Denklem nasıl kuruluyor!

Hatırlanacağı üzere, iki senedir, ABD'de bazı çevreler, AK Parti iktidarının Türkiye'nin laikliğine zarar verici icraatlar içinde söyleyip duruyor. Dünya Bülteni'nde ben bu konuyu iki üç yazıyla gündeme getirdim. Özellikle ABD'deki Güvenlik Politika Merkezi (Center for Security Policy) Başkan Yardımcısı ve Pentagon danışmanı Alex Alexiev, Türkiye'de laikliğin ciddi bir biçimde tehdit edildiği öne sürülerek, "Mustafa Kemal tarafından kurulan Türk toplumunun laik geleneklerine karşı Erdoğan rejiminden topyekün bir saldırı var" iddiasını seslendiriyor. Hatırlatmakta fayda var: Güvenlik Politikası Merkezi Başkan Yardımcısı Alexiev ayrıca "İslamcı Radikalizm ve Uluslararası Terörizm" programının da başında bulunuyor, dolayısıyla fikirleri kadar korumu ve görevi de önemli.

Bush Yönetimi ile yakınlığı ile bilinen ABD'deki Güvenlik Politikası Merkezi (Center for Security Policy) Başkan Yardımcısı, Pentagon ve CİA danışmanı Alex Alexiev'e göre, "Türkiye'yi İslamlaştırmak için ciddi bir çaba" söz konusu. Erdoğan hükümeti yönetimindeki Türkiye'de kaygı verici "hızlı bir İslamlaştırma" eğilimi gözleniyor. Alexiev, açıkça şunları söylüyor: "Bugün Türkiye'de Mustafa Kemal tarafından kurulan Türk toplumunun laik geleneklerine karşı Erdoğan rejiminden topyekün bir saldırı var. Eğitim olsun, yargı sistemi, finansal kurumlar, kültür ve özellikle silahlı kuvvetler olsun, hemen hemen toplumun tüm alanlarında Türk laikliği halen ciddi bir biçimde tehdit ediliyor. Eğer Türkiye, İslamcılığa yenilirse bizim ulusal güvenliğimiz ciddi bir sorun ile karşı karşıya kalacak." Bulgar asıllı Alex Alexiev, Bulgaristan'daki Müslümanların her zaman çok ılımlı olduğunu ancak son dönemde ülkede radikal grupların varlık gösterdiğini düşünüyor. Bulgar Müslümanların camileri satın almak ya da yenilerini inşa etmek için çok paraları olduğu iddiasında da bulunuyor.

31 Mart 2008 günü Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'yi kapatma isteminde bulunan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın başvurusunu kabul etmesini nasıl yorumlamak lazım? Türkiye gibi ülkelerde iç siyasette cereyan eden olayların bir de dış dünya ile ilgili boyutu var. Bu tabii ki normaldir, çünkü hem ilişkiler iç içe geçmiş bulunmaktadır, hem de küreselleşme dediğimiz fenomen zaten böyle bir şeydir. Burada cevabını aramamız gereken soru şudur:

Yargı üzerinden sivil siyasete yapılan söz konusu müdahale, hangi dış aktörün genel stratejik planlarına uygun düşmektedir? Biliyoruz ki, Türkiye ile birinci derecede ilgili bulunan ana aktörleri şöyle sıralamak mümkün: 1) Amerika-İsrail veya İngiltere'yi de içine kattığımız taktirde Anglo-Sakson eksen; 2) AB; 3)Rusya.

Rusya'yı denklem içine katmak bazılarına garip gelebilir. Uluslar arası ilişkilerde hiçbir şey yalınkat veya dümdüz bir çizgide gelişmez. Sağ gösterip sol vuranlar, görünmez olup belirleyenler her zaman olur. Bu, aktörlerin tarihsel tecrübelerine, mevcut durumda onları yöneten liderlerin veya yol haritası çizen kafaların birikimlerine ve dirayetlerine kalmıştır. İki noktanın altını çizmekte fayda var:  

İlki, İngiltere, görünürde ve açık bir biçimde ABD ile iş tutuyorsa da, her zaman kendi asli stratejik çıkarlarına göre hareket eder. Bu anlamda İngiltere'nin denklemin üç ayrı yerinde de rol alıyor olması şaşırtıcı değildir.

İkinci husus, Rusya, hiç bir zaman Türkiye'de hak ettiği ölçeklerde denklem içinde ele alınmış veya dikkati çekmiş değildir. Oysa Rusya, tahmin edilenin üstünde etkili rol oynamaktadır.

Alex Alexiev, ilginç bir şahsiyettir, Amerika'da etkin bir konumda sahip bulunmaktadır. Rusya ile doğrudan veya organik ilişkiler içinde olduğunu söylemek için elimizde güçlü delilerin olması gerekir ki, bundan tabii ki yoksunuz. Delil olmadığı zaman ya komplo teorileri üretip birtakım "yakıştırmalar"da bulunursunuz veya size olayları doğru anlama imkanı verecek bir analiz çerçevesi geliştirmek için önünüzde duran "karineler"i iyi okursunuz. İlkine itibar etmemek lazım, ikincisine ise her zaman gerekli dikkati vermediğiniz zaman, gözünüzün önünde kayıp giden olayları sadece seyretmekle yetinmiş olurusunuz.