Darbe kılavuzu Heykel ve Erbakan Hoca

 Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocanın vefatına takaddüm eden hastalık günleri Arap Baharının ilk günlerine rastlamıştı ve ona dair ondan bazı sözler aktarıldı. Hatırlayacak olursak: Arap Baharı rüzgarı yeni yeni esmeye başlamıştı. Zeynel Abidin Tunus'tan yeni çıkmış, Hüsnü Mübarek'e karşı Tahrir Meydanı'nda eylemlerde yeni başlamıştı.  Aynı günlerde Erbakan Hoca Ankara Güven Hastanesi'nde tedavi görüyordu. Kendisine, Tunus'ta ve Mısır'daki eylemler sorulmuştu, yani Arap Baharı. Herkes ne diyeceğini merak ediyordu: Erbakan Hoca kendine has üslubuyla tek bir cümle söylemiş ve şu cevabı vermişti: "Siyonizm Kadro Değiştiriyor!" Şimdi bu sözler Mısır'da darbeciler ve Muhammed Haseneyn Heykel gibi darbe kılavuzları tarafından Erbakan'ın kader ortağı olan devrik Başkan Muhammed Mürsi aleyhinde ve darbeyi meşrulaştırmak için kullanılıyor.  Demek ki, bu sözlerin yankısı Mısır'a kadar gitti.  Erbakan Hoca'nın bu sözlerini nasıl değerlendirmeli? Ben dememiş olmasını temenni ederim. Demişse bile kastı aşmıştır. Kimse geleceği öngöremez ve kimsenin sözleri tek başına hakkın ölçüsü değildir.  Peygamberlerin dışında kimse ismet sahibi değildir.  Ne olursa olsun sözlerinin çoğu doğru olsa bile insanların ve liderlerin bütün sözleri doğru kabul edilemez.  Bu insanları yanılmazlık payesi vermek olur ki, yanlıştır.  İmam Malik hazretlerinin ifade ettiği gibi ' bu kabrin sahibinden başka  (Hazreti Peygamber) herkesin sözleri alınır da atılır da."  Peygamberimiz de ' Men kale helekennasu fehuve ehlekehum' yani 'insanlık mahvoldu diyen, insanlığı mahvetmiştir!'  Buyurmuşlardır. *

Mümin Besisu adlı yazarın el Cezire.net'te yayınlanan 'Büyük Düşüş Mevsiminde...Heykel!' başlıklı yazısını okuyordum yazının satırları arasında Heykel'in darbeyi meşrulaştırmak ve Muhammed Baradey'i değil de  Mürsi'yi Amerikancı gösterebilmek için Erbakan'ın söylediği varsayılan sözlere göndermede bulunduğuna denk geldim ( http://www.aljazeera.net/opinions/pages/1a0b3b5f-44ab-41e9-9297-fcb9aa4c7763  ).  Bu durum karşısında insan iki defa üzülüyor. Kendini bedbaht hissediyor.  Birincisi, kaynağı kim olursa olsun, bu sözler talihsizdir. Yanlıştır ve Heykel tarafından yanlışı takviye etmek için kullanılmıştır.   İkincisi,  bu sözleri Erbakan telaffuz etmişse tam da sözleri Mısır'daki kader ortağı Mürsi aleyhine kullanılmış ve istismar edilmiştir. Dolayısıyla sözlerimiz ve fiillerimiz gayet özenli ve ölçülü olmak zorundadır. Hele ki sorumluluk mevkiinde olanlarımız açısından.  Şimdi Erbakan Hoca 28 Şubat sürecinde başka bazı hocaların yaptığı gibi farklı gerekçelerle de olsa Mısır'daki darbeye icazet vermiş mi oluyor?  Bu hatalı durumu en iyi anlatan sözlerden birisi Bediüzzaman'a aittir:" İşte Hint, düşman zannederek pederini öldürmüş, başında oturmuş bağırıyor..." Tehevvürümüz ve altı dolu olmayan sözlerimiz nedeniyle kim bilir ne kadar çamlar deviriyoruz.

*

Necmettin Erbakan Hoca'nın sözlerini darbe lehine tanık olarak getiren Muhammed Haseneyn Heykel darbe rehberliği yapmaktadır.  Sisi'nin ilk konuşmasını onun yazdığı ifade ediliyor.   Emekli generallerden Safvet Zeyyad'ın ifadesiyle darbecilerin rehberi ve fikri rehberi haline gelmiştir.  Yazar Mümin Besisu  da Heykel'in darbeyi başarıya ulaştırmak için Savunma Bakanlığında gönüllü olarak 12 saat canla başla bir nefer gibi mesai sarf ettiğini ve adeta kamp kurduğunu yazıyor.  Darbecilikte gençlere taş çıkartıyor. Bu enerjisini nereden alıyor dersiniz? İslamcı nefretinden.  İnsanı manevi olarak harekete geçirecek iki unsur vardır. Bunlardan birisi sevgi, diğeri de nefrettir.  Ve bu menfur adam Mürsi'yi itibarsızlaştırmak için ona en yakın olması gereken isimlerden Erbakan ismini ve markasını kullanıyor. Evet! Olaya neresinden bakılırsa bakılsın üzücüdür. Maalesef Muhammed Haseneyn Heykel ve Cihad Hazin gibi kimileri ABD'nin Mürsi'yi desteklediğini ileri sürmüşlerdir.  Bunu hangi vakıaya dayandırıyorlar?  Kendilerini haklı çıkarmak için çarpıtmaya başvurmasınlar? Maalesef bu gibi yazarlar heva ve heveslerini ölçü almakta ve istediklerini karalamakta ve istediklerini de aklamaktadırlar. Zamanla Muhammed Haseneyn Heykel Ortadoğu'nun duayen gazetecisi sıfatıyla putlaştırılmış ve kendisi de ismindeki Heykel gibi put adam olmuştur. İsmi müsemmasına uymuştur. Nasır'ın geride bıraktığı putlardan biridir.

Biz ise niçin başkalarının malzemesi konumuna düştük veya konumuna yuvarlandık? Birbirimize ve gerçeklere yabancılaştık?  İslami camia bazı buhranlardan sonra ifrat ve tefrit kamplarına ayrıldı. Bir kısmımız iktidar faslında liberal söylemi benimsedi ve onun peşine takılarak İslami söyleme ve değerlere yabancılaştı. Bir diğer kısmımız ise muhalefet saflarında ulusalcı söylemlerin tesirinde kaldı ve bu söylemle birlikte herkesi ve her şeyi Amerikancılıkla suçlamaya başladı. Velhasıl, liberal eksende çözülerek ulusalcı dille de kendimize yabancılaşarak zeminimize ve kendimize zarar verdik.  Derhal bizi kanatlara bölen ve kendimize yabancılaştıran liberal ve ulusalcı söylemi terk edelim. Yoksa bilmeden ayaklarımıza ateş edeceğiz, kendimize, zeminimize ve kardeşlerimize zarar vereceğiz. Başkalarının malzemesi haline geleceğiz.  Yeniden ifrat tefrit ikliminin ötesine geçmeye ve liberal ve ulusalcı söylemleri arkada bırakmaya ne dersiniz?