Winston Churchill, 1946'da, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa Birleşik Devletleri çağrısında bulunduğunda, pek çokları onun hala savaşın etkisinde olduğunu düşünmüş olmalılar. O zamanlar, yalnızca bir nesil sonra tek pazara ve ortak bir parlamentoya sahip bir Avrupa Birliği'nin ortaya çıkması veya Almanya'nın sadece tekrar birleşmesi değil, İtalya'nın Fransa'yı yeneceği bir dünya kupasına ev sahipliği yapması hayal bile edilemezdi. Ancak, bu örneğin varlığıyla bile, Afrikalıların ve Batılıların eşit olacağı bir Afrika Birliği'nden bahsetmek, mantıksız bir hayalcilik ya da delilik olarak görülebilir.
Bize; Afrika'nın çok büyük, fakir, bozuk, eğitimsiz, demokratik olmayan ve her zaman savaşlar yaşayan bir yer olduğu öğretildi. Samimi bir şekilde söylemek gerekirse, bazıları yüzyıllardır devam eden kabile düşmanlıklarından dolayı Afrikalılar birleşemez diye düşünebilir, çünkü onlar, Afrikalılar sonuçta. Sanki bu sorunlardan hiçbiri, hiçbir şekilde 1946 Avrupa'sında da mevcut değilmiş gibi.
Ancak bu durum, sorunların gerçek olmadığı anlamına gelmemektedir. Sudan'ın Darfur bölgesinde, Afrika Birliği'nin avare bir şekilde izlediği ıstırap veren yavaş bir kâbus yaşanmakta. Aşırı hileli bir şekilde yapılan Nijerya seçimleri, Nijer deltasında sadece daha çok çatışma vaat ediyor. Milyonlarca kişinin hayatını kaybettiği Kongo'da, insanlar savaşmaya devam ediyor. Gittikçe kötüleşen yoksulluk, dış yardımlardan alınandan daha büyük oranda eşit olmayan ticaretten dolayı kaybedilen bir yığın para, soykırıma varacak şiddette bir AIDS salgını, politik tahayyülden yoksun liderlikler. Hızla bataklık kumuna batan bir kıta bu.
Ganalı lider Kwame Nkrumah bir keresinde, "Afrika birleşmeli ya da bölünmeli" demişti. Giderek daha az birleşiyor ve daha çok bölünüyoruz.
Ancak, örneğin bir Ugandalı, Ganalı birini siyaseten de Afrikalı olarak görebilir mi? Kwame Nkrumah'ın ana hatası, Afrika Birliği'nin şu anda öykündüğü konu, birleşmenin, Afrikalı insanlar arasında değil de, sadece hükümetler arasında bir şeymiş gibi görülmesiydi. Kıtada, Afrika'nın birleşmesi sorunuyla ilgilenen tek bir başkanlık soyuna ya da devletlerin birleşmesiyle ilgili barışçıl yürüyüşlerle, kamuoyu tartışmalarına tanık olmadık. Bölgesel işbirliği anlaşmaları vatandaşlara danışılmadan imzalanmakta. Kısacası, Afrikanizm[1] şu ana kadar bu halkların kendilerine ait oldu.
Ayrıca ksenofobi de (yabancı düşmanlığı) yükselişte. Güney Afrikalılar, hem siyah hem de beyazlar, sınırlarını, Amaxhosa'ların[2], siyah ırkın dünyayı istila edeceğine dayanan tehlike için kullandıkları Amakwerekwere'den[3] koruma isteği içersindeler. Kenya'da, ulusların akıllarında yer etmiş bir karikatürde, parlamentoda, üyelerin Afrika kıyafetleri giymelerinin yasaklandığı ifadesi yer almaktadır. Gana'da, Nkrumah'ın başarısızlıkları, Afrika'nın reddi haline gelmekte ve Mısır'da ya da Fas'ta, korkuyla, Afrikalılarla eşit miyiz diye sormaktalar.
