Dalgalanma..


  

Siyasi kriz olmadı ya, birileri umudunu ekonomik krize bağladı.. Ekonomik kriz derinleşirse, ardından bir siyasi krize dönüşebilir mi?
 
 
Eski ölü soyguncuları, daha sonra savaş vurgunculuğuna başladı, ardından kriz borsacılığına..
Silah satmak için savaş kışkırtıcılığı, terör tacirliği yapmak da işte böyle bir şey..
Borsanın, ya da dövizin inip çıkması, kandaki şekerin, tansiyonun, ateşin çıkıp düşmesi gibi bir şey..
Çocuklar ve yaşlılarda bu dalgalanma daha çok olur..
Bu ölüm demek değildir..
Durgun bir deniz ya da su düşünün, bir fırtına ya da göle atacağınız bir taş suyu nasıl dalgalandırırsa, ekonomi denizi de işte aynen öyle dalgalanır..
Deprem bazen tsunamiye dönüşür. Deprem ne kadar şiddetli, deniz ne kadar derin ve genişse, tsunami de o kadar şiddetli olur..
Dünya ekonomisinin yarısını elinde tutan Amerika'da, dünya borsasının kalbinin attığı bir ülkede kriz olacak ama dünya bundan etkilenmeyecek. Bu mümkün değil..
ABD ekonomisi yıkılacak bir gün, tıpkı o ikiz kuleler gibi. Onu Amerikan ekonomisinin geleceğini gösteren bir animasyon gibi düşünün. Tıpkı Kızılderili reisin dediği gibi.. Ve bu başka hiç kimseye zarar vermeyecek öyle mi?
Göbeğinden Amerika'ya bağlı olanları, cebinde Amerikan doları olan herkesi yakacak..
Hatta, bu ateş bizi de yakacak. Endonezya'daki depremin meydana getirdiği tsunaminin Hindistan'ı vurması gibi bir şey bu..
Amerika çok büyük bir gökdelen, üzerine devrildiği gecekonduları da yıkacak.
Hadi bundan geçelim, Amerika'dan doğan boşluk, sadece ekonomide değil, güç dengesinde de, siyasette de ciddi bir boşluğa sebep olacak.
Hayat boşluk kabul etmez. O zaman anaforlar oluşacak demektir..
Bütün bunlara hazırlıklı olalım o zaman..
Hani küçük depremlerin büyük depremlerin stresini azaltması gibi, dolar ve borsadaki bu dalgalanmaların, kapitalizmin yıkılışındaki tahribatın şiddetini azaltacak öncü depremler olarak görülmesi gerek.
Birileri boşuna umutlanmasın. Birileri, milyar dolarları bulan borcunu, geçmişte olduğu gibi bir ara rejim döneminde, hazine-kamu kaynakları ile kapatma hesabı yapıyor olabilir.. Ama bu ham bir hayal..
Darbe zor, olsa bile başarısı zor, başarılsa bile, bu kez hesap sorulur. O zaman darbe kışkırtıcılığı yapanlar, darbecilerle birlikte sanık sandalyesine oturtulurlar.. İflasın eşiğindeki bir takım beyaz Türklerin imtiyazlı şirketleri, nasıl olsa, öyle de olsa böyle de olsa battık diyebilirler ama, darbenin canbazları kaybedecekleri savaşa girmemek konusunda daha ihtiyatlı hareket edebilirler..
Borsa ile dolar aynı şey değil. Kriz dönemlerinde paralel hareket etseler de, dolar normalde her iki halde de kaybetmeye devam edecek.
Borsa vurguncuları, dar aralıkta paslaşmalarla, alırken de satarken de kazanmanın bir yolunu bulacaklar, ama doların geniş zaman aralığındaki seyri hep düşüş istikametinde olacaktır.
Bizim bu krizden en az etkilenerek çıkmamızın tek şartı var: Üretim ve istihdam. Bir de yolsuzlukların, kayıt dışı ekonominin, kara paranın, serseri paranın kayıt altına alınması gerekiyor. Hala çok fazla kayıt dışı nakit var. Neyse ki, bu paranın kaynağı çeşitlendi. Bir yandan da kayıt dışı ekonomiyi besleyen kaçakçılığın önlenmesi gerek. Uyuşturucu, silah, terör ve PETROL kaçakçılığının önlenmesi şart.. Son iki yıl içinde, dış piyasada 18, iç piyasada 36 milyar dolar değerinde olduğu söylenen, Başbakanlık Teftiş Kurulu ve TBMM Araştırma Komisyonu'nun raporlarına geçen bu konuda neden hâlâ savcılığa bu bilgi ve belgelerin intikal ettirilmediğinin cevabını bulmak zor!
