Demokrat mısın, Darbeci mi?

Sin. Elif. Sin.

Arapça yazılışını oluşturan harfler.

Etimolojik yapısı S.A.S.E

A"nın kaynaşıp Y"ye dönüştüğü ve mastar olarak aldığı biçim; Siyaset

Yani Arapça"dan alınan bu sözcüğün Türkçe anlamı; hayvan idareciliği, hayvan bakıcılığı, At tımarcılığı…

Seyislerin yaptığı iş…

Bir tanım ve imaj olarak siyaset; at, seyis ve sahip arasındaki muvazaalı hukuki muameledir. Sofistlerin, siyaseti ahlak karşıtı bir ucube olarak tanımlamalarının geçerli umdesi bu olsa gerek.

At bakılır, terbiye edilir, tımarlanır, beslenir ve sahibinin altına verilir. Bu, seyislerin işidir. Seyisler, o kadar emek ve özveriye rağmen atın psikolojisine hükmedecek bir gücü elinde bulunduramazlar. Onun için at, seyisini sever ama sahibine göre kişner.

Türkiye denkleminde millet, siyaset ve devlet sehpası (üçayak), bu talihsiz benzetişin dışına çıkacak başka bir ilişki biçimi ne yazık ki geliştiremedi.

Sahiplerin atlara eğer vurduğu bu süreçte, seyislere düşen atı da tımarı da sahiplenmesidir.

Yaptıkları işi oturup yeni baştan tanımlamasıdır.

Ahlakla beraber, namusla beraber, mesuliyet, liyakat ve ehliyet bilinciyle yeniden tasarlamasıdır.

Asil atların yılkıya dönüşebileceği, gemini çiğneyip ve dizginlerini kopararak bir cangıl karanlığına revan olacağı bu dönemde atına sahip çıkmasıdır.

Bu, siyasetin gereğidir.

Yarım asırdır, kötü sahiplerin kamçıları ve postal mahmuzlarıyla göbeği çatlayana kadar koşturulan atlarına saman balyaları yerine oklarını, mızraklarını yüklemesidir.

Zira boynundaki kementlerle geri dönen atlar yeni seyisleriyle beraber üstlerine hücum edecektir.

Asil atlar, eşeklerle yarışa girmekten hoşlanmazlar. Bir ata yapılabilecek en büyük kötülük, onu bir başkasının arabasına koşmaktır.

Son siyaset hengâmesinde kamçılayan adamın arabasına koşulan atlar asil çifteleriyle seyislerinin yüzlerini darmadağın edecektir.

Asil atlarına eşek muamelesi yapan Seyisler, bedel ödeyen büyüklerinin ruhuna ve atalarının kıblegahına tükürerek insafsız avcıların aportuna ram olmuşlardır.

Her birinin kendince makul bir müdafaası elbette vardır. Ancak müdafaaları bildikleri hiçbir dilde karşılık bulamayacaktır.

Dik duruş ve onurlu muhalefet adına serdedilen bu pespaye, bu müptezel siyaset izanı, pembe patiskayla kefenlenip yavruağzı orkidelerle devlet mezarlığına gömülecektir.

Birileri taraf seçmişlerdir ve kötü bir taraftar olmuşlardır. Amigolukları, diş kirasından daha fazla bir kıymete tekabül etmemiştir.

Ne yazık ki yaşamak zorunda kalacakları hayatı da iptizale kurban etmişlerdir. Yeni bir hayatı, siyaset dedikleri onanizmin tekbaşınalığına haris ve mütecaviz bir hastalıkla mahkûm etmişlerdir.

Peki bunlar, demokrat mı? Darbeci mi?

Artık ikisi arasındaki mesafe, namusun tüfenginde bir tetik boşluğu kadardır.

Suskunluğu, içinde biriktirdiği kinle açıklanabilecek olan ve başından yediği darbeyle sersemleşen bu millet, onların seleflerine bin dua göndermekten dillerini eskittiler.

Herkes biliyor ki, bu siyasi değil ahlaki bir tercihtir.

Herkes biliyor ki, burada taraf seçmek, yeni bir hayat seçmeye tercih edilmiştir.

Herkes biliyor ki, şarjörüne boş kovan dolduranların mücadelede yeri yoktur.

Ve benim de bildiğim bir şey var;

Masada rakseden dansözleri ağzından salyalar akıtarak izleyen bu millet, bütün cazibesine ve kıvraklığına rağmen onu nikâhına almayı asla düşünmez. Ama yine de bilinmez,  dansözler kimin için gerdan kırar ve kimin için kalça kıvırırlar?

Kim bilir kimin nikâhına geçmeyi murad ediyorlardır…

Bakıp, besleyip, büyütüp, tımar edip, aksatmadan, 60 yıldır ve her 10 yaşında bir, eğer vurarak atını sahibine teslim eden seyisler, ancak amblemlerini oluşturan atlarla yollara çıkarlar.

İzan ne ise marifet odur…

Atlar da intikam alır.