Afrikalı halkların kendi aralarında daha çok iletişime geçmeleri gerekmekte. Konulardan biri, zorunlu olarak, anlaşmazlıkların doğası olmalı. Anlaşmazlık, 1994 Ruanda soykırımından sonra arttı. Ancak birleşmiş bir Afrika, farklı kültürler ve dillerin yok olması anlamına gelmemektedir, bu durum, daha çok her kültürün eşit korumalar altında gelişeceği bir duruma fırsat verecektir. Ayrıca, düşmanlıkların sona ermesinden ziyade, her anlaşmazlıkta yeni bir patlamaya savuracak kötü siyasi ulusalcılık rüzgârlarının olmaması anlamına gelmekte.
Birleşme, kıtanın önerebileceğinden daha iyisine erişim ve sorunlarla karşılaşıldığında ortak bir sorumluluk, uluslararası politika ve ekonomide ortak bir ses demek. Birleşmiş bir Afrika, kendisine her yıl milyonlarca dolara mal olan, çiftçilerine sağladığı tarım sübvansiyonları konusunda Avrupa ve Birleşik Devletler'i yardım etmeye zorlayabilir. Afrika nükleer silahlara sahip her ülkenin, tüm insanlık için bir tehdit olan bu silahları bırakmaları konusunda onları zorlayacak duruma gelebilir. AIDS'e yönelik jenerik ilaç üreticilerine ve eczacılığa karşı birleşik bir duruş sergileyebilirler. Afrika, başkasının yardımını beklemeden, sorunları için çözümler üretebilir ve bunları uygulayabilir. Sözün kısası, Afrika havlamaya ve ısırmaya başlayabilir.
İnsanlar hayal kurmayı bıraktıklarında ölürler. Aynı durum ülkeler ve kıtalar için de geçerli. Kuşkusuz Afrika'da da ölüm, birleşme hayali sona erdiğinde yeniden yaşam bulacaktır.
*Şair Mukoma Wa Ngugi, Hurling Words at Consciousness (Bilinçte Savrulan Kelimeler) adlı kitabın yazarı, "Toward an Africa Without Borders"'ın (Sınırsız bir Afrika'ya Doğru, Ç.N: 2007 Temmuz'unda Durban Teknoloji Üniversitesi, Güney Afrika'da düzenlenen bir konferans) koordinatörü ve aynı zamanda, BBC Focus'un Afrika dergisinde köşe yazarıdır.
dipnotlar:
[1] Afrikanizm, iki dünya savaşı arası dönemde, sömürgeciliğe karşı Afrika'nın birleşmesinin gerekliliğini ve Afrika'ya Dönüş temalarını içeren, daha çok diaspora siyahları tarafından ortaya atılan bir akımdır. ABD, Afrika ve Hint adalarında yaşayan siyahların, sömürgecilikten kurtulma çabalarını ve Afrika milliyetçiliğini ifade etmek için kullanılmaktadır.
[2] Ç. N: Amaxhosa'lar, Güney Afrika'da yaşayan ve Bantu dillerini konuşan insanlardır.
[3] Ç.N: Güney Afrika'da, yerel halk, Amakwerekwere kelimesini, daha iyi bir hayat arayışıyla güneye gelenler ya da kendi ülkelerindeki siyasi kargaşalar ve ekonomik sıkıntılardan kaçanlar için, aşağılayıcı bir terim olarak kullanmaklar. (Kaynak: Carolyn Dempster, "Xenophobia in South Africa", 15.08.2003, http://news.bbc.co.uk/2/ hi/africa/3153461.stm, Erişim Tarihi: 02.10.2007.) Ancak, kanımızca, makalenin kapsamında, kelimenin, Güney Afrika'da yaşayan hem siyah, hem de beyaz ırkın, birbirlerinden duydukları korkuyu ifade etmek için kullanıldığı anlaşılmakta.
[Zmag'deki İngilizce orijinalinden Elem Eyrice tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]