Prof. Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olması, Türk dış politikasında bir değişiklik yaratır mı?
Temelde bir değişiklik beklemek için neden yok. Yedi yıldan beri Başbakan Erdoğan'ın başdanışmanı olarak görev yapan Davutoğlu, Türk dış politikasına yön vermiş, pek çok yeni açılıma imzasını atmıştır.
Şimdi Dışişleri Bakanı olarak, Davutoğlu, mimarı sayıldığı bu politikaları, kendi yetkileri içinde, aynen sürdürebilecek.
Ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcılığı'na getirilen selefi Ali Babacan döneminde, bazı hallerde hissedilen iki başlılık herhalde bundan sonra görülmeyecek.
Başbakan'ın zaman zaman bazı beklenmedik çıkışlarının özellikle Batı dünyasında kuşkular yarattığı, Babacan'ın da bunları yatıştırmak için dengeleyici açıklamalar veya jestler yapmak gereğini duyduğu hatırlardadır.
Şimdi Dışişleri Bakanı olarak Davutoğlu'nun bu dengeleri daha tutarlı bir şekilde sağlamaya çalışması, kendisine güvenen Başbakan'ın da onunla uyumlu biçimde beyanlarda ve davranışlarda bulunması beklenir.
Yeni "eksenler"
Prof. Davutoğlu, gerçekten son dönemde teorik düşünceleri ve birçok diplomatik inisiyatifteki faal rolüyle, Türk dış politikasındaki yeni yönelişe damgasını vurmuştur.
Davutoğlu, dış politikamıza "stratejik derinlik", "komşu ülkelerle sıfır sorun", "proaktif diplomasi" gibi kavramlar getirmiştir. Bu kavramların uygulanması, Ankara'nın dış ilişkilerine, eski kıstaslardan ayrılan bir istikamet vermiştir.
Bunun sayısız örnekleri var: Türkiye'nin Suriye ve İran ile ilişkilerini geliştirmesi, Irak'taki çeşitli siyasi kesimlerle temasa geçmesi, Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya ile daha yakından ilgilenmesi, özellikle Ortadoğu'daki çeşitli uyuşmazlıklarda arabulucu veya kolaylaştırıcı rolünü üstlenmesi bu örneklerin başında geliyor.
Gerçekten bütün bu inisiyatiflerde, Davutoğlu'nun fikir babası ve de uygulayıcı olarak büyük payı olmuştur.
Son zamanlarda Türkiye'nin dış politika hamlelerini daha çok Ortadoğu'da gerçekleştirmesi, "eksen değişikliği" şüphelerini -ve spekülasyonlarını- tetikledi. Özellikle Batı başkentlerinde bu gelişmeleri Türkiye'nin geleneksel dış politikadan bir sapma ve Batı'dan ayrılma şeklinde yorumlayanlar oldu.
Davutluoğlu'nun öncülüğünü üstlendiği inisiyatiflerde (Hamas ile temastan İran'la yakınlaşmaya ve Sudan'a açılıma kadar) Ankara'nın daha bağımsız hareket ettiği ve bunun zaman zaman Batı'nın politikalarına ters düştüğü açık. Davutluoğlu bu tutumu, hep Türkiye'nin kendi özgü dış politika anlayışının bir sonucu olarak savundu, ama aynı zamanda bunun Batı'dan vazgeçme veya ona sırt çevirme anlamında bir sapma veya eksen değişikliği olmadığını vurguladı..
"Türk vizyonu"
YENİ görevini devralırken, Davutoğlu dış politikada bir "Türk vizyonu"ndan söz etti, bunun "çeşitli ayakları"nın bulunduğunu belirtti, ancak Batı ile ilişkilerin, en etkin ayağı olduğunu da belirtti.
Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olarak bu görüş ve inançları doğrultusunda politikalar geliştirmeye davam edeceği kuşkusuz. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, şimdi bu görevin yüklediği sorumluluk, Türkiye'nin dış ilişkilerdeki önceliklerini, tercihlerini ve dengelerini daha fazla dikkate almasını gerektirecek.
Bu yönde nasıl hareket edeceğini yoğun dış politika gündemindeki ivedi meseleleri ele alış tarzından daha iyi anlayacağız.
Gerçekten Davutoğlu, Türkiye'nin acil karar ve hareket bekleyen birçok dış sorunla karşılaştığı bir zamanda işbaşı yapıyor. Kendisinin derin bilgi ve deneyimi, bu meselelere doğru ve cesur yaklaşacağı umudunu veriyor.
Kaynak: Milliyet