Çocuğu suçsuz yere öldürülmüş bir anneyi kim anlayabilir? Hakim dahil, pek çok insan bu durumdan değişik oranlarda etkilenebilir, ancak hakkıyla anne ile tam bir empati hali oluşması muhaldir. Bu durumda hangi anneye sorulursa sorulsun, katile verilecek cezanın karşılığı ölüm olarak tebarüz eder.
Hukuk tekniği farklı amillerle konuyu ele aladursun, öldürme fikrinde keskinleşen kişinin, kendi canından olma duygusunu derinden hissetmesi, can emniyetinin korunması açısından büyük önem taşır. Suç ile cezanın orantısı, konu ne olursa olsun, sürekli gözden geçirilmesi gerekli, dinamik, hassas bir konudur.
İdam kararları taammüden işlenen suçların dışında kamu vicdanını, çoğu kez tatmin etmez. Hele devlet denilen soyut müesseseye karşı tavır alma, muhalefet etme ve benzeri durumlarda idam hükmü vicdanları rahatsız eder.
Mısır’daki idam kararlarını bu açıdan ele aldığımızda, orantısız, keyfi cezalandırmanın ortaya çıktığını en uzaktan dahi anlamak mümkün. Ortada tarihi kökleri belli, silaha hiçbir şartta el atmamış bir yapı mevcut. Üstelik kendi üzerlerine yaylım ateşi açılmasına karşı, tek bir el ateş etmemiş bir harekete karşı alınan tavrın, verilen kararın hukukla bağdaşır olmadığı ayan beyan görülüyor.
Konu Mısır, mağdur İhvan olmasaydı dünya bu kararı bu denli sakin, sessiz karşılar mıydı?
Konu Mısır, mağdur İhvan olmasaydı, Suud, ABD, AB ve Ezher şeyhi aynı karede gülümseyerek poz verir miydi?
Dünyanın hemen her bölgesinde Müslümanlar tarafından dikkate alınan İhvan, ilkeleri, yöntemi açısından “orta yol” üzre tebliği öne koymuş bir yapı. Her dinden, her fikirden insanla irtibat kurabilen mutedil bir örgüt, bu tutumuyla küresel iradenin düşmanı olmayı hak ediyor. Asıl tehlikeyi eline silah almayışı oluşturuyor. Bir başka ifadeyle, eli silahlı grupların çok yönlü kullanılabilme verimliliğini İhvan karşılamıyor. Küresel irade bu yüzden vicdanların kabul edemeyeceği bu zulmü, arkasında durduğu ihtilalin aktörleriyle gerçekleştiriyor. Sessizlik korunurken, küçük ikazlarla, idam sayısını azalttırıp “kahraman” olma imkanı da ihtimal dahilinde.
Diğer taraftan, özellikle Türkiye’de yapılan destek gösterilerinin oradan nasıl anlaşıldığını ve kullanıldığını bilerek tavır almanın daha isabetli olacağı dikkate alınmalı. Yapılan destek gösterileri Sisi ve yandaşları tarafından “Bakın içişlerimize nasıl karışıyorlar” tavrı ile basına konu edilirken, İhvan için manevi destek olarak anlaşılıyor.
Gösterilerin de gösterdiği asıl ihtiyaç, ortada hakem olacak, çözüm sunacak bir kurumun ve heyetin olmamasıdır. İslam dünyasının çaresizliğinin, dağınıklığının, ulemasız oluşunun göstergesidir bu durum. Çatışmaların başlama aşamasında böylesi bir gayretin devreye girmesi, sonuç alınamasa bile, ileriye dönük bir umut taşıyabilecekti.
Sorunların yakıcı tezahür ettiği durumlarda, çözümler de ipuçlarını gösterir. İrade bu ahvalde vücut bulmazsa, acı iki katına çıkar ve zorbalığın yolu da açılmış olur. Sloganlarımızın bizi rahatlatan, fasid daireye dönüştüren bir yanı yok mu?
Hukuk varsa devreye sokmak, yoksa hukukun olmayışını belgelemek... Vicdan sahibi kurum ve yapılarla ortak çalışmalar yapmak ve zulmün saklanan çehresini belgelemek...
İslam Konferansı Örgütü’nü mektup bombardımanına boğmak ve tavrını belgeleyip acziyetini ortaya koymak bile, yeni yollar, farklı yöntemler bulmaya vesile olacaktır.
Sivil toplum örgütlerimizin yöntem kısırlığını, slogan düzeyinde takılmalarını tespit edip çözüme yönelmeliyiz.
Küresel düzen sandıktan çıkanı değil, namluyla geleni desteklerken, hala demokrasi ve insan haklarından bahsediyor. Bunun böyle olmadığını çok yönlü olarak ortaya koymazsak tarih tekerrür etmekten imtina etmez.
Eğer hukukun evrensel bir algısı varsa, bu idam kararlarının uygulamasına geçit vermez. İkinci ihtimalde, belli sayı sonrası idamların durdurulması, yeni, aynı zamanda komik bir tiyatro gösterisi sahneye konmuş olur.
Anne her yerde aynı...
Müslümanın kalbi anneninkine benzer.