Arap Baharı, intifadası veya devrimiyle birlikte Arap rejimlerin kara kutuları da açılıyor. Zannederim, Irak işgali başladığında Ürdün Kralı Abdullah II ve bazı zevat, Pandora’nın kutusunun açıldığını söylemişlerdi. Nitekim Pandora’nın kutusunun açılmasıyla birlikte şer kontrol dışına çıktı ve yayıldı. Arap Baharı ile birlikte Pandora’nın kutusu yeniden açılmasa bile rejimlerin kara kutuları açılmaya başladı. Ve Arap rejimlerinin altında mafya devleti olduğu bilvesile ortaya çıkmış oldu.
Sözgelimi, Tunus’da Bin Ali rejiminin bir mafya rejimi olduğu pek bilinmezdi. Bir baskı rejimi ve istibdat üssü olduğu malumdu ama yine de bir mafya rejimi olduğu bilinmez ve tahmin edilemezdi. Herkes Bin Ali’nin eşi Leyla Trablusi’nin kardeşlerinin, Kaddafi’nin çocukları gibi yatışmaz, serkeş ve dengesiz tipler olduğunu duymakla birlikte bunların mafya tarzı örgütlendiklerini yine de pek bilmezdi.
Mısır ve Tunus’da devr-i sabık rejimler yargılanmaya başladığında bu rejimlerin kirli çıkıları da ortaya saçıldı. Bunlardan birisi Leyla Trablusi’nin kardeşlerinden İmad Trablusi’nin Tunus mafyasının lideri olduğunun otaya çıkması oldu. Mahkeme önüne çıkartıldı. Yargılandığı suçlama hafif olmakla birlikte anlamlıydı. Uyuşturucu kullanmak! Bununla birlikte, İmad Trablusi’nin aslında sadece kullanıcı olmadığı aynı zamanda dağıtıcı olduğu da biliniyor. Zaten bu yönüyle ona Tunus mafyasının başı diyorlar. Yani büyük köpekbalıklarından birisi. Bundan dolayı bu suçlama ile yargılanması Tunusluları öfkelendirdi. İmad Trablusi hem uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor hem de Tunuslulara göre Tunus mafyasının da birinci adamı. Fransız mafyasıyla da ortak işler çeviriyor. Fransız mafyasının, Fransız sahillerinden ve limanlardan kaçırmış olduğu yatları İmad Trablusi pazarlıyor ve hasılatı da aralarında pay ediyorlar. İmad Trablusi’nin yargılanması gelecek aya ( Mayıs 2011) sarktı veya talik edildi.
*
Mafya tarzı veya anlayışıyla idare edilen ülkelerden birisi de Suriye. Bu ülkelerde hukukun üstünlüğü değil şahısların ve gücün üstünlüğü var. Asıf Şevket ve Hafız Mahluf gibi aile üyeleri istihbarat teşkilatlarına bakıyorlar. Kardeş Mahir Esat Cumhuriyet Muhafızlarının başında bulunuyor. Dayı tarafını temsilen Rami Mahluf ise daha ziyade Esat ailesinin mali kara kutusu veya kasası olarak biliniyor. Bir de 1970’li yıllarda faal olan lakin daha sonra Saraya ed Difaa gibi dağıtılan Şebbiha var. Şebbiha son olaylarla birlikte yeniden aktif duruma geçti. Bunlar rejimin baltacıları. Bunların başında ise ‘Şeyh el Cebel’ lakabıyla anılan Muhammed Esat var. Elbette ki aileye yakın. Cemil Esat’ın oğullarından.
Şebbiha’nın İkinci ismi ise Beşşar’ın amcası Bedi Esat’ın oğlu Nemir Esat. Bunlar hem Şebbiha hem de Suriye mafyası olarak biliniyorlar. Baba Esat, Rıfat Esat ve Cemil Esat ve yakınlarına yönelik birkaç defa temizlik operasyonu yaptıysa da köklerini kazıyamamıştı. Bunlar Sırp Mafyasına veya daha özelde Çetniklere benziyorlar. Çete tarzı yapılanan bu başıbozuk gruplan soygunculuk ve talan yapıyorlar ve her türlü kanunsuz iş ve eylem gerçekleştiriyorlar. Kanun kuvvetindeki bu şahıslar, Çetnikler gibi son sıralarda yeniden halkın karşısına çıkmış bulunuyorlar. Kendilerini kanun üstünde gören çete üyeleri ve Nemir Esat, amcaoğlu Beşşar’ın iktidara gelmesinden sonra özellikle Lübnan’da bir soygun çetesi kurmuş ve bu ülkeyi talan etmekte idi. Lakin Hariri suikastından sonra Lübnan’da alanlarının daralması sonucu daha fazla tutunamayınca yeniden Şam kırsalına dönüyorlar.
*
Nemir Esat, Mayıs 2005 tarihinde bir askeri aracı durdurarak içindeki çete üyelerinden birisini salıveriyor. Tuğgeneral Nazım Derviş olaydan dolayı soruşturma geçiriyor. Nemir Esat soygun ve talan suçlarından dolayı hapse atılıyor lakin bir ay yattıktan sonra hapisten kaçırılıyor lakin amcaoğlu Beşşar Esat bu işe sessiz kalıyor. Nemir Esat, 2004 yılında Şam Semiramis Otelini soyuyor. Şubat 2005 yılında Şam Postanesinin yakınlarındaki Herem kargo ve havale şirketini soyan Nemir Esat çetesiyle birlikte buradaki 43 milyon Suriye Lirasını gasp ediyor. Çete üyeleri Zebedani’de yakayı ele veriyorlar ve bunların Nemir Esat’ın çetesi olduğu ortaya çıkıyor. Dönemin İçişleri Bakanı Gazi Kenan durumu Ürdün’de bir ziyarette olan Beşşar’a aktarıyor, o da yakalanmalarını istiyor. Lakin sonrasında Nemir elini kolunu saylayarak hapisten kaçmaya muvaffak oluyor!
Beşşar Esat’ın yardımıyla yeniden hürriyetlerine kavuşuyor ve Şam ile Akdeniz kıyısı arasında eski çetelik mesleklerini icra etmeye devam ediyorlar. Ta ki son olaylara kadar. Son olaylarda Çetnikler gibi yine silahlarını kuşanarak halkın peşine düşüyorlar. Kendi tarzlarınca insan avı partisine katılıyorlar. Beşşar’ın amca çocuğu olan Nemir ile birlikte Cemil Esat’ı çocukları Şebbiha’nın en önemli isimleri arasında yer alıyor. Favaz, Münzir ve Muhammed Esat. Muhammed Esat, Şeyhü’l Cebel olarak da biliniyor. Bilindiği gibi Şeyhül Cebel, bir kolu Suriye’de olan Nizari Devletinin başının veya Alamut Kalesinde Hasan Sabbah ve ardıllarının lakabı idi.