Mali tabloları bozuk, on milyarlarca YTL'lik açık veren şirketlerin hareketlerini bu açıdan yakın takibe almak gerekir.. ENRON misali ani çöküşler, borsa, piyasa ve istihdam alanında, dünya borsalarından bağımsız çöküşlere sebeb olabilir. Onun için, bu konunun, şimdiden kontrol altına alınması gerekir.. Bu yapıların yumuşak bir geçişle tasfiyelerinin sağlanması gerekir.. Aksi halde bu şirket patronları kendilerini kurtarmak için siyaset ve ekonomi üzerinde çılgınca işlere girişebilirler.
Sakın son zamanlardaki örtülü meydan okumalar, terör, irtica ve darbe tartışmaları ve bir kısım medianın agresif ve tedirgin tavrı buna bağlı olmasın..
Bir de Hazine'nin balans ayarı.. Ekonomi depremini önceden tahmin ederek tedbir almamız. Yani erken uyarı sistemi kurmamız..
ABD ile aramızdaki zaman farkı bu açıdan bir fırsat..
Bu arada bankalardaki ve piyasadaki döviz stoğu, dalgalanmanın oluşturduğu darbeleri absorbe ediyor.. Bu da önemli.. Yani sarsıntının şiddetini daha az hissediyoruz.. Yoksa ekonominin derinliği ve sarsıntının yüzeye; piyasaya etkisi, ABD'dekinden daha yüksek olabilirdi. Türkiye'de piyasa, artık kendi ayakları üzerinde durmaya başladı.. Devletle ilişkileri gevşek helezonlar/olimpik helezonlar gibi. Yoksa mali yapı bozulunca piyasa, piyasa bozlulunca mali yapı birbirini olumsuz bir şekilde ve hemen etkiliyordu. Şimdi birbirini destekliyor. Bu önemli..
Türkiye'nin bugün sırtında taşıdığı yük, dünün, 28 Şubat'ın sırtımıza yüklediği yüklerdir.. Türkiye hâlâ engelli koşu yapıyor..
Diyorlar ki, "Dolarınızı satmayın". Bana kalırsa doları satın, dolar yükselecekse, yükselecek başka paralar da var.. Dolar anavatanına geri dönmeye devam edecek.. Bu dönüş sürdüğü, Amerikan mallarına boykot devam ettiği sürece de ABD'nin iflah olması mümkün değil..
Aslında dolar düştükçe, dünyanın en borçlu olan ülkesi ABD'nin borcu da düşüyor gibi gökükse de kaybı borcundan fazla. Dolar düştükçe, dolardan kaçış hızlanıyor. Bu da ABD'yi dolara boğuyor.. ABD ürettiği dolar yığınları arasında boğuluyor.. Bir gün Almanya ve Japonya elindeki dolarları satmaya başladığında, Çin ve OPEC ülkeleri ticaretlerini dolar dışında yapmaya başladıklarında doların işi bitecek..
Aslında bu işten en fazla Amerikan doları ile borçlanan ülkeler ve şirketler karlı çıkıyor..
Bu dalgalanmada en çok safları vurdu.. Spekülatörleri, manipülatörleri vurdu.
Uçkuruna ve "bedava para"ya atlayan Anadolu'nun bir kısım sanayici ve yükselen sermayesinin önemli bir bölümü, fuhuş, kumar, uyuşturucu, faiz ve borsa batağında sevetlerini kaybettiler.
Malum sermaye buralardan besleniyor. Devleti, kamu kaynaklarını tırktıklıyor. Mediayı kullanıyor.
Tv dizilerine baksanıza, hiç ahiretten, dinden söz eden var mı? Çocuğu da, genci de, yaşlısı da, kadını da, erkeği de uçkuru peşinde koşan tipler. Şarkılar onu söyler, dillerde nağme adı.. Hepsi de seküler/laik karekterler.. İşte bu sermaye bu mediayı besliyor.. Bu media da bu sermayeye hizmet ediyor. Parayı veren düdüğü çalıyor.
İrtica ve terör de, bu çevrelerin dikkatlerini başka alana çekmek için kullandıkları bir başka enstrüman..
Tarihin kavşak noktalarından birinde bulunuyoruz.. ABD çöküyor. AB ülkeleri ciddi bir durgunluk yaşıyor. Bu tür krizlere alışmak, krizle birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.. Ve kriz lobisine karşı da dikkatli olmamız şart.
Bir de olayı bu gözle görmeyi denemekte fayda var..
Selam ve dua ile..
 
Kaynak: Vakit