çıkmıştır. Bu kompozisyon eski Cumhuriyet ve Liyakat nişanlarında vardı. Muhtemelen onlar değiştirilmemiştir. Bayrağımıza benzeyen devlet nişanındaki kompozisyonun Cumhuriyetimize ait bir işaret olduğu şüpheye mahal bırakmaz. Devlet Nişanı için karar kılınan kompozisyon Türkiye Cumhuriyetinin tarihi geçmişine ait figürlerle tamamlanmıştır.
Olaya bir medeniyet perspektifinden bakılmıştır. Zira devlet nişanındaki figür bayrağın üzerindeki alamettir. Bayrakta T.C. yazmadığı gibi Atatürk resmi de yoktur. Bu durumda, muasır medeniyet seviyesine ulaşmış milletler gibi bizim de devlet ve cumhuriyet nişanlarımızda (Sovyet geleneklerini andıran kişisel figürler yerine) milli sembollerimizin kullanılmış olması tabiidir. Bütün Avrupa devletlerinde genellikle Haç işareti kutsal bir değer olarak bayrak ve devlet nişanlarında kullanılır.
Devlet kurucusunun rölyefi (Atatürk Uluslararası Barış Ödülü gibi) kendi ismini taşıyan nişanlarda kullanılırsa uygun olur. Keza, madalya ve nişanların yönetmeliğinde de nişanlar “amaca uygun motiflerle simgelenir” tabiri yerinde bir tabirdir. Sanırım eskiden 1988 tarihli yönetmeliğe aykırı olarak yapılan değişiklikler bu ifadeye dayanılarak hazırlanmıştır.
Yukarıdaki eski yönetmelik linkinin incelenmesinden de görüleceği üzere, 2933 Sayılı Madalyalar ve Nişanlar Kanununun 13030 sayılı ayrıntılarında “Atatürk kabartması” ibaresi yoktur. Buna rağmen, nişanların ortasına Atatürk kabartmaları mevcut mevzuata aykırı olarak yerleştirilmiştir. Kabartma tabirinin 1988’den sonra Atatürk rölyefi anlamında kullanıldığı literatürümüzde de yoktur. Üç eski nişanın ikisinde T.C. ibaresi de yoktu. Bu nişanları mercekle inceleyip iktidara birer saldırı mekanizması haline getirmek isteyenler de yoktu.
26.10.1983 tarihinde yayınlanan 2933 sayılı madalyalar ve nişanlar kanununun 13. Maddesinde, “Kanunun yayınlanmasından itibaren bir yıl içinde, Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir ve Resmi Gazetede yayınlanır”, hükmünü amir iken yönetmelik ancak 5 yıl sonra 4.7.1988 tarihinde hazırlanır ve 7.8.1988 tarihinde yayınlanır.Sözkonusu kanun yönetmeliğinin 5 yıl gecikmeli olarak yerine getirilmesini de kimse sorgulamaz.
Aynı eleştiri kampanyası kapsamında yapılan yanlışlardan birisi de Haydar Aliyev’in Azerbaycan devletinin kurucu cumhurbaşkanı olarak anlatılmasıdır. Burada Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinin 1918’de kurulduğunu ve ilk cumhurbaşkanının yani kurucusunun Mehmet Emin Resulzade olduğunu hatırlatmakta yarar var. Atatürk’ün karşılığı M.E. Resulzade’dir, Haydar Aliyev değil. Haydar Aliyev Azerbaycan’ın 3. Cumhurbaşkanı olup Celal Bayar’a tekabül etmektedir. (Doğrusunu kaydetmek gerekirse 9. Cumhurbaşkanımız S.Demirel’in ruh ikizidir).
