Obama'nın zaferi "Değişim" sloganı ile geldi. Değişim Obama'ya yakışıyor, Amerika için de anlam taşıyordu.
Amerika için anlamı, hem Amerika'nın dünya imajını yerlerde süründüren Cumhuriyetçiler - Bush'lar dönemini bitirmek, hem de, "Beyaz Saray'a siyah başkan" taşımak demekti.
Bush'lar dönemi, hem dışarıdaki savaşlarda Amerika için prestij kaybı anlamına geliyor hem de, son ekonomik krizle, batağa doğru gidişi temsil ediyordu. "Bu gidiş durmalı ve Amerika yeniden ayağa kalkmalıydı!"
Amerikalılar için böyle bir söylem, cazipti. Ve "siyah dönüşüm", bu konuda "kara bir geçmiş"e sahip olan Amerika için bir devrimdi.
Elhasıl, "değişim" sloganı Amerika için iyi bir seçimdi. Ama onu da, mesela Cumhuriyetçiler kullanamazdı. Çünkü değişim talebini onların politikaları üretmişti. Peki ya Türkiye için "Değişim" sloganı bir anlam taşıyabilir mi?
Türkiye'ye baktığımızda karşımıza önce "Değiştirilmesi teklif dahi edilemez" anayasa maddeleri çıkıyor. Bu maddeye dayanarak Anayasa değişiklikleri iptal ediliyor, yasaklar sürdürülüyor ve bu maddeye dayanarak, parti kapatma gerekçeleri hazırlanıyor. Değişme Türkiye için zor mesele...
Hele Obama türü bir değişim, dün de yazdığım gibi zorun zoru. Bir ara kimi siyasetçiler, "Dünyada tek komünist ülke kaldı o da Türkiye" gibi sözler kullandı.
Buna göre, Rusya bile Gorbaçov'un ateşlediği fitille yeni bir yola (Perestroyka - yeniden yapılanma) girmişken, Türkiye, demokratik standartları genişletmekte zorlanmaktaydı. "Değişim"in kullanıldığı bir başka alan, "Biz değiştik" tarzında ortaya çıkıyor.
Bir siyasi kadro, yola çıkarken, o güne kadar geldikleri çizgide farklılıklar gerçekleştirdiğini ilan ediyor ve toplumdan öyle destek istiyor. Mesela AK Parti'nin oluşumunda bu söylem öne çıktı. Kamuoyu, hala onların yeterince değişip değişmediğini tartışır durur. Bahçeli'nin, MHP çizgisinde bir değişim gerçekleştirdiği var sayılır.
Baykal, "CHP'nin Değişmezliği"nin sembolüdür. Türkiye'nin bir değişime ihtiyacı bulunduğu ise, Obama ilgisi ile bir kere daha ortaya çıkmıştır.
Ama şu anda Türkiye'de "Değişim" talebi ile ortaya çıkacak ve bunu halkta heyecan haline getirecek bir kadro görünmemektedir.
AK Parti, değişimden bahsedemez, çünkü kendisi yola mevcut yapıyı değiştirme değil kendisini değiştirme sloganı ile çıkmıştır ve bu "değişim" sloganı, bir iktidarın 6-7'nci yılında seslendirilecek bir slogan değildir. Sisteme güven vermeyi öne almış bir siyasi hareketin, tamamen özgüven ifadesi olan ve bir "iddia" içermesi gereken "değişim"i seslendirmesi söz konusu olamaz.
Aslında Tayyip Erdoğan, Obama tipinde bir insan olabilirdi, ama, Türkiye Amerika kadar demokratik açılıma sahip olmadığı için, siyasetçi sistemi değil, hakim sistem siyasetçiyi belirliyor ve bu, siyasetçiden daha çok verim almayı engelliyor.
Bundan sonra AK Parti bir "değişim" heyecanı üretebilir mi? Türkiye'nin en değişmesi gereken iki sancılı alanı var. Bir, İslam'la ilişkiler, iki Kürt meselesi. Aslında AK Parti'nin siyasi başarısı, toplumun, o çizgiden bir sistem restorasyonu (değişimi bile demekten imtina etmem de Türkiye'nin zorluklarından kaynaklanıyor) istediğinin göstergesidir. Ama siyasi kadrolar, halktan aldıkları yetkiyi, Ankara şartlarında hayata geçiremiyorlar ve değişim talebi sandıklarda kalıyor.
AK Parti dışındaki partilerin de şu anda bir "değişim" sloganı ile ortaya çıkması anlamlı gözükmüyor.
Soru şu: -CHP, sistem hâlâ CHP oklarına göre biçimlenmiş ve sancı oradan kaynaklanıyorken, hangi değişimi vadedebilir? CHP'ye ancak statükoyu korumak yakışıyor ve o da onu yapıyor. Sistem restorasyonuna ilişkin tüm demokratik girişimler CHP kalkanına çarparak dönüyor.
Soru şu: -MHP hangi değişim sloganını seslendirebilir? Hakim sistemin ana kodları MHP yaklaşımları ile de iç içe. MHP'de sistemin sancılı alanlarına yönelik bir yenilik iddiası gözlenmiyor. Liberal kadrolar "değişim"i seslendirebilir, bunu Liberal Demokrasi Partisi olarak yaptılar da, ama onlar da, değişim iradesine desteğini vermesi gerekli olan halkın beklentileri ile buluşmakta zorlanıyor.
Genç Siviller'de çok iyi bir damar var ama henüz çok gençler! Geriye ne kalıyor? "Değişim" adına bir tek şey: Derin devlet iradesi! -Bu memlekete komünizm gelecekse onu da biz yaparız! Ama Türkiye'nin sancısını dindirecek olan da o değil. Türkiye hâlâ, bir ara rahmetli Özal'ın "sistem restorasyonu" diye tanımladığı, "sistem sancısı"nı dindirecek gerçek bir değişim için hazır değil.
Bu çok kötü. Bu değişimi, DP'nin, AP'nin, ANAP'ın, AK Parti'nin üzerinde yükseldiği toplum iradesi yönlendirecek, bu kesin.
Ama onu temsil edecek siyasi kadroların, gerçek bir demokratik öz-güvenle donanması şartıyla...
Amerika'da Obama, dünyanın kendisine yüklediği misyonun Obama'sı olabilir mi, bunu göreceğiz.
Türkiye'nin ise henüz Obama misyonunun önünü açacak demokratik kıvama gelmediği kesin.
Ne demiş şair:
Bir gün anlaşılır şiir,
Çoğu gitti azı kaldı.
Ekmek gibi azizleşir,
Çoğu gitti azı kaldı.
Ya da "Umut fakirin ekmeği, umar ha umar!"
Kaynak: Bugün