Devlet ve Cumhuriyet Nişanları genellikle dostça ilişkilerin geliştirilmesi ve milletlerin birbiriyle yakınlaşmasını sağlamak gayesiyle yabancı şahsiyetlere verilir. Değerlendirme aşamasında, ödül verilen yabancının siyasi ve tarih görüşü önem arz eder. Mesela, Ruslar milliyetçi duygulara sahip bir Türk’e, üzerinde Lenin’in kabartması bulunan bir madalya verseler, Türk’ün milli duyguları Lenin kabartmalı madalyayı evinin görünmeyen bir yerinde muhafaza ettirir. Aynı durum yabancılar için de söz konusudur. Daha geniş düşünecek olursak, bizim devlet adamlarımız adına vermek istediğimiz ödülleri kabul etmeyenler de olabilir. Örneğin, 1992 senesinde “Atatürk Uluslararası Barış Ödülü” Güney Afrika Cumhurbaşkanı Nelson Mandela’ya verilmek istenmişti. Basında çok yazıldı çizildi. Ancak Mandela bu ödülü kabul etmedi. Yaptığı çıkış bütün dünyanın nazarlarını Türkiye üzerine (menfi olarak) çevirdi. Bu kararına herkes kendi zaviyesinden bir sebep yakıştırdı, ancak zamanında tedbir alınmaması sebebiyle hata önlenemedi.
Mandela olayı bize, yabancılara Devlet Nişanları verirken daha seçici ve dikkatli davranmamız gerektiğini de öğretti. Konuyu hassasiyetine binaen Azerbaycan Cbşk. İlham Aliyev’e verilen ödüle getirecek olursak, Sn. Aliyev’e nişanı vermeden önce şu ihtimalleri göz önünde bulundurmamız lazım idi.
Bu zat, iki devlet bir millet sloganını yıllardır tekrarlar, ancak basit bir vize konusunda bile Rusya’nın gerisinde kalarak vatandaşlarımıza zorluklar çıkaran, hatta, Türkiye Ermenistan’la futbol maçı yaptı diye Bakü Müdafaasında şehit düşen 1130 Kafkas İslam Ordusu askerlerinin Türk Şehitliğinde bulunan anıttaki bayraklarını kaideleriyle birlikte söktüren bir devlet başkanı. O makamda olmasını şehitlere borçlu olduğunun farkında bile değil. Bizden uzak durmayı tercih eden bir kardeş ülke Prezidenti. İ.Aliyev, Atatürk’ü sevmediğini ima etse ve “bana tevcih edilecek Devlet Nişanında Atatürk’ün resminin olmasını istemiyorum” dese işin içinden nasıl çıkılacak? Tek millet deyip ardından kendi milletine vize uygulayan başka bir devlet başkanı var mı? Bu ihtimalleri de göz önünde bulundurmamız lazım, ki ikinci Mandela olayını yaşamayalım.
Öte yandan, yabancılara Atatürk kabartmalı devlet nişanları hediye etme düşüncesi muhatabına göre farklılık arz eden göreceli bir konudur. Sürprizlerle karşılaşılmaması için yönetmelikte “amaca uygun motiflerle simgelenmesi” ibaresi eklenmiştir. Bu tabir Atatürk rölyefli nişanlar için de geçerlidir. Zira, devlet nişanlarının şeklini muhatabının düşünce yapısı belirler. İngilizler bu konuda çok esnek davranırlar. Sayın Cumhurbaşkanımıza, Londra resmi ziyaretleri sırasında takdim ettikleri nişanlarda haç figürü çıkartılmıştır. Kimse bu tasarrufu büyütmemiştir.
Yeri gelmişken kaydetmekte yarar gördüğüm hususlardan birisi de devlet nişanlarına insan rölyefi koyma geleneği genellikle SSCB ve ardılı ülkelerde uygulanmaktadır. Batı ülkelerinde bu tarz nişanlarda umumiyetle kutsal ve milli figürler kullanılır. Mesela, İngiltere’nin en büyük devlet nişanlarının birisinde “Allah ve İmparatorluk için” yazar.
Bugünkü manada devlet liyakat nişanları Birleşik Krallık tarafından 19. asırda icat edilmiş bir gelenektir. Keza, Osmanlı Armasını da ilk olarak Sultan Abdulmecid’e hediye eden Kraliçe Viktorya’dır. Nişan ve Madalyaların onlarca belki yüzlerce çeşidi vardır.(Bunlardan en ilginç olanı Kraliyet Dizbağı Liyakat Nişanıdır (order of the garter). Bu nişanın Atatürk’e de verildiğini Yakup Kadri Karaosmanoğlu “Politikada 45 yıl” adlı kitabında anlatır. Nişanların üzerlerindeki figürler kim adına verildiğine, muhatabına ve konusuna göre değişiklik arz eder. İngilizler nişanı günün şartlarına göre değiştirebilirler. Bu tasarruf İngiliz kamuoyunu rahatsız etmez, eleştirilmez. İtiraz etmemek Kraliçeye itimadın bir göstergesidir. Batıda devlet nişanları genellikle dini ve milli olaylara delalet eden figürlerle tamamlanır.
İngiltere’de her yıl Kraliçe İkinci Elizabeth 300’e yakın kişiye madalya dağıtır. Bu ödülleri alanlar İngiltere’de ve İng. Milletler Topluluğunda bir üst sınıfa yükselirler, selam vereni çok olur, işleri suhuletle yürür. İngiltere’de madalya ve nişanlarla ilgili kültür çok ileri seviyelerdedir hatta okulları bile vardır. İnsanları sosyal hayatta değil mahkeme önünde eşit görürler.
SSCB döneminde de, asker, bürokrat ve politbüro üyelerine bu madalya ve nişanlardan bol bol dağıtılmıştır. Rusya ve İngiltere’de milli gün ve bayramlarda emekli askerler, görev sırasında aldıkları nişanları yakalarına takarlar ve boş yer kalmaz. Burada nişanların emeklilik hayatında dahi insanları büyüleyen bir tesire sahip olduğunu anlıyoruz.
Aynı tarihlerde Osmanlı Padişahları da bu görkemli geleneğin etkisinde kalmışlardır. Londra Elçiliği Katibi Cemal Esat Bey hatıralarında, Londra Büyükelçisi Muzurus Paşa’nın 2. Abduhamid’ten bir Nişan almak için gelen giden heyetlere ricada bulunduğunu kitabında kaydeder.
Cumhuriyet tarihinde bu nişanlardan Dışişleri Bakanlığı üstün Hizmet Ödülü ve Nişanları bazı dönemlerde cömertçe dağıtılmıştır. Kimler almamış ki…Cavit Çağlar…vs..vs. Bu yüzden sevimsiz birileriyle aynı kareye girmemek için dağıtılan devlet ödüllerini reddenler de olmuş. 28 Şubat sürecinde bu ödül iki senede toplam 82 kişiye verilmiş olup daha önceleri ve müteakip senelerde bu rakam 3-5 kişi ile sınırlı kalmıştır. Bu da üstün hizmet nişanları dağıtılırken kriterlerin ita amirlerine göre değişkenlik arz ettiğini ve bu uygulamaya dair analitik bir yönetmeliğin bulunmadığını göstermektedir.
Peki ülkemizde madalya ve nişan yönetmeliği değişti diye bütün bu yaygaralar neden koparılıyor? Bunun sebebi çok açık. Atatürk siper alınarak iktidara ateş etmek daha kolay olduğu için. Bu zaviyeden saldırdıkça taraftar da artmaktadır. Saldırılar için Madalya ve Nişanlardaki yönetmelik değişikliği bahane. Yönetmelikte yok böylesi bir değişiklik. Yalanı uyduruyorlar önce kandileri inanıyor, ardından da toplumu inandırmaya çalışıyorlar. Zira nişanlarda bugüne kadar da yönetmeliğe aykırılıklar vardı. Ancak kimse büyütmüyordu. Değişikliği kamuoyuna o kadar farklı anlatıyorlar ki 2933 sayılı kanun yönetmeliğini açıp okumasanız siz de bu yakıştırmalara inanırsınız. Eski yönetmelikte yazılı olmayan, veya yazılı olduğu halde Cumhuriyet ve Liyakat Nişanlarında uygulanmayan, devlet nişanında ise yanlış uygulanan icraatlar konusunda daha önce ses çıkarmayıp bugünkü iktidar döneminde bir kaşık suda fırtına koparılmasının da insafla bağdaşır tarafı yoktur.